Doğru ya da yanlış… Bu bir özlü söz ya da atasözü müdür, böyle bir şey söylenmiş midir, söylendi ise de doğru mudur yanlış mıdır bilmiyorum. Ama büyüklerimizden duyup kulağımızda kalan bir söz vardır; “İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşırlar”…
Ama hafta başından buyana yaşadığımız iyi niyetli bir olayın geldiği noktada bizim konuşa konuşa anlaşamadığımız kanaatine vardım. “Biz de acaba kaş yapalım derken göz mü çıkarttık?” diye de üzüntülüyüm.
Olaya şöyle giriş yapalım.
Pazartesi günü birkaç fotoğraf yayınlayarak Hazreti Mevlana Türbesinde dervişlerin mutfak kısmındaki pencerelerden birinin açıldığını içerden ve dışarıdan merdiven konulduğunu ve insanların buradan çıkış yaptığını söyledik.
Dahası bunu bize bazı okurlarımız ve vatandaşlar fotoğraflar çekip atıyorlar. Sonuçta da bunun yanlış bir uygulama olduğunu söylüyorlardı.
Aslında kendimiz gidip görmemiştik.
Yetkililere açıp bunun niye yapıldığını doğru mu yanlış mı olduğunu sorma gibi bir şansımız yoktur. Sorsak da cevabını hemen alamayız. Her ne hikmetse hiçbir bürokrat alçak sesle söylediğini yüksek sesle söyleyemediği için biz de böyle bir usül oluştu.
Neyse salı günü bizim köşe yazımızın konusu ulusal medyaya taşınmış.
Bilerek bilmeyerek, dolaylı dolaysız konu Türkiye gündemine girmiş. Hem de can sıkıcı ve üzüntü verici bir şekilde. Hazreti Pir’in bulunduğu bölgedeki dostlarımızdan öğrendiğimiz kadarı ile Kültür Müdürümüz Abdüssettar Yarar Bey’i bile öyle üzmüşüz ki müdürümüz çalışma odasında oturmuş ağlamış!
Dikkatli okurlarımız hatırlayacaklardır. Her fırsatta tekrarlar dururuz.
Bizim meslek inanın meslek değil çok veballi bir iştir. Kaş yapalım derken bir kelime ile göz çıkartırsınız.
Bu durumu öğrenince elbette Müdür Bey’in yanına gidemezdik. Çıktık gazeteden türbenin yolunu tuttuk. Söz konusu yeri gezdik oradaki görevlilerle konuştuk.
Evet okurlarımızın bize ulaştırdıkları bilgiler ve fotoğraflar doğru idi. Bizde bir yanlış yoktu. Peki böyle bir uygulama niye yapılmıştı?
PENCERE NİYE KAPI YAPILMIŞTI?
Hazreti Mevlana Müzesine öyle bir ilgi vardı ki öylesine kalabalık bir giriş vardı ki çıkışta sorunlar yaşanıyordu. Türbeye ziyaret sayısında öyle bir artış var ki kimse bunun hesabını yapamıyordu. Bir anda insanlar üst üste yığılıyor ve böylesine mübarek bir yerde istenmeyen şeyler yaşanabiliyordu. Çünkü insanın olduğu yerde her şey olabilirdi.
Hele hele buraya dünyanın dört bir yanından 72 millet geliyorsa.
Çok nadir de olsa hırsızlık, taciz gibi iğrenç şeyler Hazreti Pir’in yuvasında olmamalıydı.
Biz de malum kol kırılır yen içinde kalır ya.
Pir’in, Konya’nın ve Türkiye’nin adı iğne ucu kadar bir çirkinlikle anılmamalıydı.
Tedbir almak amacı ile alternatif olarak çok yoğun ziyaretçilerin olduğu saatlerde buradan pencereden çıkış kapısı verilmiş.
MEĞER REİS’İN ONAYI ALINMIŞ
Şimdi izninizle bir adım daha geriye gidelim mi?
Şahıs olarak hep Hazreti Pir’i ziyaret etmenin türbeye girmenin ücretsiz olmasına hep karşı oldum. (Biz kim isek?)
Her yerde tarihi yerlere böylesine önemli türbe ya da müze denilen özel olarak korunan ve dünyada bir eşinin dahi olmadığı manevi değeri yüksek yerlere para ödenerek girilirken Mevlana Türbesi niye ücretsizdi?
Bunu ben de sizin gibi Başbakanlığı döneminde Sayın Davutoğlu’nun yaptığını sanıyordum.
Düne kadar da böyle biliyordum.
Sayın Davutoğlu Başbakan iken de dün de buna karşı idim ve bunun yanlış olduğunu savunuyordum.
Meğer bu kararın verilmesi için Sayın Cumhurbaşkanımızın onayı alınmış.
Amaaaa sonuna kadar bilgi sahibi olduk.
Meğer bu iş Sayın Cumhurbaşkanımıza sunulurken böylesine manevi değerlere insanlarımızın girişinin kolay olması gibi gerekçeler sunulmuş. Siz böyle bir sunum yaparsanız vatanı milleti ve insanı için hep iyiyi güzeli düşünen insan başka ne yapabilir?
Kendileri de o zaman “Tamam, ücretsiz olsun” demiş.
Ve bu uygulama direkt devreye girer. O zaman da Konya’nın müjde olarak gördüğü olayı Sayın Davutoğlu açıklar.
KİMİN GİRDİĞİ BELLİ Mİ?
Bu iş dünyada bir sektör ve araştırma konusu.
Büyüklerimizin verdiği karar doğru ise yarın şunun cevabını kim nasıl verecek?
“Hazreti Mevlana türbesini yıl içerisinde kaç Japon, kaç İranlı, kaç Çinli ziyaret etti?”
………
Vallahi ben olmam. Billahi ben olmam.
Pazartesi günü bizim sadece kapı pencere, tahta merdiven diye gördüğümüz olay taaaa nerelere gitti farkında mısınız?
ŞİMDİ GELELİM SADEDE
Biz başta da ben; bürokratlarımızla, siyasetçilerimizle, yöneticilerimizde hâlâ niyedir, nedendir ve nicedir anlayamadığım samimiyetten, dahası B plansız konuşup anlaşmakta özürlü olduğumuz kanaatindeyim.
Ben bu konuda engelliyim.
Ne olurdu bu iş yapılırken, haber olsun manşet olsun diye değil, sadece yazılmama şartı ile bilgilendirme yapılsaydı bu iş buralara kadar gider miydi?
Sayın Valim en başta sizi üzdük ise bizi af edin ama sizinle ilk bire bir görüşmemizde şu cümleyi altını çizerek söylediğimi adım gibi biliyorum “Efendim bu şehirde her şeyden bolca var. Parada, maneviyata en zengin biziz. Yalnız bu şehirde tek bir şey yok. O da samimiyet”…
Bugün de aynı yerdeyim.
Ve biz samimiyiz.
Sonuçta dün Ankara’dan Bakanlıktan gelen talimat ile bu merdivenler kaldırılır.
ŞİMDİ EN İYİ BİLEN HATASIZ YÖNETİCİLER
YİNE BİZE KIZACAKLAR AMA…
Buyurun bu fotoğraf kareleri de dün sabah saat 8.34’te onlarca hatta video olarak bile geliyordu.
Bu durumu bizimle paylaşan arkadaş daha sonra adını soyadını yazarak kendisini tanıtıyordu.
Yani bizim okurumuzmuş ve samimi olarak bize inanıyordu. Üstelik de gördükleri ve bize gönderdikleri ile şehir adına üzülüyor içi yanıyordu.
Buyurun yöneticilerimiz ile birlikte bu karelere birlikte bakalım. İnanmayan başkan müdür, amir varsa kendisine videosu bile gönderebiliriz.
İsmini bile yazarak tanıştığımız ülke sevdalı isim şunları yazıyordu;
“Uğur abicim hayırlı günler.
Beton mikserlerinin aşırı doldurulması ve bunlarında kontrol edilmemesi sonucu yeni açılan alt geçidin hali. Burası Novotel önü.
Ben Mustafa ….
Abicim iyi takipçinim başarılar. Köşe yazılarınızı da keyifle okuyorum. İyi çalışmalar.”
……………..
Şimdi yepyeni sıfır asfalta giren başka bir vatandaş kurumuş çimentoların üzerinden geçerken yetkililere sövecekler. O kareleri bize gönderecekler. Biz yazacağız. Bu ne yolun hali? Yazıktır günahtır diyeceğiz.
………..
Sonuç?
Sonuçta bunu yazan gazeteci kötü olacak.
Bu hak mı reva mı?
Nerede samimiyet?
SEHA YÖNETİCİLERİNİ BİR KEZ DAHA KUTLUYORUM
Dün günün en güzel ve keyif veren anlarını Zermeram’da yaşadım. Zermeram’ı kağıt üzerinde iken dönemin yani İTTİFAK Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Korkmaz abimizden görmüştüm. O zamanlarda Zermeram kağıt ve bir slayttan ibaret idi.
O gün de, bugün de ve çok şükür yarın da benim ve birinci dereceden aile fertlerimin Zermeram ve benzeri yerlerde daire şansı olmadı, olamaz.
Şehir adına bu tür çalışmalara ancak şapka çıkartır şehir ve insanımız adına gurur duyarız. İşte dün de bir grup gazeteci arkadaşımız ile birlikte yönetim kurulu üyesi Ömer Saylık, genel müdür İskender Uslu, genel müdür yardımcısı Mehmet Sait Cülfik, holdingin iletişim direktörü Ecevit Öksüz, kurumsal iletişim müdürü Engin Bozacı, satış pazarlama koordinatörü Murat İçer, kurumsal iletişim yöneticisi Can Bozyokuş, satış müdürü Celal Ertan beylerle bu kez bölgede idik.
Dev binalar yükselmişti. Burkası ile ilgili en geniş haberleri gazetemizin sayfalarında göreceksiniz. Genel Müdür bey sunumda Konya ve inşaat sektörü ile ilgili samimi öyle açıklamalar yaptı ki o anlarda kendisini ayağa kalkıp alkışlamak istedim. Neyse bugün lafı uzattık.
Yarın birlikte olabilmek ümidi ile hoşça kalın…
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Ne zaman bir başkasına uzansam, kendim eksiliyorum.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Nalçacı Caddesi gibi tek yönlü yollarda bisiklet ile ters yönden gitmediğimiz zaman daha iyi adam oluruz.