Son zamanlarda çevremdeki herkesin çok aceleci davranışlar gösterdiğini fark ettim.
Birçoğumuz süreci es geçip sonuçlara odaklanıyoruz. Sonuçlarımızın da yine ani hemen olmasını bekliyoruz.
Aceleci davranışlar, ani kararlar, telaş, koşturmaca… Yapılması gereken ne varsa sessiz sakin, huzur içinde de olabilir. Gerçekten her seferinde alt-üst olmaya gerek var mı?
Ne için bu kadar aceleci davranışlar bu mücadele bu gün varız yarın ise bilinmiyor?
Beklenmeyenin gerçekleşmesi kaçınılmazdır. Umulup beklenen ise belki gelmeyebilir. Acaba değer ölçülerimizi bir kenara bıraksak ya da değiştirsek daha mı huzurlu mutlu oluruz?
Belki daha mutlu oluruz…
Huylarımız doğuştan gelir, değişmez derler. Fakat değiştirmeye çalışmak yerine fark etsek sadece… Ne de olsa insan kişilik ile yüklü kaldığı sürece, beşeri huylara ve alışkanlıklara maruz kalmaktadır.
Bana huylarınızı kontrol edemediğinizi söylemeyin. Kontrol etmenize zaten gerek yok. Onları güverteden denize fırlatın.
Mücadele etmenizi ya da boyun eğmenizi gerektirecek bir huyunuz asla sizi yönetmesin. Siz onu bir alışkanlık haline getirmedikçe hiçbir deneyim sizi kırmayacaktır.
Tüm evrenin o süptil sebebi sizsiniz. Her şey sizden ötürü vardır. Bu noktayı sağlamca ve derince yakalayın ve tekrar tekrar onun üstünde düşün. Bunun mutlak şekilde doğru olduğunu idrak etmek özgürlüğe kavuşmaktır.
Yerine getirilen arzular arzu oluşturur derler…
Belki de değer ölçülerimizi değiştirdiğimiz gün tüm dünyamız daha farklı olacaktır.
Belki de haz ve acı sadece duygularımızın çalkantısıdır…
Kendiliğinden geleni beklesek, daha azı ile yetinsek, acele etmesek ve kanaat göstersek belki daha mutlu olabiliriz.
Belki de acılarımızı doğuran birçok şey arzuların tatminidir.
Diyeceksiniz ki insanız ve ihtiyaçlarımız var. Eğer ihtiyacımız olmayanları istemezsek, ihtiyacımız olan şeyler bize doğru yol alacaktır.
Bırakın olaylar olduğu gibi gelişsin. Onlar sonunda kendilerini güzelce düzene koyacaklardır.
Günün sözü olsun hiçbir şey sizden, kendinizden önemli değil Hayırlı Cumalar…