Müslüman; Sözüyle özüyle dosdoğru olan, canlı cansız her şeyin onun yanında ve yakınında kendisini güvende hissettiği, Allaha dayanan ve güvenen, Allahın dostluğundan başka hiçbir maksat ve gayesi olmayan kimsedir.
Aksi halde, son dönem yeniçerilerine benzer.
Vaktiyle yeniçerilerden biri çoktandır kızdığı bir Yahudi'yi, "Niçin bana çarptın?" bahanesiyle atmış yere ve başlamış bağırmaya:
- Tez Müslüman ol!.. Yoksa sen bilirsin!..
Yerde sırtüstü yatan Yahudi, başının Üstünde parıldayan kılıcı görünce, işin vahametini anlamış ve hemen,
- Peki, demiş, Ne diyeyim de Müslüman olayım kuzum? Yeniçeri başlamış düşünmeye... Ama ne denilip de Müslüman olunacağını bir türlü çıkaramamış:
- Onu ben de bilmiyorum! Demek zorunda kalmış? Günümüz Müslüman’ının durumu maalesef bu.
Müslüman, inancın zorla, baskıyla, dayatmayla benimsetilemeyeceğini, hatta böyle metotların daima ters teptiğini gayet iyi bilir.
Müslüman başkasının imanıyla, ibadetiyle ve ihlâsıyla uğraşmaz. Müslüman yaratılanı, Yaratan'dan ötürü hoş gören ve seven bir anlayışın insanıdır. O günaha kızar, günahın kötülüklerine düşmanlık eder ama günahkârı sever. Günaha düşman, ancak, günah işleyen kişiye dost olur. Bu dostlukla, günah ile günahkârı birbirinden uzaklaştırmaya çalışır. Müslüman kardeşinin günahlarını örter..
Müslüman verdiklerini başa kakıp da onların manevî getirisinden kendisini mahrum etmez. Vasıflı dindar gönül adamıdır. Beklenen adamdır.
Müslüman; Akla ve ilme dayalı bir iman sahibidir, başkasıyla değil nefsiyle uğraşır,
gösterişten uzaktır, kul hakkından korkar! Dini rant ve siyasete alet etmez.
Değerli okurlar bunlar benim yorumlarım. Peki, Yüce Yaradan Kuran-ı Kerimde gerçek Müslüman’ı nasıl tarif ediyor bir de ona bakalım;
• Yalnızca Allah'a güvenirler. (Bakara Suresi, 249; Tevbe Suresi, 25-26)
• Sürekli Allah'ı anarlar. Allah'ın her şeyi gören ve işiten olduğunu bilir, sürekli Allah'ın sonsuz kudretini hatırda tutarlar. (Al-i İmran Suresi, 191; Rad Suresi, 28; Nur Suresi, 37; Araf Suresi, 205; Ankebut Suresi, 45)
• Akıl sahibidirler. Devamlı olarak müminlerin ve dinin lehine akılcı hizmetler yaparlar. (Mümin Suresi, 54; Zümer Suresi, 18)
• Baskıcı değillerdir. Merhametli ve yumuşak huyludurlar. (Nahl Suresi, 125; Tevbe Suresi, 128; Hud Suresi, 75)
• Güvenilir insanlardır. (Duhan Suresi, 17-18; Maide Suresi, 12; Nahl Suresi, 120)
• Münafıklara karşı mücadele eder, münafık karakterlilerle birlikte olmazlar. (Tevbe Suresi, 83, 95, 123)
• Zenginlik ve mevkiden etkilenmezler. (Hac Suresi, 41; Kasas Suresi, 79-80; Nahl Suresi, 123)
• Çoğunluğa değil, Allah'ın verdiği kıstaslara uyarlar. (Enam Suresi, 116)
• Müminlerin arkasından konuşmaz, kusurlarını araştırmazlar. (Hucurat Suresi, 12)
Peki değerli okurlar sorarım size bu tanımlarla günümüz Müslüman’ın hiç ilgisi var mı? Gerçek Müslüman buysa sırf mezhebi ve etnik kökeni farklı diye birbirlerinin kanını içenler, daha birkaç gün önce İstanbul da farklı bir mezhebe ait olan camiyi yakanlar kimler? Ya da biz gerçekten Müslüman mıyız? Ben kendi adıma cevaplayayım ben onlardan değilim, olamam vesselam.