İsrail’in Filistin’e karşı yaptığı zulüm dur durak bilmiyor ve her geçen gün merhametsizlik çıtasını bir önceki günü aratırcasına yukarılara çekiyor.
Bu işte artık o kadar mahir ki; kalp ve vicdan sahibi insanların gözünden nasıl yaş akıtacağını da tecrübeyle sabitlemiş ve üstüne koya koya devam ediyor.
Çünkü bu terör devleti kan ve acıdan beslenmeyi kendine kimlik edinmiş.
Yaşanan hadiselere istinaden elden bir şey gelir mi düşüncesiyle elini oynatmaya çalışıyorsun ama gücün yetmiyor, dilinle düzeltmeye gayret ediyorsun lakin bir müddet sonra yorulup susmak evla geliyor, kalbinle buğz edip yok saymaya çabalıyorsun o da bir yere kadar.
Hâl böyle olunca boykot diyor, gözlerimizin içine bakıyoruz.
Bu bakışların sebebi neyi nasıl yapacağımızı bilmediğimizdendir diye düşünüyorum.
İşi bilen hemen işe koyulur zira.
Birkaç gün önce malûm markaların ülkemdeki şube, dükkân vs. sayılarına baktım. Keşke bakmaz olaydım.
Boykottan bahsedip o markaları vatan toprağında haddinden fazla barındırmak kalbimi burktu.
Örneğin Starbucks denilen markanın Türkiye’de Mayıs 2023 itibariyle 663 adet şubesinin bulunduğunu öğrendim.
Burger King denilen illetin ise 600’den fazla restoranı ve 15 bin çalışanı olduğu bilgisine eriştim.
McDonald’s dedikleri zımbırtıdan ise 260 tane varmış.
En azından benim bildiklerim bu kadar. Fazlası vardır ama eksiği yoktur. Bundan adınız gibi emin olabilirsiniz.
Bütün bunları öğrendikten sonra kendimi karşıma aldım ve şu soruyu sordum:
Yüzlerce mağazası, şubesi olan markalardan alışveriş yapmamam mı boykot, yoksa yetkili ve etkili isimlerin, kurum ya da mercilerin o markaları ülkeye sokmaması mı boykot?
Sizce hangisi daha etkili olur?
Hangi hareket ses getirir ve duruş sahibi olduğumuzu gösterir?
Ben, o, öteki, beriki bu hareketi sergileyebilir fakat toplum nezdinde itibar gören ve adı resmiyetle anılan çatılar bu harekete soyundu mu işin rengi işte o zaman değişir.
Daha yeni yeni birkaç kurum ve kuruluş boykot noktasında adım attı ve ses etti.
Ama yeter mi, asla yetmez!
Topyekûn bir sıçrama olmazsa, sözden fiile bir çizgi tutturulmazsa bütün çaba boşa çıkar ve olan biteni herkesçe izlemeye devam ederiz.
Tabii biz böyle düşünürken alttan alttan kuyumuzu kazan müptezellerde yok değil.
Üç harflileri zaten biliyorduk bunlara bir de hiç ummadığım kitapyurdu eklenince gerçekten şok oldum.
Sen hangi akla hizmet İsrail destekçisi ve sevicisi sevimsizi ayın yazarı ilan edersin?
Bir de yetmezmiş gibi gösterilen tepkiler sonucu üstenci bir tavırla halkı ahmak yerine koymaya çalışıp kendilerini açıklamaya gayret ediyorlar.
Bu saatten sonra ağzınızla kuş tutsanız kitap kurtlarına yaranamazsınız, başka kapıya!
Bu ülkenin her türlü imkânından faydalanıp, her türlü menfaati elde edeceksiniz mevzuu ortak paydadaki manevi değerlere sahip çıkmak olunca kılıf üstüne kılıf geçirip firavunluğa soyunacaksınız.
Allah şahit ya; dağ, taş, ağaç, çiçek, böcek ve dahi kâinatın her bir ferdi sizler kadar azılı kahpe görmemiştir.
O kadar aşağılıksınız ki yaptığınızın arkasında bile duramıyorsunuz.
Sürüngen olan yılanın bile sizden daha dik omurgası vardır.
Buna ne ispat ne de şahit gerekir.
Zira yaptıklarınız delildir.
Yazımızı Abdurrahim Karakoç’un dizesine yer vererek bitirelim:
‘İnsan kaçarsa itler saldırır emmi,
Dik duran insan iti yıldırır emmi,
Hele bir yiğitçe hücum eyle de gör,
İtler de sahibi de çıldırır emmi.’
Selâmetle…