26. genelkurmay başkanı 26 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilince ceza evi kapısında beliren İlker Başbuğ 26 rakamı üzerinde kısa bir analiz yaparak tesadüfün böylesi dedi.
Bundan sonra miting meydanlarında 26 rakamı üzerinde derin analizler yapılmaya başlanıp şöyle şeyler de duyabiliriz.
Mesela;
Ak Parti 10 yıldır iktidarda.
10 yıl 120 ay yapar.
Tayyip Erdoğan İstanbul’a kaç yılında başkan oldu? 94
120’den 94’ü çıkar 26.
94 yılında İstanbul’a başkan olan Tayyip Erdoğan’ın iktidarda kaldığı yılı, yılda bulunan ayla çarpıp, bu rakamdan İstanbul’a başkan olduğu miladi yılın son iki rakamını çıkarınca iktidarı kaybedecek.
Al sana hesap. J)) J))
Neyse işin o tarafına değil de bu tahliyelerin hukuki ve siyasal analizine bakarsak tablonun ne kadar girift olduğunu da görürüz.
İlker Başbuğ genelkurmay başkanıydı ve yargılanması gereken yer yüce divandı. Başbakan buna ilişkin düşüncelerini de açıkça dile getirmişti.
Ama diktatörlere bile verilmeyen yetkilerle donatılmış Özel Yetkili Mahkemeler alelacele derdest ettiler.
Ama gelin görün ki tutuklarken acelesi olan ÖYM gerekçeli karar yazmada oldukça aymaz bir tavır sergiledi.
Tam 8 ay. Normal bir yargılamanın bile tamamlanabileceği bu sürede ÖYM gerekçeli kararını yazamadı.
Görünen o ki gerekçeli karara ne yazacağını, hangi eylemi hangi suça bağlayacağını kendisi de bilmiyordu.
ÖYM ve savcıları dosyaya abur cubur o kadar çok şey doldurmuştu ki, bir yandan toplumsal korku algısını yaygınlaştırırken, diğer yandan kendilerinden başka hiç kimsenin anlamayacağı bir dosya oluşturup yine kendilerini vazgeçilmez konuma yükselttiler.
Şimdi ise çoktandır tartışılan ve gerçekten insan hakları ihlalinde zirve olan uzun tutukluluk sürelerinin 5 yıla indirilmesi karşısında tahliyelerin kaçınılmaz gerçekliğiyle karşılaştık.
Bu sonuç yapılan yasal düzenlemelerin değil bizatihi yargılamasını tamamlamayan ve 8 ayda gerekçeli kararını yazamayan ÖYM’nin sorumluluğudur.
8 ayda yazılmayan gerekçeli karardan şunu da anlayabiliriz. Karar veren mahkeme kararını hukuki gerekçeye değil başka gerekçelere dayandırmıştır.
Değilse zaten ÖYM daha kısa kararını açıklarken gerekçesini oluşturmuş ve sadece yazımının kalmış olması gerekirdi.
Eğer bu yazdıklarım yanlışsa o zaman tüm suç dakikada 90 kelime yazamayan mahkeme kâtiplerinin. J))
İlker Başbuğ’un tahliyesinin siyasal değerlendirmesine gelince.
Suçlu olup olmadığını bilmem. Ama öncelikle 8 ay gerekçeli karar yazmayan ÖYM ye bir teşekkür borcu var.
Eğer mahkeme gerekçeli kararını yazsaydı İlker Başbuğ tahliye olmak için 5 yılı beklemek zorunda kalacaktı. Ve Yargıtay kararı onarsa hiç tahliye olamadan müebbet hapis yatacaktı.
Artık tahliye olduğuna göre bundan sonra yapacakları ve söyleyeceklerinin ilgi çekeceğinden şüphe yok.
Bu anlamda ilk siyasal sinyalini cezaevi kapısında verdi.
Gördüğüm şudur.
İlker Başbuğ 26 ayda hiçbir derinlik kazanamamış.
Oturup düşünmemiş.
Hiç tefekkür etmemiş.
Ve maalesef tekebbürden vazgeçmemiş.
Anladığım kadarıyla İlker Başbuğ hala "boru bu boru" sığlık noktasından ileri gidememiş.
Demedi demeyin.
Bu İlker Başbuğ bu kafayla siyasal ortamda çok çamur çıkarır.
Çünkü etkiye açık.
Çünkü analitik düşünce ve derinlik yok.
Böyle karakterler eski bağlantılarından kolay kolay kopamaz ve hayatlarında yeni bir başlangıç yapamazlar.
Kısaca söylemek gerekirse, ne zaman, nerede ve kime toslayacağı belli olmaz.
Ergenekon davasında tahliye olan diğer sanıkları da dikkate aldığımızda siyasetin, hükümetin ve devletin işi daha da zorlaşacak.
Bundan sonra siyaset sadece paralel yapıyla değil aynı zamanda çapraz yapıyla da boğuşacak.
Saklayın bu yazıyı Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde yeniden okursunuz.
Boru hala Boru mudur o zaman bir kez daha konuşuruz.
Unutmadan merakımı da sizinle paylaşayım.
26 ay tutuklu kalan 26. genelkurmay başkanını 26 plakalı Eskişehir’den kim milletvekili adayı yapacak.
Öylesine bir merak işte.