Bu güzel hafta sonunda yazımıza güzel ve müjde alabileceğimiz bir konu ile başlamak istiyoruz.
Bilindiği gibi DSİ Genel Müdürü Sayın Ali Rıza Diniz, beyefendi, çalışkan ve bürokraside aranan tüm özelliklere sahip bir hemşerimiz. Biz şahıs olarak da Sayın Genel Müdürü daha yakından tanıyıp daha çok seviyoruz.
Çünküüüüü, Sayın Genel Müdür hemşerimiz dedik ya anası Hadimli, babası Bozkırlı…
Yani halis muhlis bizim dağların mütevazi insanı.
Bu günlerde Sayın Genel Müdüre yatıp kalkıp dua edenlerin başında Bozkırlı dostlarımız geliyor. Genel Müdür ilk icraat olarak Bozkır’ın Sarıot Gölü barajının yapılması için talimatını vermiş. Bilindiği gibi Sarıot barajına gönül veren Bozkır’ın fedakar yiğit insanları son yıllarda milyonlarca metreküp suyun zayi olmaması için “Ankara’yı su yolu” yapmışlardı.
Bu son müjdeyi de bölgede dikili tek bir ağacı dahi bulunmayan bizim emekli matematik öğretmeni Mehmet Apan Hoca’dan aldık. Çünkü Mehmet Hoca’nın bu tarifsiz tutkusunun son 10 yıldır canlı şahidiyiz. Belki bizim Mehmet Hoca rüyasında bile “Bozkır” ı sayıklıyordur. Mehmet Hoca’nın yüzünden vekillerden bile yemediğimiz fırça kalmamıştı.
Ama geçen gün ziyaretimize gelen Mehmet hocamın ayakları yerden kesilmiş adeta uçuyordu. Genel Müdür Diniz’in makamına kadar çıkan Hoca, Genel Müdür Bey’in direkt talimatını kulakları ile duymuş. Hocam bu konuda emeği geçenlere öyle bir dua ediyordu ki.
Mehmet Hocam şimdi Sayın Başbakan’ın ağzından bu müjdeyi bekliyor.
Hatta geçen gün Bozkırlılar Vakfı’na ziyarete gelen Ziya Altunyaldız Bey’e de bu durumu açan Mehmet Hoca konunun nasıl bir hastası olduğunu yine bizlere gösteriyordu.
Mehmet Apan Hoca’nın nezdinde tüm Bozkırlılara, Torosların tüm adam gibi adam insanlarına biz de şehrimiz ve ülkemiz adına sonsuz şükranlarımızı ve saygılarımızı iletiyoruz.
TÜRBE ÖNÜNDE ÇALAN ACI SİREN SESLERİ
Bu hafta içerisinde saat 19’a geliyordu. Arabamı türbenin arkasındaki bir açık oto parka, park ettim elime fotoğraf makinemi aldım, Mevlana Bera Otel’deki Kulu-Cihanbeyliler Derneği’ndeki toplantıya doğru yürümeye başladım. Bölgede trafik tek kelime ile düğümlenmişti. Yürürken arkadan acı acı çalan siren sesini duydum. Bu arada yolun açılmasını isteyen bir kaç araç sürücüsü de kornalarına basmaya başladılar. Bizimle birlikte yürümekte olan yerli yabancı turistler ne olduğunu anlamadılar ve milletin korna yapmasına tepki gösteriyorlardı.
Bir şey söyleyeyim mi?
Biz Mevlana Caddesi’ne çıktık hâlâ siren sesi uzaktan uzağa geliyordu. Yani o trafikte ambulans da olsa itfaiye de olsa hiçbir aracın yürümesi mümkün değildi ki?
O anda bu şehrin kaderini belirleyen insanların empati yapmaları gerektiğini düşündüm. Ya o ambulansın içinde ağızlarında burunlarında oksijen tüpü ya da oluk oluk akan kanın geçici pansuman ile durdurulmuş halinde kendileri olsaydı?
Bu insan canı idi.
Ama biz de insanın değeri o kadar ucuz ki?
“İnanmayan Sağlık İl Müdürlüğü’nden o saatte ambulansın nerede nasıl olduğunu öğrenebilir” diyor ve sizlere iyi tatiller diliyorum.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Hayat okyanusundan içmeye hak kazanmış bir insan, sizin küçük ırmağınızdan da bir bardak su alabilir.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Hastane önlerinde araçtan inen ya da binen yaşlılara, engellilere ve hastalara sabretmeyi öğrenebildiğimiz zaman ADAM oluruz.