Rahmetli Cem Karaca, “İhtiyar oldum” diye o güzel sesiyle gümbür-gümbür nasılda söylerdi o içli şarkıyı.
Bugün ihtiyar olma meselesi ne yazıktır ki, gençlerimize kaldı.
Nasıl mı?
Yirmili yaşlarda, otuzuna varmadan ihtiyarlattık gençlerimizi…
Hem de elbirliği ile…Umursamadan…Aldırmadan…Hiçbir çare aramadan… Çare bulmadan…
Yardımcı olmadan… Ellerinden tutmadan… İşlerini kolaylaştırmadan…
Üniversiteyi kazanan gencimiz sevinemiyor artık.
Hele Büyükşehirlerimizdeki Üniversiteleri kazanmışsa…
Gençleri yoran, zora sokan en önemli mesele barınma…
Barınamıyor gençler…
Onların barınma ihtiyaçlarını nedense halledemedik bir türlü.
Yol yaptık, alt-üst geçit yaptık, köprülü kavşak yaptık, Prestijli yollar, köprüler yaptık, onların barınabilmesi için, yurt yapamadık.
Yurt meselesi bunca yıldır pekâlâ çözülebilirdi. Neden olmadı, neden yapılamadı?
Soruları geçiştirmek, kaçamak cevaplar vermek, konuyu başka mecralara çekmek ya da susmak, gençlerin yurt meselesini çözmüyor!
Oldukça yetersiz kalan KYK yurdu çıktı, çıktı…
Çıkmayanlar için ev tutma handikabı var.
Üç kişi 20 bin lira kira ile karşı karşıya…
Elektrik, su derken öğrenci başına ödeyecekleri para yedi bin liradan fazla…
Bu paranın içinde henüz ısınma yok…
Doğalgazlar yanmadığı için yok…Doğalgaz yandığında ne olacak, bu işin sonu nereye varacak, nereye dayanacak sorusunun cevabından ise kaçan kaçana…
*****
Karınlarını nasıl doyuracak bu çocuklar?
Bir simit on lira…
Ekmek arası tavuk döner bile 60-70 lira…
Dahası Üniversiteye gitmek için ulaşıma para verecekler.
Adım attıkları her şey para…
Aldıkları burslar yetersiz, devede kulak gibi bir şey…
Birçoğu bu paraları karşılayabilmek için iş bulup çalışıyorlar.
Okula ne zaman gidiyorlar?
Ne zaman derse zaman ayırıyorlar?
Sınavlarına nasıl giriyorlar?
Üniversiteyi kazandığına bile sevinemeyen bir gençliğe sahibiz….
Ne yapsın bu gençlik?
İhtiyarlamasınlar da ne yapsınlar?
Ruhen perişan, yorgun, ümitsiz ve karamsar bir haldeler.
Hal ve ahvalleri çoktan yüzlerine yansımış durumda.
Gören yok, aldıran da…
*****
Bizim gençlerimiz evlenemiyorlar!
Nasıl evlensinler?
Neyle evlensinler?
Bir düğünün maliyeti gençlerin ve ailelerin karşılayabileceği sınırların çok üzerinde.
Sevmek yetmiyor. Evlenmeye niyetlenmek yetmiyor.
Gençlerin evlenme hayalleri suya düştü desek yalan değil…
Yeminle ihtiyarladım diyenleri duyan yok…Bilen yok…Nedir senin derdin diyen yok…
Saçlara tek tük düşen aklar, hayırdır ihtiyarlamaya mı başladın benzeri takılmalara neden oluyor.
Gelenek ve görenekler, hayat pahalılığı karşısında şaşırmış durumda.
Altın pahalı…Düğün-dernek masrafları ona keza…
Normal bir düğün bir milyona dayanmış, ne yapacak gençler?
Asgari ücret ve bir milyon yan yana geldiğinde ne yapsın asgari ücret?
Çırpınsa, kendini yerden yere vursa çare yok…
Bir milyon lira demek, yüz asgari ücrete denk düşen bir para demek…
Sekiz-dokuz yıl çalışıp bu parayı biriktirmeye kalksanız, yine mümkün değil…
Gençlerimizin evlilik hayallerini de suya düşürdük ya…
Daha ne diyelim, daha ne söyleyelim?
*****
Bizim gençlerimiz iş bulamıyorlar. İş bulsalar da aldıkları ücret ne ellerindeki diplomaya uyumlu ne de hayallerini süsleyen iş kollarında çalışıyorlar.
Bizim gençlerimiz birkaç Üniversite bitirdiler. Diplomaları da vardı, yabancı dilleri de…
Yaşadıkları hayal kırıklığı anlatılacak gibi değil…
Kimi pazarlarda limon sattı, maydanoz sattı, ayakta durmak için ne iş buldularsa çalıştılar yıllarca…
Kimi, yanımda çalışanların hepsi Üniversite mezunu diye konuşan, o gençlere asgari ücretin yarısı kadar ücret vermekten çekinmeyen insanların yanında çalıştı.
Halihazırda, her evde en az diplomalı bir işsiz var.
Bu çocukların saçları neden mi ağardı?
Neden mi ihtiyarladılar?
Neden mi ihtiyar oldular bu genç yaşlarında?
Neden mi küstüler hayata?
Neden mi kahrettiler her şeye?
Neden mi soldu hayalleri?
Bu soruların cevaplarını bilmeyen mi var?
Gençlerimizin bu çıkmazdan çıkmaları aslında çok kolay…
Lakin, “-ecek” diye, “-acak” diye biten cümleler duvar gibi, sur gibi karşılarında…Ne aşabiliyorlar ne de geçecek bir yol bulabiliyorlar!
*****
Taşı sıksa suyunu çıkaracak milyonlarca genç, problemlerine çözüm bekliyor.
Çözüm meselesi onların boyunu aştı aşalı, vaat yağmurlarıyla sırılsıklam ıslandılar. Islanmaya da devam ediyorlar.
Bu bekleyiş, tahammül sınırlarını aşalı, tahammül edilemez, karşılanamaz boyutları geçeli çok oldu.
Gençler bu ülkenin ümidi, geleceği, her şeyi…
Onları ihmal ede ede, görmezden gele gele, yok farz ede ede, acil çözüm bekleyen meselelerine çare bulmayı öteleye-öteleye bir yere varılabilir mi?
Yorum sizin efendim…