Bu topluma ne oldu bilmiyorum. Haberleri izlemek bile istemiyorum, izledikçe psikolojim bozuluyor. Son haftadaki işlenen cinayetlere bir bakınız. Bunun açıklaması var mı?
Bir hafta içerisinde Çumra İlçemizin bir köyünde muhtarlık seçiminden kaynaklı bir kişi bacanağı ve iki oğlunu gözünü kırpmadan katlediyor. Karsta arazi anlaşmazlığından 6, Sakarya’da farklı sebeplerle dört kişi öldürülüyor ve Diyarbakır’da bir doktor avukat karısını öldürüyor.
Nasıl oluyor da yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede bu kadar kolay insanlar birbirlerini öldürebiliyor. Allah(cc)’ın koyduğu sınırların dışında bir insanı öldürmek günahların en büyüklerinden biri olduğu halde.
“Yüce Rabb’imiz; “'Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olmaksızın kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir canı kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur. Şüphesiz peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler. Ama bundan sonra da onların çoğu yeryüzünde taşkınlık göstermektedirler.”(Maide,5/32) buyurmaktadır.
Rabb’imizin açık emrine rağmen Mübarek Ramazan Ayında nasıl oluyor da bu kadar cinayet işlenebiliyor, aklım almıyor! Bu toplumsal cinnet halini nasıl açıklayabiliriz?
Arkadaş hiç Ramazan Ayının hatırı yok mu? Muhtarlığınız yerin dibine batsın! Muhtarlık seçimi yüzünden insan bacanağına ve iki tane gence nasıl kıyar?
Cumhurbaşkanı, kral olsan ne olur? Bu dünyanı da öbür dünyanı da mahvettin! Kendini mahvettiğin yetmediği gibi en yakınlarını da mahvettin!
Çözümü sorulabilir. Çözümü İslam’da. Yüce Rabb’imiz; “Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas emredildi. Buna göre hüre hür, köleye köle ve kadına da kadın kısas edilir. Fakat kâtil, öldürdüğü kimsenin yakını tarafından affedilirse kısas düşer. O zaman affeden, uygun görülen diyeti kabul etmeli, affedilen de diyet borcunu güzelce ve tam olarak ödemelidir. Bu, Rabbinizin bir hafifletmesi ve merhametidir. Bütün bunlara rağmen kim Allah’ın koyduğu sınırı aşarsa, pek acı bir azabı haketmiş olur.” (Bakara Sûresi 178)
“Ey akıl sahipleri! Sizin için kısasta hayat vardır. Umulur ki böylece hem öldürmekten hem de öldürülmekten korunursunuz.” (Bakara Sûresi 179)
İşte çözüm! Cezalar caydırıcı olmalı. İnsan hayatı bu kadar ucuz olmamalı. İnsan haysiyeti bu kadar ayaklar altına alınmamalı. Bu topluma ne oldu anlamıyorum. Genel olarak bir bunalım sürecinden geçiyoruz.
Evde, sokakta, işyerinde kısaca her yerde! Her kiminle konuşursan konuş; herkes birilerini suçluyor, mutsuz, umutsuz; en vahimi kimsenin kimseye güveni kalmamış; herkes birbirine şüpheyle bakar hale gelmiş!
Elinize kumandayı alınız ve bir saat kanalları dolaşınız; üçer beşer dakika programları izleyiniz. Spor, siyaset, dini her türlü yorumlara, haberlere bir bakınız; herkes bir bunalımdan, çıkmazdan bahsediyor.
Sosyal bunalım yaşayan topluma baktığımız zaman, insanımızın refah seviyesinin belirgin bir şekilde arttığını da görmekteyiz. Dünyevi nimetler alabildiğine çok, israf da aynı oranda çok!
Her şey iyi de insanımızın büyük çoğunluğu borçlu, diyebilirsiniz. Doğru olabilir de inanın bu sosyal bunalım, ekonomik temelli bir bunalım değildir. Toplumun her kesiminde gözü dönmüşçesine maddi ve manevi doyumsuzluk yaşanmaktadır. Bu doyumsuzluk öyle bir hal almış ki insanı, insani değerlerden uzaklaştırmaktadır. Gelinen bu vahim durumun yansımalarını yaşamın farklı alanlarında görmekteyiz.
-Soruyorum, bu toplum son 100-150 yıldır yaşadığı bu bunalımlara neden çözüm bulamıyor; yansımaları hala neden devam ediyor?
-Evet, neden soruları o kadar çok ki sıralamayla bitmez!
Karınca kararınca yaşanan bunalımın yansımalarını, içinde bulunduğum düşünce süzgecinden geçirerek zaman zaman farklı başlıklar altında açıklamaya çalışıyorum.
Yazılarımı okuyan kıymetli dostlarım, yazdıklarımı beğenir veya beğenmezsiniz, inanın hepinize saygı duyuyorum. Savunduğum değerlere hakaret etmeden şahsımı eleştirebilir, hatta bir noktaya kadar hakarette edebilirsiniz; hiç önemli değil; ancak, sizden istirhamım siyasi, etnik ve inanç karşıtlığı ekseninde değerlendirmeyiniz. Hiçbir şekilde siyasi bir amacım ve kaygım bulunmamaktadır. Hiçbir siyasi parti veya oluşumun ne karşısında ne de yanında olma gibi bir derdim yoktur. Benim derdim; siyasetten uzak, toplumun içinde bulunduğu bunalımı ortaya koymak, en önemlisi bir kişiye bile olsa faydam olma düşüncesidir.
Hepimiz, sadece bir kişi olarak bile yapabileceğimizi yapmalı, toplumun bunalımdan kurtulmasına, huzura kavuşmasına katkı yapmalıyız. En önemlisi görev ve sorumluluklarımızı yerine getirerek ülkemiz ve insanımıza olan borcumuzu az da olsa ödeyebilmeliyiz.