Video paylaşım sitelerinde denk gelmişsinizdir; havuz kenarında oynayan bebek ve çocukların suya düşmelerine mani olan kedi ve köpekleri, yahut yıllar sonra karşılaştığı bakıcısına adeta bir insan gibi sarılan aslanı. Pek çoğumuzun sahip çıktığı, kol kanat gerdiği, insanlara yoldaşlık eden hayvanlar. Evet, hayvanlar vefalıdır, merhametlidir en sadık dostlarıdır insanların. Düşünme ve aklını kullanma cihetlerinden diğer canlılıklardan ayrılan bazı insanların yaptığını bu sevimli dostlarımız dahi yapmaz, düşünme melekeleri olmadığı halde. Şimdi bu minvalde size bazı rakamlar aktarmak istiyorum müsaadenizle.
Yeni Akit gazetesinin 2 Mart 2022 tarihli nüshasında Zekeriya Say imzalı haberde Batının çocuk katliamı ile ilgili şu rakamlar yer alıyordu. Dikkat buyurun öldürülenler savunmasız, günahsız, güçsüz küçücük çocuklar. Buyurun, birlikte okuyalım…
ABD ordusu tarafından işgal edilen Irak’ta, Mart 2003 ile Mart 2008 tarihleri arasında 24 bin çocuk doğrudan silahlı saldırılarla katledilirken, 1 milyon 700 binden fazla çocuk da ambargo ve bağlı sebeplerle öldü. Haçlıların kullandığı silah ve bombaların oluşturduğu radyoaktif etki sebebiyle 12 yaşındaki kız çocuklarında dahi göğüs kanseri görüldü.
Afganistan’daki 14 yıllık Haçlı işgalinde en az 26 bin 25 çocuğun hayatını kaybettiği ya da yaralandığı açıklandı.
Suriye’deki iç savaşta da 10 yıl içinde yaklaşık 12 bin çocuk ya öldü ya da yaralandı. Yaklaşık 6 milyon çocuk ise insani yardıma muhtaç halde hayata tutunmaya çalışıyor.
Batılılar, Avrupa’nın göbeğinde gerçekleşen Bosna Savaşı sırasında başını kuma gömdü. Batının görmezden geldiği soykırımda Sırp katiller tarafından 11 binden fazla Müslüman sivil katledilirken, bunların bin 600’ü çocuktu.
Günlük ortalama 4 çocuğun öldüğü Yemen’de, 2015’ten bu yana öldürülen ve sakatlanan minik yavru sayısı 10 bini geçti. 100 bin civarında çocuk açlıktan ölürken, 400 bin çocuk da yetersiz beslenme nedeniyle ölümle pençeleşiyor.
74 yıldır haydut devlet İsrail işgali altındaki Filistin’de de her ay ortalama 11 çocuk Siyonist kurşunlarına hedef olup can veriyor.
Budist katiller sebebiyle vatanlarından edilen yaklaşık 200 bin Arakanlı Müslüman çocuk zor şartlar altında hayatta kalmaya çalışırken, 1 Şubat 2021’de yönetime el koyan darbeci Myanmar ordusu sadece bir yılda 114 çocuk öldürdü.
Dikkat buyurun bu vahşet sahnelerinin müsebbibleri düşünen, akleden, vicdan ve merhamet hasletleriyle donatılmış âdemoğlu. Sözün bittiği yerdeyiz…
Bazen kendi kendime düşünüyorum. Batı tarihinin yeter miktarda hata ziyadesiyle vicdandan yoksun, değer yargılarından uzak sayfalarla dolu olduğunu bilmeyen mi var? Rakamlarla, vahşet tablolarıyla, sebep oldukları elemlerle bilinen bir gerçeği tekrar edip durmakla elimize ne geçecek, neyi çözüme kavuşturmuş olacağız? Dilimiz döndüğünce izah etmeye çalışalım.
Bir canı kurtarmanın, elinden tutmanın binlerce yıllık ibadetten efdal olduğuna tüm Müslümanlar iman eder. Güzelliğe vesile olanın da yapan kadar kazancı vardır, tabi ki doğrusunu en iyi Yüce Yaradan bilir.
Yapılan hiçbir iyilik, ortaya konulan hiçbir emek ortada kalmaz Allah’ın izniyle. Rabbimiz mükâfatı bu dünyada da verebilir, ahirete de saklayabilir. Sadaka, yardım etmek, ilim, gülümsemek vd. ebedi kurtuluşun sebebi olacaktır; ya bu dünyada ya da ebedi hayatta.
İyilikle bezeli bir yaşamın olumlu yansımaları, ruhu ve hayatı dinginleştirmesi huzurlu kılması, insana özgüven ve mücadele gücü vermesi su götürmez gerçektir ki kim huzurlu ve mutlu bir ömür sürmek, işlerinin yolunda gitmesini, yüzünün gülmesini istemez? İşte bir sıkıntıdan, musibetten kurtulmanın, ‘nasıl oldu da halloldu, ben de anlamadım’ demenin tetikleyicisi, nasibidir belki de insanca yaşamak, daha doğrusu Müslümanca yaşamak, Müslüman ahlâkıyla kuşanmak.
Neyle meşgulsek ona dönüşürüz, meşgalelerimiz bizi kendine benzetir. İyi insanlarla iyi yerlerde iyi işlerle meşgulsek ya da tam tersi hallerde bunlar zamanla zihniyetimizin bir parçası haline gelir.
Bir millet hep tekrarladığımız gibi kendini tanırsa, düşmanının nasıl biri olduğunu bilirse hakikati daha iyi kavrar; kendi milletinin değerlerinin farkında bir şekilde komplekssiz yaşar, çalışır, başka medeniyetlerle irtibatını doğru kurar. Batıyla irtibatımız tam da bu hâl üzere olmalıdır: Neyi, nasıl ve ne kadar alacağımızı iyi ölçüp biçmek, doğru faydalanmak, sentezi doğru yapabilmek vesselâm…