Kasım ayının ortası geldi, Konya ovasına bir damla yağmur yağmaması sadece Konya kamuoyunun değil, Ülke kamuoyunun da gündeminde.
Taban suyu kaybının acı ve acil sinyaller vermesi,
Vahşi sulama denilen kaçak su kuyularıyla mücadele de caydırıcılığın yetersiz kalması,
Obrukların Konya ovasını her geçen gün daha da vahim bir şekilde tehdit etmesi,
Damlama sulamanın dertlere çare olamaması,
Karapınar ilçemizde onlarca yıldır çölleşmeyle yapılan mücadele de, gelinen nazik noktadan ileri gidilememesi,
Su meselesinin çözümünün olmazsa olmazlar arasına girmesi,
KOP Projesiyle birlikte, bir başka proje olan Fırat Projesini de gündeme getirdi.
Hatırlarsanız, bir zamanlar bu projenin ekonomik olmadığı yönünde haberler ve açıklamalarda yapılmış,
Böyle bir proje var mı, yok mu diye konuşulmuştu da.
Konya Ovası, bizim bildiğimiz yüzyıllardan beri, tarihin bildiği binlerce yıldan beri bir umut ovası. Umutların dün altın renkli başaklar olduğu, bugün buğdayın yanına daha birçok ürün eklenen ve hemen her yıl yeni rekoltelerin gerçekleştiği bir ova, Konya ovası!
Bu ovanın acilen sulanması lazım laflarını onlarca yıldır dinlemeyen kalmadı!
Lafla sulanan ova, laftan-sözden geçilmez bir halde!
Laf bataklığına saplanıp kalmak ise karşılaşılabilecek en kötü senaryo!
Bereket versin ki, elimizde KOP var.
Bütün bunlara rağmen, KOP’un Konya ovasını tam anlamıyla sulayıp sulayamayacağı ise henüz bir netlik kazanmadı!
Çünkü, yapılan açıklamalar, yaklaşımlar, beklentiler, bekleyişler birbiriyle örtüşmüyor.
ADNAN AĞIRBAŞLI AĞABEYİ DİNLEYECEK YOK MU?
Rahmetli Adnan Ağırbaşlı Ağabey, Dokuzuncu Cumhurbaşkanımız rahmetli Süleyman Demirel’e yakın bir isimdi.
Adalet Partisi Konya İl Başkanı olarak konuyla yakından ilgilenmiş, ancak kendisinden sonra bu konu belli ki, Konya siyasileri tarafından dikkate alınmamıştı!
Kendisiyle yıllar önce, bir seçim öncesi yapmış olduğum bir röportajda, Konya Milletvekili aday adaylarının seçim meydanlarında hedeflerinin su olması gerektiğini, Konya ovasını bir an önce suya kavuşturmak için neler yapacaklarını insanımızla paylaşmasının şart olduğunu söylemişti ve demişti ki;
Aday adaylarına yola çıkarken ilk göstereceğim hedef su...
Bunlar bize Allah’ın bir lütfu.
Fırat’ın kolu Karasu, Kızılırmak’ın kolu Delisu.
Bu iki suyun çıkış kaynakları arasındaki mesafe 30 km.
Bir tünelle bu iki nehri birbirine bağlayacaksınız.
Sivas-İmranlı barajı bu iki kolu birleştirmek için ideal bir başka nokta. Aday adayları arasında DSİ Genel Müdürü var.
Bu su Kızılırmak vadisiyle Haymana’ya oradan Nevşehir’e, Kayseri’ye ve Konya’ya doğru gelebilir. Bölgenin kaderi buna bağlı.
Bunu kim yaparsa yapsın, eli öpülen insan olur.
Dikkatinizi çektiyse rahmetli Adnan Ağırbaşlı Ağabey, bu işin aday adaylarına kadar sirayet etmesi gerektiğini işaret edecek kadar ileri görüşlü ve zengin ufuklu bir insandı.
Konunun takipçileri olan bizler Konya’nın su meselesine eğilen, onu gündeme taşıyan çok az sayıda aday adayına ve adaya rastladık!
YEŞİL DOSYALI FIRAT PROJESİ!
Rahmetli Adnan Ağabey’in bugün dahi değerini kaybetmeyen, bir yeşil dosya hikayesi var. “Benim siyasi hayatımın da, hayallerimin de özeti olan dosya o dosya” dediği bir hikaye, bu hikaye…
Su diye yanıp tutuşan Konya ovasını ihya edecek bir projenin hikayesi.
Ve şöyle anlatmıştı Adnan Ağırbaşlı Ağabey;
İl başkanlığına heves ettiğim konu su idi. Fırat’ın suyu o günlerde aklımda yoktu. Beyşehir gölü aklımdaydı.
Gölün sularını Konya ovasına taşıyan toprak kanallar, su Konya ovasına ulaşmadan suyu yolda emiyordu.
Öğrencilik yılarımda Antalya Milletvekili Ahmet Tokuş, aynı zamanda ODTÜ Mütevelli Heyeti üyesiydi. Benimde içinde bulunduğum bir grubu Antalya’ya götürmüştü. Antalya’yı gezerken kanaletleri ilk defa orada görmüştüm.
Konya’da kanalet diye bir şey yoktu. Bilen, uygulayanda yoktu.
Bunları Süleyman Bey’e ilettim. Beyefendi dedim. Bizim suyumuz toprak kanallar yüzünden yollarda kayboluyor. Yer altı tünelleriyle Manavgat çayına iniyor.
Beyşehir gölünde, tünel ağızlarını açıkta bırakan gölü seddeleyen, öteleyen, kanallara, mevcut toprak kanalların betonlanmasına, Antalya’da olduğu gibi kanaletlere ihtiyacımız var dedim. Bunların sözünü bana verdi.
Ve birçoğunu yerine getirdi. Zaten ilk başlangıçta önüme koyduğum hedefte buydu.
Sağ olsun her türlü desteği verdi.
Bu destekler sonrasında Karaman Gödet Barajı, İvriz sulaması ve kanaletler Konya ovasına indi.
Rahmetli Kurukafa Mehmet’in Konya Valisi Avlonyalı Ferit Paşa’nın kafasına soktuğu proje, Ferit Paşa Sadrazam olduktan sonra hayata geçmiş, Ferit Paşa Almanlara ıska kanalları denilen kanalları yaptırmıştı.
Set yapılırsa göl biraz daha şişirilir, yüzey daralırsa su kaybı da azalırdı.
Süleyman Beyin yanına hazırlıklı gitmek için, birçok daireden gerekli bilgileri topladım. Ve Beyşehir gölünün buharlaşma nedeniyle 2.5 milyon ton su kaybı olduğunu anlattım.
Yanlışın var dedi.
Orada 2.750 milyon ton su buharlaşıyor.
Kendimce tereciye tere satmaya kalkmıştım. Bilgileri daha sonra tekrar inceledim. Süleyman Bey haklıydı. O proje tahakkuk etti. Amma yetmedi. Gördüm ki Beyşehir gölünden de gelse, Göksu’dan da gelse gelen su, Konya ovasını sulamaya yetmeyecek.
Dışarıdan su lazım.
Tekrar Süleyman Bey’e gittim. Onun evinde bir salon vardır. O salonun dört tarafı kitapla kaplıdır.
Durumu anlatınca, şu bulunduğun taraftaki rafın orada yeşil bir dosya var, onu indir dedi.
Yeşil Dosyaya baktığımda Fırat Projesini ilk defa orada gördüm.
Bir gün Ekrem Ceyhun, su su diye dedi tepemizi deldin, Beyefendi Orta Anadolu Sulama projesine start verdi. Mecliste görüşülecek, karara bağlanacak.
Olmadı.
İhtilal oldu.
O yeşil dosyalı proje hala orada duruyor. Şimdi Milletvekili olacaklar o dosyayı o tozlu raflardan indirsinler. Benim siyasi hayatımın da, hayallerimin de özeti olan dosya o dosya…