Ey kitabı indiren Allah’ım!
Ey hesabı güçlü ve çetin olan Allah’ım!
Topraklarımızda gözü olan, İslam’ın ve Kur’an’ın düşmanlarını, hidayet mümkün değilse helak eyle!
ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e, 14 Mayıs 2018’de naklettiği günden beri terör devleti İsrail’le bir olup başladıkları, bitmek bilmeyen soykırımları nasıl önlenebilir?
Kur’an-i kerimde, İslam’dan önceki ilahi din müntesipleri olan ehl-i kitaba defalarca:
“Son gönderdiğim peygambere ve ona gelen kitaba da inanmadıkça sizler bir hiçsiniz” (Maide 68) denmektedir.
En insani ve en mantıklı ve de en mükemmel iman şekli son gelen emre ve emri verene itaattir. Hristiyanlar ve Yahudilerden buna yanaşmayanlar kesin bir hüsrandadırlar. Ve onların asla Kudüs’te ve Mescid-i Aksanın hareminde işleri ve hakları olamaz.
İslam’ın mukaddesatından Kudüs, Yahudiler tarafından başkent yapılırsa sıra önce Haremeyn-i şerifeyne, ardından da Der saadetimiz İstanbul’a gelecektir, unutmayalım!
İslam coğrafyasının batıl din mensuplarınca tarumar edilmesinin tek sebebi bizim paramparça olmamızdır. Şimdi 57 İslam ülkesi yani iki milyara yakın Müslüman büyük bir beraberlik ve ekonomik güç olsalardı ve savunmalarında dışa bağımlı olmasalardı iç işlerini ABD’ye havale edecek kadar sefil olurlar mıydı?
Bu makûs durumu yıkmak için bütün Müslümanların katılımıyla bir Halife seçmenin tam zamanıdır! Ardından İslam ordusunu kurarak mukaddesat düşmanlarına beraber karşı koymanın tam sırasıdır!
Şunu kesin olarak ve peşin olarak ifade delim: hilafet sadece Türkiye’ye ve Türklere ait bir görev değildir. Hilafet İslam’ın bir şiarı ve olmazsa olmaz bir şartıdır. Bu şiar üç emir sahibinden birisidir ki Allah cc ve Peygamberinden sonra (sav) zamanın Ülü’l-emri olan üçüncü şahıstır.
Türkiye Cumhuriyeti, 1924’te, hilafeti 400 yıl Osmanlılar elinde tuttuktan sonra asıl sahibi olan ümmet-i Muhammed’e iade etmiştir.
Halifelik babadan oğula geçen bir krallık değil, layık ellerde olması gereken bir görevdir. Nitekim ilk dört halife o günün şartlarında mükemmel bir seçimle vazifeye gelmişlerdir.
Bu durumda ilk dört halife devrinde olduğu gibi yine Müslümanların halifelerini seçme imkânı doğmuş olmaktadır. İşte şimdi top, tüm ümmettedir. Kimsenin Allah katında ırki ve nesebi bir üstünlüğü olmadığına göre halife en layık kişiler arasından ümmetçe seçilmelidir.
İki milyara yakın Müslüman’ın yarısını oluşturan 57 devletten dokuzu olan; Endonezya, Pakistan, Bangladeş, Suudi Arabistan, Türkiye, Nijerya, İran ve Mısır İslam işbirliği teşkilatını acil toplantıya çağırmalıdır.
Dünyada görünen bütün şartların İslam’ın ve Müslümanların aleyhine gitmeğe başladığı 2001 ikiz kule saldırısından sonra sayıları 57’yi bulan Müslüman ülkelerin aklı başında ve İslami bir kaygısı olan başkanları bu büyük evrensel projeyi birbirlerine açmak için bir araya gelmelidir.
İsrail’in bir yıldır (2024) katliam yaptığı Gazze’yi yuttuktan sonra Beyrut’a ve Şama saldırmaya başlamaları da Müslümanları uyandırmayacak mıdır? 22 Arap ülkesi ve 57 İslam ülkesi hala basit bir kınamayla bu yayılmayı ve katliamı nasıl geçiştirebilirler?
ABD’ye olan ekonomik ve savunma bağımlılıkları nedeniyle bunun zorluğunu biliyoruz ancak bu hayati mevzuda bir cesarete imza atmaları ve elbirliğiyle Ortak İslam Ordusunu kurmaları zaruridir.
Aksi halde tüm dünyadaki yerel cemaatler ve tarikatlar kendi halifelerini ilan ederek ve herkesi tekfir ve şirke nispet edip çeşitli adlar altında terör örgütü oluşturarak masum kanı dökmeye devam edeceklerdir.
En büyük silahları tekfir ve tehcir olan bu hareketler dünyada büyük bir İslam korkusu meydana getirdiler. Hristiyan ve Yahudi dünya bunu fırsat bilerek İslam ülkelerini işgale başladılar.
Tüm dünyadaki legal Müslüman devletler bir araya gelmeden yerel bir hilafet olamaz. Tüm Müslümanların icmaı gerçekleşmeden halife seçilemez. Bir cemaat, bir tarikat ve ya herhangi bir örgüt tek başına bu müesseseyi inşa ettiğini söyleyemez, çünkü halife seçimi bir İcma-ı Ümmet yani tüm Müslümanların aynı görüşte birleşmesiyle mümkündür.
Batı, 3. bin yılda İslam ülkelerini kontrol etmeyi kendilerine bir vazife bildi ve var olan ve ya uydurdukları bahanelerle nerede olursa olsun İslam ülkelerini başta yer altı kaynakları bol olanlar olmak üzere denetim altına almaya başladılar.
İİT acil toplanarak bütün İslam ülkelerindeki Müslümanları ve tüm dünyadaki Müslüman toplulukları organize ederek gerekli hamleyi, yapmalıdır.