Efendim, geçenlerde bir grup arkadaşımızla bir dostumuzu ziyaret gitmek üzere sözleşmiştik. Ziyaret için gideceğimiz yer evimizden yaklaşık 3-4 km uzaklıkta olduğunu tahmin ettiğim için bendeniz yürüyerek gitmeyi tercih ettim ve hızlı adımlarla yürüyüşüm 35 dakika sürdü. Akşam da olsa, demek ki 4 km ye yakın bir yürüyüş yaptığım gibi bu örneği arkadaşlarıma paylaştığımda da şaşırdılar.
Ziyaret yatsı ezanından sonra yürümemi de yatsı namazına göre planladığım için yatsı namazı için en yakın camiye girdim. Havzan da küçük ama pek şirin (Arafat Camii), cemaat sayısı da fena değildi. Namaz bitimi tesbihat ve duaların sonuna kadar bekledim. Güzel kıraati olan imam efendi namaz bitiminde geleneksel olduğu gibi Bakara Suresinin son ayetlerini okudu.
Kalkmak için yeltendiğimde İmamın okuduğu ayetlerin Türkçe mealini ezbere okuduğunu fark ettim. O kadar şaşırmıştım ki, ilk defa böyle bir durum ile karşılaşıyorum. Defalarca aslını ve mealini dinlediğim halde bu ayetlerin tefsirinin sanki hafızama nakşetti gibi geldi. Bu arada cemaatin tamamının ayetlerin mealini sonuna kadar dinlemesi de hoştu. Demek ki cemaat bu sebeple bu camiye geliyor. İmam kardeşimize bu güzel alışkanlığından dolayı teşekkür etmeyi borç biliyorum.
Şimdi müftülüklerden talebimiz bu güzel ve anlamlı uygulamanın tüm camilerde yapılmasıdır.
TARIM FUARI
Cumartesi günü Konya Tarım Fuarını gezdim. Tarımcı olduğum için elbette fuarı iyi incelemem gerekirdi. Öyle de oldu. Benden önce gidenlerden Fuar hakkında düşüncelerinden dinlemiş ve ziyaret edenlerin geçen senelere göre daha az olduğunu değişik kesimlerden duymuştum. Bunun sebebini de Ülkemde estirilmeye çalışılan teröre bağlamışlardı.
Cumartesi gördüğüm hiç de öyle değildi. Dışarıdan itibaren araba ve fuara girmek için insan yığınları şaşırtıcı idi. Katılımcı firma yetkilileri ve meslektaşlarımdan öğrendiğim katılımın geçen senekiler kadar olmasa da beklenenin üstünde olduğudur.
Son zamanlarda her makine ve tarım teknolojileri fuarlarında görülen özellikle makine parklarının giderek dev boyutlara ulaştığıdır. 15 yıl evvelinde en büyük traktörün 110-115 BG olduğu durumda şimdilerde 400-450 BG traktörlerin görüldüğüdür. Eh, “traktörün büyürse makine parkına yeni ilaveler yapılacaktır”, olan bu. Ülkemde tarımın gelişmediğini, ancak problemlerinin olmadığını kimse söyleyemez ama gelinen nokta kaygı verici. Ne oldu? Ülkemde işletme ebadımı büyüdü, tarımda çalışan nüfus mu azaldı veya ürün deseni mi çok değişti ki makine parkları giderek büyüyor.
Bu arada fuarlarda banka sayıların giderek artması “çiftçi avlanması” anlamına geldiğini düşünerek beni kaygılandırıyor. Çiftçimiz zaten “komşusuyla yarışmayı”, “dev traktörü var öküzüm büyük olsun da çekmezse çekmesin” dedirtmeyi ve “borçlanmayı” seviyor, bankalar da bunu körüklüyor, sanki.
Elbette serbest piyasa ekonomisi ve uygulamalarının kuralları var ama üretici memnuniyetsizliğinin temelinde de “anlamsız borçlanmanın” olduğu bilinmelidir. Kambur-kambur üstüne bitti, tambur-tambur üstüne ye doğru gidiliyor. Bu gidişle bankalar çiftçi mallarına el koyacak, koyuyor bile. Bunun önüne geçilmek için derhal çiftçi arazi kullanımı üzerine makine parkları bilançoları yapılmalı; bazı makinelerin çiftçi başına alımı yerine ortak kullanımın önünü açan teknoparklar devreye sokulmalıdır. Aksi durumda, bu gidişle kapitalizm gerçeği olan bankalar topraklarımızın sahibi olacak.
Her zaman ifade ettiğim “toprağın sahibi yalnızca ve yalnızca 80 milyondur ve alınıp satılmamalıdır. Konunun iyi anlaşılması ve sırrın çözümü de siyasi otoriteye düşüyor, yoksa piyasa giderek şişiyor.
Kalın sağlıcakla.