Bugün (23 Nisan) bağımsız bir millet olarak Türk milletinin yönetimini kendi eline aldığını dünyaya onur ve şerefle haykıran TBMM’nin açılış yıldönümüdür. Kutlu olsun.
Bugünü anlamak için öncelikle egemenlik ve milli egemenlik kavramlarının ne olduğunun doğru anlaşılması gerekir. Aksi halde bu önemli günün anlamı sadece törenlerde kalır. Egemenlik ; siyasi, kültürel ve ekonomik anlamda milleti meydana getiren unsurların yönetme yetkilerini elinde bulundurması demektir.
Milli egemenlik; milletin kendi kendini idare etmesi, kendini yönetecek idareyi seçmesi milletin özgür ve bağımsız yaşaması dışa karşı millet birliği ve bütünlüğünü kendi iradesiyle ortaya koyması demektir.
Milli egemenlik 1919 Amasya Bildirgesi’nde ilan edilen “Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” Parolası Erzurum ve Sivas Kongreleri’nden geçerek 23 Nisan 1920’de kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin temel dayanağı ve felsefesini ifade eder.
Milli egemenlik, Atatürk’ün o zamana kadar tükenmiş bir millete “ Bu savaş benim savaşımdır.” dedirterek topyekun bağımsızlık savaşına yönelttiği millet bilincinin şahlanışı demektir.
Buraya kadar güzel. Fakat millet olarak görüyoruz ki Atatürk’ün her türlü özveri gösterilerek korunması gerektiğini ifade ettiği milli egemenlik ilkesi devlet ve toplum yaşamımızda uzun yıllardır anlamsızlaştırılmıştır. Bu önemli gün yüzeysel törenlerle hatta çoğu zaman bir angarya gibi görülerek geçiştirilmiş özünden uzaklaştırılarak çocuklarımızın geçit merasimine dönüştürülmüştür. Halbuki 23 Nisan Milli Egemenlik Bayramı’dır. Atatürk bu bayramı anlamına paralel olarak çocuklarımızın küçük yaşlardan itibaren milli bilinç kazanması anlamını kavraması ve bu ülkenin hangi şartlarda milli egemenliğini kazandığını hiç unutmamaları adına çocuklara armağan etmiştir.
Egemenliğin temel uygulayıcısı olan devleti yönetenlerin burada devreye girerek bu bilincin kaybolmaması için gerekli çalışmaları yapması gerekmektedir. Böylece insanımızın bir fazilet yönetimi olan demokrasiye ve her şeyinden üstün saydığı evladını “Vatan sağ olsun!” nidalarıyla mezara uğurlayacak kadar sevdiği devletine olan inancını kaybolmayacaktır.
Hemen yanıbaşımızdaki Müslüman halkların başına gelenler milli egemenliğin ne anlama geldiğini anlamayan ya da bu ilkeyi doğru uygulamayan milletlerin nasıl onursuzlaştırıldığını gözler önüne sermektedir. Çünkü insanların onur ve saygınlığı devletlerinin onur ve saygınlığıyla doğru orantılıdır. Bu durum gösteriyor ki ülkemizin en önemli sorunu milli egemenlik kavramı üzerinde bir ortak anlayış sağlamaktır. Zira milli düşünmeden milli egemenlikten söz edilemez. Milli düşünmeyi şovenlik olarak algılamak zannediyorum aymazlıktan başka bir şey değildir. Böyle düşünenlere bu ülkenin bugünlere onurlu bir şekilde gelmesinin milli egemenlik anlayışı olduğunu birilerinin hatırlatması gerekiyor. Yanıbaşımızda her gün salyalarını akıtarak saldıran soysuzlara daha birkaç belediye kazandıktan sonra bile özerklikten bahsedebilen Diyarbakır petrollerinden pay isteme cüretini gösterebilen hain çapulculara sözde açılım ve demokratikleşme adına sessiz kalmak, Avrupa’ya verilen sözler uğruna kayıtsız kalmak şovenlikten daha mı az tehlikelidir?
Canlarım sevgili çocuklar. Atatürk’ün sizlere armağan ettiği bu bayramın anlamını ve önemini hiçbir zaman unutmayın zira bu bayram Çanakkale gibi bir milletin onuru , şerefi ve egemenliği adına elde ettiği zaferlerin sonucu olan bir bayramdır. Her gününüz bayram tadında geçsin ve bu güzel bayramınız kutlu olsun.