Konyaspor son iki haftadır kaybettiği puanlar ile maalesef küme düşme potasına girdi.
İki sezon önce yaşadığımız travmayı tekrar yaşamak açıkçası çok üzücü. Ancak bu sezon iki sene önceki durumumuzdan daha kötü bir kadro yapılanmasına ve teknik heyetine sahibiz. Küme düşme korkusunu iliklerimize kadar hissettiğimiz o günleri Sergen Yalçın ve ekibi ile yaşarken emin olun bugünkü kadar umutsuz değildik. Küme düşme kelimelerini kullanmaktan o kadar imtina etsek de böyle bir olgu gün gibi ortada.
Bugün takımımızın bu halde olmasının birçok nedeni var. Bunların en başında Kulüp Yönetimi var ki bu konu ile ilgili bir yazı dizisi hazırlayacağımdan emin olabilirsiniz. Yönetimin Kulübün başına geçtiği günden bugüne kadar ki süreçte yaşadığımız tüm olay ve gelişmeleri tek tek kaleme alacağım. Ancak bugünkü yazımın ana kahramanı iki haftadır akıl almaz oyuncu değişiklikleri yapan Teknik Direktörümüz Bülent Korkmaz olacak.
Aykut Hocadan sonra benim de teknik direktör olarak kulübe uygun olduğunu düşündüğüm ve gelmesini istediğim Bülent Hoca bizleri çok şaşırttı. Geldiği günden beridir hırs, azim ve istek olmadıktan sonra galibiyetlerin olmayacağı ve puan kayıplarının olacağını savunan hocamız, nedense hırsı ve azmi yüksek olmayan oyuncularla maça başladı ya da bu oyuncuları sonradan oyuna aldı.
Birçok kişi teknik direktörlerin oyuncu tercihlerini sorgulanmasını doğru bulmuyor. Hoca takımı tanıyorsa bu görüşü çoğu zaman ben de savunmuşumdur. Ancak Bülent Hocanın takımımızı tam manasıyla tanıdığını hala düşünmüyorum. Özellikle oyuncu değişiklikleri konusunda Konyasporu tanıyanlar yapılan değişikliklere bir anlam veremiyor.
Sivasspor maçının analizini genel olarak yapacak olursak yediğimiz gole kadar maç ortada gidiyordu. Gol öncesi forvet olduğuna bin tane şahit isteyen Bajic ceza sahasına gelen ortaya yaptığı kafa vuruşuyla topu arkaya aşırtmasa golü bulabilirdik. Bu pozisyonun akabinde rakibin forvetine gelen ortaya oyuncunun kafa vuruşuyla topu kalemizde gördük. Kısacası forvet farkı ortaya çıktı. Sonrasında attığımız iki golle öne geçtik.
İkinci yarı rakip şampiyonluktan kopmamak adına gol yollarında etkili olabilecek tüm ileri oyuncularını sahaya sürdü. Biz de rakipten farksız olarak önde olduğumuzu unutarak tüm golcülerimizi sahaya sürdük. Sanki önde olan biz değiliz de rakipmiş gibi anlamsız oyuncu değişikliklerini gördük. Rakip gol bulmak için tüm gücüyle saldırırken bizim geriye yaslanmamız ve tüm topları rakibe vermemiz de son dakikada kalemizde golü görmemize neden oldu.
Bu hafta da gördük ki; geçtiğimiz hafta oynadığımız maçın ikinci yarısında takımın en iyi oyuncuları arasında yer alan Milosevic`i oyundan alarak mağlubiyetimizin nedeni olan Hoca, bu hatasından ders almamış. Hatta daha da ileri giderek hem Ömer Ali`yi çıkardı hem de iki forveti alarak bu oyuncuları kanatlara yerleştirdi. Bir de Bajic`in son 30 dk sahada gezinmesini göremedi. Kısacası rakiplerimizin kazandığı haftada bizim için çok önemli olan üç puandan olmamıza neden oldu.
Hoca 2-1`den sonra orta sahayı kalabalıklaştırıp topu da ayağımızda tutacak hamleler yapsa bugün galibiyet yorumları yapacaktık.
Bir takımın hem atıcısı hem de tutucusu iyi olmazsa galibiyeti göremeyeceğinizi ve ligden düşmenin en büyük adayı olacağınızı bu sezon net bir şekilde tecrübe ettik. Pazar günkü yediğimiz iki golde de kalecimiz SERKAN topa hamle dahi yap(a)madı. Kaleciyle karşı karşıya kaldığı birçok pozisyonu harcayan Bajic, pazar günü yine saç baş yoldurdu.
Bu sene (umarım olmaz ama) küme düşersek, bu iki oyuncunun baş rolleri alacağı net olarak ortadadır.
Son olarak;
Çıkıp biz mi gol atacağız?!
Çıkıp biz mi kulübü yöneteceğiz?!
Saygı ve Selamlarımla...