İmarı yok denecek kadar az olan tarımsal ve mera alanlarında kaçak yapılaşmanın önüne bir türlü geçilemedi. Son zamanlarda yapılan toplulaştırma bu soruna kısmen de olsa bir çözüm olur mu onu zaman gösterecek.
Bu alanlarda kaçak yapıları engellemek için bazen elektrik bazen de su verilmedi, cezalar kesildi.
Üstüne üstlük bu kaçak yapılaşma imar barışıyla çok daha hızlandı ve yasal bir durum aldı. Belediyeler bu tip yerlerin çoğuna temizlik ve ulaşım hizmeti vermeye başladı.
Şimdi de adeta Konya’nın dört bir tarafında kooperatif adı altında genel kurul karalıyla büyük arsalar hisselendirilip parsel parsel satılıp yapılaşmakta elektrik ve su almakta.
Müstakil imarsız parsellerde sondajla suyu, güneş panelleri yaparak elektrik sorununu çözmekte.
Belediyeler buralara şimdilik bu işlerin yasal olmadığıyla ilgili tabela asmakla yetinmektedir.
Belki ilerleyen süreçlerde mahkeme durumları olacak ama sonuçta hiçbir şey değişmeyecek yapanın yaptığı kar kalacak.
Birde şu pencereden bakalım; kanuna, nizama yönetmeliklere uygun imarlı yerler yapanların maddi ve manevi ciddi kayıpları var.
İmar parsellerinde önceden, neden planlara konduğu belli olmayan anlamsız şartlar, yönetmelikler, proje ruhsat süreçleri, yapım süreçleri, vergisel boyutlar, iskân aşamasında santim santim uğraşmalar, sonuçta sanki işini ruhsatlı yapanlar bu süreçte adeta cezalandırıyor gibi.
Özellikle tarımsal ve mera alanlarında çok rahat yapılabilen kaçak yapılaşma, bir tarafta da ruhsatlı işini yapanların durumu.
Eğer bunlar bir ihtiyaçtan doğuyorsa belediyeler çok daha hızlı hareket edip bunlara çözüm bulmalı. Bu sese kulak vermeliler.
Peki, bütün bu tespitlerden sonra neler yapılabilir?
Hem bahçeli kaçak yapılaşmanın önüne geçmek hem de şehirin yükünü hafifletmek adına;
*Şehre çok uzak olmayan ama şehirle bağlantıları asgari noktada sağlanan kendi kendine yetebilen büyük bölgeler için imar planları düzenlenmeli ve bunlar uygulamaya geçirilmeli.
*Bu imar planları da 1 kat ve çatı katı veya komşu mahremiyetini sağlayacak şekilde en fazla 2 kattan oluşmalı.
*Belediyeler veya çevre şehircilik hiçbir beklenti olmadan bir örnek proje uygulaması yapmalı.
*Mahremiyet ve güvenliğin ön planda tutulduğu evler arası fiziksel uzaklıklar çözümlenmeli.
*Tamamen kendi kültürümüze ait mimari ve insani ölçeklerde mahalle ve sokak kültürümüzü temsil etmeli.
*Komşusuna saygılı binaların oturumuyla, mahalle kültürü ön plana çıkarılmalı.
*Değişen nesillerin ihtiyaçlarına göre planlanan yöresel malzemelerin kullanıldığı gösterişten uzak ahşap ve taş kullanılmalı.
*Bu yapılar bulunduğu çevreye güzellik katıp bu konutlara bakanlara zevk vermeli.
Aslında bütün insanların görevi tertemiz bize sunulan dünyayı güzelleştirmek olmalı.
Bunu yapamıyorsak en azından çevreye zarar vermeden, maddi ve manevi kirlenmeyle mücadele edip, kurumsal ve şahsi rant tan uzak belediyeler, plancılar, mimarlar, yapımcılar, kullanıcılar hep birlikte kendi kültürümüzün ön plana çıktığı mahalleler oluşturmalıyız, bunu başarabiliriz. Yuvalar kerpiç ve taşla değil gönülle ve sevgiyle kurulur.
Sağlıcakla kalın