Bir zamanlar asla dediklerinin şimdi peşinde koşar oldu insanlar.
Mesela doğum günü kutlaması Hıristiyan âdetidir Müslümanlıkta böyle bir şey yoktur diyenlerden kimilerinin şimdi masraflı hazırlıklar yaparak doğum günlerini kutladıkları gibi.
Birileri önümüze bir şeyler getiriyor, biz de çoğu zaman doğru mudur, yanlış mıdır demeden dünyanın sosyo kültürel yapısını oluşturan o girdabın içine kapılıp gidiyoruz.
Alın size bir gün daha… Milli Eğitim camiamızda yer alan, menşeini artık çok da sorgulamadığımız ve 24 Kasım Pazartesi günü kutlanacak olan Öğretmenler Günü.
Ne demek bu? Bizim kültürümüzde öğretmenin günü mü olurmuş. “Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz”, “İlim Çin’de de olsa gidip alınız” diyen bir medeniyette bu da ne demekmiş diyebilirsiniz.
Herkes bir şeyler deme hakkına sahip tabii ki. Geçenlerde bir zattan hoşuma giden bir söz duydum. Bazen zıt ve protest sözler duymak hoşumuza gidiyor.
Şöyle diyordu o zat: “Bizim akıllılarla işimiz yok. Biz akıllılardan çok çektik. Bize biraz da deliler lazım.”
Düşünüyorum da hani fena laf değil. Doğrudur; deli olmadan, korkusuz olmadan, risk almadan başarılara ulaşmak görülmüş değildir.
Her neyse…
Öğretmenlik mesleği muhakkak ki en ulvî mesleklerdendir. Çocuklar size bembeyaz sayfalar gibi anne babalar tarafından teslim ediliyor ve siz o sayfalara bir insanın ömür boyu izlerini taşıyacağı, hatta dünyasından sonra ahiretini de etkileyecek satırlar yazıyorsunuz.
Hele o anlattıklarınızın ileriki yıllarda öğrencilerinizin üzerinde yaşandığını gördüğünüzde bir haz ve mutluluk yumağını kalbinizde hissetmeniz bir başka güzel.
Bazen bir yere girince makam mevki sahibi kocaman adam olmuş birileri ayağa kalkar, elinizi öpmeye eğilir; “hocam beni tanıdınız mı” der; bir öğretmen olarak sevgiden nemlenir gözleriniz.
Lakin bir çocuğun yetişmesinde en iyi öğretmen anadır. Nurettin Yıldız Hocanın sosyal medyada yer alan bir sözünü okudum, çok manidardı. “Allah Rasülü (s.a.v) Anaokulu yapmadı, anaları okul yaptı.”
İlimden ayrı kalan bir kimse yağmurdan, nemden, güneşten uzak kalmış bir fidan gibidir. Bir müddet sonra sararıp kurumaya mahkûmdur.
En doğru yaşama biçimini bize bildirmek üzere görevlendirilen dünyadaki öğretmenlerin en muazzamı
olan Rasülullah (s.a.v) efendimiz ilim ve öğrenme ile ilgili olarak bir ültimatom gibi ne güzel buyurmuş:
“Ya öğrenen ol, ya öğreten ol, ya dinleyen ol, ya da bunları seven biri ol; beşincisi olma helak olursun.”
Mehmet Akif merhumun dediği gibi, o Asımın Neslinin, dillerinden ve ellerinden aldığı ilim ve irfanla yetişeceği kıymetli öğretmenlerimizi saygıyla selamlıyorum.