Ne canının kıymetini bilen var ne sağlığına dikkat eden, nede bir başkasının sağlığına zarar verdiğini düşünen.
Bana bir şey olmaz diyenlerin diyarı olduk çıktık.
Cesaretimiz yerinde!
Özgüven patlaması yaşayan yaşayana!
Oysa virüs patladığında,
Ne sen kalacaksın,
Ne özgüvenin,
Ne cesaretin,
Nede o çok bilmişliğin!
Sana da yazık olacak,
Virüs bulaştırdıklarına da diyorsunuz,
Kimsenin anladığı da yok, anlayacağı da!
Bugün Amerika’nın çektiği bu vurdumduymazlık!
Her Allah’ın günü 2 bin kişi bu hayattan kopuyor!
Bize şaka gibi geliyor!
İtalya’nın hali ortada…
İspanya kaybettiklerine ağlıyor.
Bize gelince, sokak ve caddelerde “lay lay lom” dolaşıyoruz.
Adam işin şakasında, diyor ki;
Korkma abi, biz ne virüsler gördük!
Biz virüslere karşı şerbetliyiz abi, bir eksik, bir fazla fark etmez!
Bizden selam olsun Koronaya, geleceği varsa göreceği de var!
Koronalı günler, böyle günler işte.
Henüz tehlikenin boyutlarını kavrayamadık, kendimizi sokaklara atışımız ondan!
Bu cesaretin adına ne cesareti diyorlarsa, onun adını da siz koyun!
EVDE KALMAYANIN HALİ BU OLUR!
Havalar güzel, mevsim bahar, Nisan-Mayıs ayları, iki günlük sokağa çıkma yasağından sonra bunalmış insanlar.
İstanbullu atmış kendini dışarı…
Sahil var, deniz var, hava mis gibi!
Ankaralı atmış kendini dışarı…
Kızılay’da Ulus’ta tur atmak varken, evde kalmamışlar İstanbul gibi
İzmirli atmış kendini dışarı..
Kordon var, Karşıyaka var, Konak meydanı var, var da var!
Ne yapsın Konyalı?
O da attı kendini dışarı!
Vilayetin önünden,
Alaeddin’in çevresinden,
Saray Çarşısından,
Bedestenden itibaren şöyle bir yürüdü geçti.
Bu manzaralar, son üç güne yansıyan manzaralar oldu!
Sonrası Sağlık Bakanımız, İstanbul haricinde dört il açıkladı. Malatya, Kayseri, Diyarbakır ve Konya!
Evde kalmayan, kalamayan,
Bunalan, sıkılan, hafakanlar basan şehirlerin arasına dahil olduk böylece!
Ve tabi ki Korona vakalarının en fazla artış gösterdiği şehirler arasında olmak!
Bu gösterge hoş bir gösterge değil!
Diğer şehirleri bilmem amma,
“Hafakan Tekkesi” olan bizden başka şehir galiba yok!
Konya aynen İstanbul gibi…
Evde durası yok!
Kal deyince kalası yok!
İkazlara dönüp bakası yok!
Korona, tam benlik bu şehirler dese, haksız mı?
BUGÜNLERDE YALANCILIĞI DA PEK SEVDİK!
Korona evde kalanı değil, kalmayanı seviyor!
Sokaklarda kümeleşenleri,
Vay kardeşim diye sarılanları,
Sosyal mesafeyi umursamayanları el üstünde tutuyor!
Be tabi ki bizler, yanlış algılamalara bayılıyoruz.
Sanki bize demişler ki;
İki gün sokağa çıkma!
Beş gün ne yaparsan yap!
Serbestsiniz, kafanıza göre takılın!
Bir algı ancak bu kadar yanlış okunabilirdi, böyle okuduk, böyle işimize geldi!
Adam canım sıkıldı, patladım diyor!
Attım kendimi dışarı!
Masken nerde?
Evden aceleyle çıktık, insanlık hali!
Unutmuşum diyen diyene…
Bugünlerde yalancılığı da pek sevdik!
BU NE PERHİZ, BU NE LAHANA TURŞUSU!
Bir yandan cesaretimiz bu kadar yüksek, bir yandan da, Korona korkumuz tavan yapmış vaziyette.
Hem korkuyoruz, hem de kendimizi dışarıya atıyoruz!
Bu nasıl korkmak, bu nasıl bir gözü karalık!
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu derler ya…
Aynen öyle!
Evde kal, güvende kal sloganını sevmeyen şehirlerden biri olduğumuz kendimizi sokaklara attığımızdan belli.
Konya evde kalmadı, kalamıyor gibi ifadeler belli etmesek de inanın hoşumuza gidiyor!
Yanlış olduğunu bilsek dahi bu böyle…
65 yaş üstü, bir çok arkadaş, evlerindeki bütün uyarılara rağmen kendini atıyor dışarıya.
Çaktırmadan, kendini fark ettirmeden.
Bankalara giden,
Harcını-borcunu ödeyen,
Senedini takip eden,
Dükkanı açıp oturan,
Yapma, etme, git evine diyenlerle münakaşa eden,
Kavga çıkaran, gönül koyan insanların bulunduğu,
Bugün bile bu yaş grubunda insanların sokaklarda işlerini takip etme bahanesiyle,
Gezip yürüdüğü bir şehir olmaktan kurtulamadık!
Ev da kal!
İki gün kaldık ya, yetmez mi?
Maske tak!
Takacağız inşallah!
Çok az sayıda insan bilinçli takıyor, hava atmak için takanları saymazsanız, geriye kalanımız için maske, “üfürükten teyyare, selam söylen o yâre” mesabesinde!
Allah hepimize akıl fikir versin!