Milyonlarca çalışanı doğrudan ilgilendiren, Temmuz – Aralık dönemine ilişkin asgari ücret rakamı netleşti ve ilan edildi.
Bu kez ne gözler Asgari Ücret Komisyonu’ndaydı, ne de kulaklar oraya doğru kabarmıştı…
Çünkü asgari ücretin 20 Haziran tarihli yani dün yapılan toplantı ile birlikte açıklanmasını hiç kimse beklemiyordu. Dahası, o toplantıda bulunan gazeteciler bile, çiçeği burnunda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın “Tüm tarafların mutabık olduğu bir sonuca varıldı ve asgari ücret rakamı belli oldu…” cümlesinin ardından şöyle bir toparlandı, alıcılarını sonuna kadar açtı. Çünkü bu cümlenin arkasına bir de rakam yakışırdı.
Temmuz – Aralık dönemi için asgari ücret, net 11 bin 402 lira olarak açıklandı. Açık söylemek gerekirse asgari ücretin 11 bin 402 lira olarak açıklanması da, bu kadar erken açıklanması da sürpriz oldu.
Tabi rakamların büyüklüğü ile alım gücü aynı ölçekte ne yazık ki olmuyor. Asgari ücretin son bir yıllık süreçte yüzde 104 oranında artmasının altında yatan temel neden de alım gücünü koruyabilme çabası… Açıklanan rakam genel manada hem işvereni hem de işçiyi memnun ediyor gibi görünse de işin özünde paranın kıymetini yitirdiği gerçeği yattığı için kimse bu durumdan memnun filan değil.
Söylerken ağız dolusu bir rakam dökülüyor dudaklardan; 11 bin 402 lira… İyi para gibi görünse de bu rakam hak ettiği kadar değerli değil ne yazık ki!
“Keşke asgari ücrete herhangi bir zam yapılmasa ama karşılığında bugünün rakamları düne göre daha pahalı, yarına göre daha ucuz olmasa” diyen milyonlarca asgari ücretli ya da asgari geçim şartlarında çalışanlara hak vermemek elde değil.
İnşallah dün açıklanan asgari ücret rakamlarının ardından asgari geçim şartlarını sağlayacak temel ihtiyaç ürünlerinin hiçbirinde fiyat kıpırdaması olmaz da bu rakam bir miktar da olsa refahı yükseltir…
Asgari ücret, yüzde 34’lük artışla 8 bin 500 liradan 11 bin 402 liraya çıktı ya, işverenin bunu “Asgari ücrete yapılan zammın ardından girdi maliyetlerimiz de yüzde 34 oranında arttı” gibi bir bahanenin arkasına sığınıp ürettiği ya da aracılık ettiği ürünlere aynı ölçekte zam yapmasının hiçbir mantığı yok.
Ekonominin uzmanlar bunun hesabını kitabını iyi yapıyor. Asgari ücrete yapılan zammın işverene maliyetinin devede kulak nispetinde olduğundan bahsediliyor. Tabi bu çalıştırılan kişi sayısına göre değişkenlik gösterebiliyor.
İşverenler açısından da kabullenilmesi, benimsenmesi bir nebze zor bir durum. Kulağa kocaman gelen bir rakamdan bahsediyoruz. Bu rakamı alacak olan kadar verecek olan da yeni asgari ücret rakamına dikkat kesilmiş durumda. Üstelik brüt maliyetini, SGK giderlerini de hesap ederek bakıyor olaya.
BELH KAVŞAĞINI GEÇEN
ASGARİ ÜCRETİ UMURSAMIYOR
Bahsettiğim bu durum daha çok küçük işletmeler ve özellikle de hizmet sektöründe faaliyet gösteren işverenler için geçerli.
Sanayiye doğru gittiğimiz zaman ise bu durum çoktan kabullenilmiş. Belh Kavşağı’nın ötesinde asgari ücretin kaç lira olduğu çok da umursanmıyor. Zira sanayide çalışanların çok büyük bir bölümü yenice açıklanan asgari ücretten daha yüksek maaşları alıyor. Mesaisi, bayram ikramiyesi, kış yardımı, süreklilik primi ve benzeri ek ödemelerle de bu rakam daha makul seviyelere ulaşıyor. Sanayide çalışan belki daha emek yoğun çalışıyor ama aldığı ücretle de hayatından memnun kalıyor.
Sanayi işvereni ile hizmet sektörü işverenini ayıran en önemli özellik ise birinin ihracat yaparak para kazanması, diğerinin iç piyasada hüküm sürmesi yani senden aldığını bana, benden aldığını sana vermesi. Döviz kurları şöyle hafiften yukarı doğru hareketlendi mi, sanayicinin keyfine diyecek olmuyor. İşinin bir kenarında ihracat olan herkes doların belli bir seviyenin üzerinde sabitlenmesini isterken, hizmet sektörünün erbapları ise döviz kurlarının baskın kalmasının fayda sağlayacağını düşünüyor.
Yeni dönemin ekonomideki en önemli kilometre taşlarından biri olan ve 11 bin 402 lira olarak açıklanan asgari ücretin en azından bugün var olan alım gücünü koruyabilmesini umut ediyorum.