Merhaba değerli okuyucularım,
Sizlerle bugün seri halinde hazırladığım hikayemin 1. bölümünü paylaşacağım.
1987-1988 yıllarıydı. Babam, çiftçilikle ve hayvancılıkla hayat mücadelesini veriyordu. Beni diğer evlatlarından da çok seviyordu. Okul masraflarımı ve servis paramı ödüyordu. Belli etmiyordu ama ben hissediyordum. Sekiz kardeşiz. Üç abim, üç ablam ve bir kardeşim var. Kimsesiz halamı da unutmayayım. Babam halama da çok değer verirdi. Çünkü onun için sanki bir tek o vardı.
Lise ikinci sınıfa gidiyordum. O sene bir dersten kaldım. (Kimya) Eylül ayında sınava girip 3. sınıfa geçecektim ki babam mide kanaması geçirdi. Çok kötü hastalandı. O an başıma gelecekleri hissedebiliyordum ve babam vefat etti. Dünya adeta başıma yıkılmıştı. Aylarca kendime gelemedim. Sonra babasız bir hayata başladım. O kadar zor bir durumdu ki sınava giremedim.
Okuluma devam etmek istedim ama annem izin vermedi. Babam öldükten sonra ailenin bütün sorumluluğu anneme kalmıştı. Onun için de çok zor bir durumdu. Evin direği aramızdan ayrılmıştı. O zamanda kardeşim lise birinci sınıfa başlamıştı ama beni okula göndermediler. Çünkü servis parası çok fazlaydı ve annem ödeyemeyecekti. Eğitimim yarıda kaldı. Çok üzüldüm, çok ağladım. Okumak istiyordum ama elimden kağıdı kalemi aldılar.
Annem, akrabamız olan bir kişi bize gelip kız kardeşimi oğluna istemişti. Kardeşimin bu evliliğe karşı çıkmasına rağmen annem, akrabalıklarımız bozulmasın diye beni vermişti. O zaman ben 19 yaşındaydım, nişanlım 14 yaşındaydı. Ailesi beni arayıp sormazdı. Çocuktu, hiçbir şeyin farkında bile değildi.
Ben gönülsüz tam 5 yıl nişanlım olacak çocuğu bekledim. O zaman ben 19 yaşındaydım, nişanlım 14 yaşındaydı. Kasaba küçük bir yer olduğu için düğünlerde ve arkadaşların arasında oturduğumuzda bana bir şekilde kulaktan kulağa laf söz duyururlardı ki kaynanam ve ailesi beni istemiyorlardı. Nişanımızı göndersinler diye söylenir dururlardı. Ben hiçbir şey demeden öyle herkesi dinlerdim. Çok üzülür, kimseye belli etmezdim. Gelin odası dediğimiz yer ise karanlık camı olmayan kileri yatak odam olmuştu. Ailede 9 kişi yaşıyordu. Böyle bir evde 9 kişi yaşıyordu. İlk geldiğim gün o kilerde havasızlıktan tansiyonum düştü ve bayılmıştım. Beni çok zorlu bir hayat bekliyordu.
Eşim denilen kişi biz evlendikten bir ay sonra askere gitti. Ben orda iki yıl kaldım. Evin temizliği, yemek, bulaşık, çamaşır, misafir derken aile içinde bana karşı saygısızlık, kavga dövüş, akla ne gelirse bir değersizlik ve hiç dinmeyen gözyaşlarım vardı. En ağır olanı da annemlerin beni hiç arayıp sormaması beni bitiriyordu.
Diğer bölümlerde görüşmek dileğiyle hoşça kalın.