Ağa, haymanın altında yan gelip yatmış. Marabalar etrafında dört dönüyor. Ayranlar, meyveler, meşrubatlar biri gidiyor, diğeri geliyor. Marabalar ellerinde havlularla ağayı serinletmek için yelliyorlar. Ağa, yakasını bağrını açmış. Pek de memnun değil hayatından. “Öldüm… Bittim… Ah… Vah…” derken marabanın biri dayanamıyor.
“Biraz da biz ölek ağam…”
Eskiden solcu, sosyal demokrat, halkçı dendiği zaman işçi sınıfı, “Proleter” akla gelirdi. Güya onlar ezilmiş insanları temsil ederlerdi. Hain patrona karşı idiler onlar. Gerçi o zaman da kendileri ezilmiş olmasalar da ezilmişlerin edebiyatını yaparlardı. Hatta geçmiş yıllarda Hilton’un terasında viskilerini yudumlarken Zap suyuna ağıt yaktıkları söylenir.
O yıllardan bu yıllara çok bir şey değişmedi. Onlar hâlâ aynı edebiyatı yapıyorlar. Ama bir küçük nüans var. Onlar artık, “Kapitalist” sosyal demokrat. Nasıl olduğunu ben de anlamadım.
Üniversite yıllarımızda solcu arkadaşlar okulda -mizansene uygun olsun diye- Birinci sigarası içerlerdi. Ama evde yabancı sigara ve viski içilirdi.
Etrafıma baktığım zaman zor şartlarda hayatını idame ettiren bir tek sosyal demokrat arkadaş tanımıyorum. Allah daha çok versin. Arkadaşların hepsinin de durumu çok iyi maşallah. Ya kendi işinin patronu, ya da babadan zengin. Zenginin de sosyal demokratı bir başka oluyor canım. Bir taraftan sermaye düşmanlığı yapılırken, öte yandan sermayedar olmak nasıl bir yaman çelişkidir.
Aman kimse üzerine alınmasın. Özel birisini tarif etmiyorum zinhar. Olaya panoramik bakıyorum ve gördüğümü aktarıyorum.
Mesela ben bu yaşıma kadar 5 yıldızlı bir otelde yılbaşı kutlamadım. Hoş. İnancım da müsaade etmez ya. İnancım uygun olsa da bütçem uygun değil. Oysa sosyal demokratların bir ayağı orada. Bir yanda ezilmişlik edebiyatı, diğer yanda krallara layık bir hayat. Vallahi insanın sosyal demokrat olası geliyor (!)
Allah o günleri bir daha göstermesin. Şehit cenazeleri de hep gariban insanların çocukları idi. Hiç elit (!) ailelerin çocuklarının şehit olduğunu görmedik. Askerliği de aslanlar gibi o garip, gurabanın çocukları yapmıştır.
Hem kaymak tabaka olacaksın, hem ezilmişlik edebiyatı yapacaksın. Hem krallar gibi yaşayacaksın, hem “proleterya nutukları” atacaksın. Hem “demokrasi” diyeceksin, hem “benim oyumla çobanın oyu bir mi” diyeceksin. Sonra da “Çoğunluk her şey demek değildir” kabilinden -sözüm ona- felsefe yapacaksın.
Yemezler canım…