Allah’a şükürler olsun ki samimi bir şekilde her zaman her yerde söylüyoruz, “Biz bu gazeteciliği çok akıllı ya da çok bilgili olduğumuz için filan bu noktada yapmıyoruz. Biz bize inanan, güvenen insanların, büyüklerimizin, dostlarımızın ve okurlarımızın sayesinde yapıyoruz”.
***
Bu işten manevi olarak aldığımız hazzı ise anlatamam.
Önceki gün TORKU Konyaspor Basketbol takımının bir durumu görüşmek için Polatoğlu Kereste’de idik. Baba Ömer Polat ve Targun Polat ile ayaküstü şehrin sporunu konuşurken sağımızda solumuzda kesilen ağaç seslerinden de ben konuşulanları duymakta zorlanınca Targun Bey, “Abi biz bu hızar seslerinin arasında büyüdük” dedi. O anda CNC tezgahında çalışan bir işçi Targun Bey’e bizi göstererek, “Abi Uğur Özteke değil mi? Yazar” dedi ve eldivenini elinden çıkartarak bizimle tokalaştı. Öpüştük hal hatır sorduk. O anda arkadan gelen bir abi önce selam verdi ve bize dönüp, “Abi sen spor gazetecisisin değil mi? Ben doğma büyüme Araplar’danım. Sarı Mehmet’in de arkadaşıyım” diyordu.
Targun Polat şaşırdı ve “Abi gördün mü bizim elamanlar seni bizden daha iyi takip ediyor” deyiverdi.
Yani….
Yani biz bugün bu işi sizlerin sayesinde yapıyoruz.
Önceki gün metro yazısı yazmıştık ya. Arayan büyüklerimizden birisi de Sayın Nazmi Sırıt Bey’di. Bizim o hızlı gazetecilik(!) dönemlerimizde Nazmi abimiz de hızlı siyasetçi idi. Gerçi o yıllarda Konya’da, Türkiye’de hızlı idi(!)… Ülkenin başında rahmetli Özal, Konya’da da Özal’ın ANAP’ının başında Nazmi Abi vardı. Yaptığımız haberleri Nazmi abi kibarca bize anlatır ve kendisince durumu izah ederdi.
İşte Nazmi abimizden Allah razı olsun metro yazımız üzerine bizi arıyordu. (Sağ olsun Nazmi abi zaman zaman bizi arar tecrübelerini ve görüşlerini paylaşır. Biz de yazabilirsin, dediklerini sizlerle paylaşır, “Sadece sende kalsın” dediklerini de akıl defterimizin bir yerine yazarız.)
Nazmi abi metro ile ilgili biraz geriye gidip, tarihi gerçekleri bize bir kez daha hatırlatıyordu. Ve özetle şöyle diyordu:
“Uğur’cum 1980 yıl yıllarda Konya için metro kelimesini ilk kez rahmetli Özal ile ANAP yöneticiler söz ettiler. Evet biz Konya için metro dediğimiz zaman o yıllarda İstanbul, Ankara, Bursa, Kayseri’de bile metro kelimesi kullanılmıyordu.
Biz o yıllarda mesela Cumhuriyet mahallesinin oluşması, İstanbul yolunda 20 bin konuttan oluşacak 4 nolu gece kondu önleme bölgesini, bugün Bosna Hersek mahallesi olarak bilinen yerde 3 nolu gece kondu önleme bölgesini ve 100 bin öğrenciden oluşacağı planlanan Selçuk Üniversitesi kampusünü planlandık. Ve oturduk o gün için Konya için karar alan insanlar olarak madem on binlerce insanımızı bu bölgeye belirli bir saatte taşıyacağız. Sonra yine belli bir saatte bu insanları gerisin geriye getireceğiz. Peki bu insanlar neyle oralara gidip neyle gerisin geri gelecekler? Dedik.
Eğer insanlarımızı dolmuşlar ile taşıyacak olursak şehir içi trafik çöker.
Peki, Belediye otobüsleri ile taşımacılık yapsak. O zaman da trafik çöker.
O zaman gelişmiş Avrupa ülkelerinde, dağılan SSCB’de, doğu bloğu ülkeleri nasıl yapmış diye baktık. Onlar yüzyıllar öncesinden metroyu yapmışlar ve sorunsuz olarak kullanıyorlardı.
Ama o yıllarda belediyeler hep borçlu idi. İller Bankası’ndan gelecek paraya bakıyorlardı. Bunun üzerine rahmetli Özal, belediyelerin güçlenmesi için Büyükşehir yasasını çıkarttı. Böylece belediyeler kendi ayaklarının üzerinde kendileri duracaklardı. Belediyeler güçlenecekti. Sanayiden gelecek binde 5 belediye payı ve emlak vergileri ile belediyelerimiz büyüyecekti. Hizmeti de belediyeler rahatça yapacaklardı.
İşte bizim önümüzde de gelecekteki bu ulaşım sorununu çözmek adına iki yol vardı. Ya metro olacaktı yani yerin altından gidecekti ya da hafif raylı ulaşım sistemi dediğimiz yer yer toprağın üzerinden durumuna göre de toprağın altından gidecek raylı sistem idi.
Belediyenin o günkü maddi durumu ile biz hafif raylı ulaşım sistemini seçtik. Ve yine o günkü şartlarda Köln’den hiç kullanılmamış 1 vagon parasına 16 adet kullanılmış vagon aldık.
Bu bir zaman-zemin ve imkan meselesi idi.
İşte tam bu noktada birilerinin ANAP’a bir teşekkür bir de özür borçları var.
Bunların ismi Ahmet, Mehmet olabilir. Ama bu bir borçtur.
Çünkü o günlerde seçimi kazanmak için “Bu hurdaları söküp atacağız” diye nutuk atanlar hâlâ bunların üzerinde gidip gelmektedir.
Bir il başkanı olarak şehrime en iyi hizmeti vermenin mutluluğu ve gururunu yaşıyorum. Ama vefasızlık yapılmıştır. Ama haksızlık yapılmıştır. Mesnetsiz aslı astarı olmayan iftiralarla bilgisizce cahilce söylemlerle seçim kazanma adına suçlamalar yapılmıştır.
Dönüp geriye bakıyorum.
Hüzünleniyorum. Ama yaptıklarımızın doğruluğunu gördükçe mutlu oluyorum” ….
***
Şahıs olarak biz şehrimiz için, ülkemiz için bir çivi çakan hizmet eden doğru, dürüst, yürekli ufuklu büyüklerimizi Allah rızası için seviyoruz, sayıyoruz.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Haklı bir siyasi davaya en büyük zararı, muhalefetin acımasızca saldırması değil yandaşlarının aptalca savunması verir.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Anneler duvar dibinden, ellerinden tuttukları çocukları da yol kenarından yürümedikleri zaman ADAM oluruz.