Üç ağaç için ve iyi niyetli olarak başlayan Gezi eylemlerinin üzerinden bir yıl geçti… Ağaçlara ve doğaya sahip çıkmak adına başlatılan bu eylemleri krize dönüştüren siyasal iktidar ve başbakan ne yazık ki gezideki apolitik gençleri anlayamadı. Oradaki mesajı okuyamadı… Onları anlamak yerine onlara vurdu... Gençlere “kahraman” polisleri aracılığı ile orantısız güç kullandı… Canlar yitirildi. Biri de polisimiz olmak üzere pek çok gencimiz toprağa düştü. Yüzde elliyi evinde zor tutan sayın başbakan kitleleri yarıştırdı. Ölenlerin ardından “vur emrini ben verdim” dedi. Başsağlığı dileyeceğine “ölmüş gitmiştir” dedi…
İyi niyetle başlayan eylemler Başbakan’ın tutumu sebebiyle ne yazık ki art niyetli örgütlerin eline geçmeye başladı. Başbakanımız Brezilya devlet başkanının gösterdiği olgun tavrı gösterip, “görüşleriniz dikkate alınacak” deseydi, belki bugün yiten canlarla ilgili konuşmuyorduk. Belki bugün Berkin’imiz de hayatta olacaktı… Adana’da köprüden düşen polis Mustafa’mız da…
Halisane duygularla başlayan ve fakat siyasal iktidarın kriz yönetme basiretsizliği sebebiyle çığırından çıkan; isyana dönüşen gezi eylemlerine genci, yaşlısı, sağcısı, solcusu siyasal iktidarın baskıcı tavrından, hayatın her alanına müdahale eden yaklaşımından rahatsızlık duyan herkes katıldı. Orada parti yoktu… Orada halk vardı… Bilgisayar çocuğu diye eleştirdiğimiz gençlerimizin meydan okuması vardı.
Gezi özelinde, siyasal iktidara bir isyan vardı.
İleri demokrat siyasal iktidar ise kendi gibi düşünmeyenleri kırıp geçirdi…
Çapulcular, teröristler diyerek halkı kutuplaştırdı.
Onbinlerce Mehmetçiğimizin kanına girenleri baş tacı yaparken, gezideki masum halkı terörist ilan edildi.
Elbette kötü niyetli kişiler olabilir, elbette sadece zarar vermek adına kaldırım taşlarını söküp, araçları ateşe verenler olabilir. Bunların tasvip edilmesi düşünülemez… Ama kötünün de emsal olmayacağı tartışmasızdır. Kötüleri ayıklamak devletin işidir. Devletin işi bir tane çürük elma için bir kasa elmayı çöpe atmak değil; o çürük elmayı o kasadan cımbızla çekip alarak kasadaki diğer elmaları çürümekten arındırmaktır.
Eylemler sırasında yaralılara tıbbi destek veren doktorlarla, gözaltındakilere hukuki destek veren avukatları yaka paça gözaltına alındı.
Evet…“Beni Türk hekimlerine emanet ediniz” diyen Atatürk’ümüzün yerinde artık “yaralılara yardım eden doktorları alın” diyen bir iktidarımız var ne yazık ki…
Ülkemizi, İstanbul’umuzu güzellikleriyle değil eylemleriyle, polis şiddetiyle dünya gündemine taşıyan bir hükümetimiz var ne yazık ki…
En büyük devrimci olan peygamberimizin iltifatına mazhar olan ve İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet’in, onun emanetine sahip çıkarak bizlerde kalmasını sağlayan Atatürk’ümüzün kemiklerini sızlatan bir zihniyetle yönetiliyoruz.
Ulusal tüm değerlerimizi hiçe sayan, güzelliklerimizi peşkeş çeken bir anlayışta yöneticilerimiz var ne yazık ki…
Çeşitli davalarla sindirilmeye çalışılan yurtseverler, gençler internet ortamında örgütlendikleri için ileri demokrat iktidarımız tarafından cezalandırılıyorlar ve sosyal paylaşım sitelerine erişimleri engellenmeye çalışıyor. Tabi bunu Tayland’da askerler yapınca darbeci olurken; her ne hikmetse bizim siyasal iktidarın amacı aileyi koruma…
İnternet erişiminin engellenmesi bir insan hakkı ihlali olduğu tartışmasız olsa da üzülerek söylüyorum ki; bizim başbakanımız hukuka ve hukukçuya saygı duymadığını her ortamda ve yanında kim olduğuna bakmaksızın ifade edebilecek kadar bir cesur yürek…
Bir başbakan halkın cumhurbaşkanı havasını yaratmak adına eşiyle el ele halkın arasına giriyorsa, ama aynı başbakan kendisini eleştirenlere hakaret edip tokat atacak kadar ileri gidebiliyorsa orada samimiyet sorgulanır. Kendisinden farklı düşünenleri hain ilan edenler reklam kokan hareketlerle halkın takdirini kazanamazlar. Sizi eleştirenlere de saygı duyarak halkı kazanırsınız.. Sizi eleştirenlerin ağızlarını tıkayarak veya kalemlerini kırarak değil…
Mavi gözlü devin dizelerinde belirttiği gibi
“Bir ağaç gibi tek ve hür; Ve bir orman gibi kardeşçesine”
yaşamayı beceremediğimiz bir memleketimiz var…
Dünyanın incisi İstanbul’u bizlere kazandıran Fatih Sultan Mehmet’i, emanetine sahip çıkarak bizde kalmasını sağlayan Atatürk’ümüzü, vatan hainliğine hâlâ devam eden Nazım Hikmet’i ve gezide yiten tüm canları saygıyla anıyorum.