Büyük Resmi Görmeden Olmaz!

Erol Sunat

Her şehrin büyük resimleri ve küçük resimleri vardır. Bu resimler şehirlerin hayalidir, hedefidir, rüyasıdır. Şehri yönetenler, şehir üzerinde söz sahibi olanlar, sanatçılar, sanatkârlar, yazarlar bu resim üzerinde fikri olanlar, sözlerini meydanlara taşırlar.

Bu taşıma, denizleri geçip, derelerde boğulmamak içindir. Derelerden bir türlü çıkmayı istemeyenlere, bu dere bana denizlerden daha iyi geldi diye mazeretlerin ve gerekçelerin ardına sığınanlara derelerde  oyalanma zamanı geçeli çok oldu demek içindir!

Temsilde, yahut teşbihte hata olmasın,  dere küçük resimdir. Küçük resmin büyük resimlere göre acil bir tarafı, hele hele önceliği yoktur. Hem öyle bir yoktur ki, büyük resmi gören, küçük resmi hayda hayda görür. Büyük resmi gören, küçük resimlerin problemini de büyük resmin içinde çözer geçer!

Büyük resim denildiğinde, “olayları parçalayarak değil de bir bütün olarak ele almak" değerlendirilmesi yapılır.

Büyük resim konusu neden hep lafta kalır?

Ah edebiyat ah! Bu konuda edebiyat parçalayanlara kürsü ne yapsın, nasıl dayansın?

Büyük resim yere göğe sığmaz, sığdırılmaz olur! Ne gariptir ki, ortada küçük resimlerden başka bir şey göremedik diyenler, dedikleriyle kalırlar!

Küçük resimlere bakmaktan, dalıp gitmekten büyük resme neden gelemediğimizi bir türlü anlatamayız! Küçük resimlerde takılıp kalma gibi bir takıntımız olduğunu da!

Küçük resim; Sebepsiz yere oyalanmak, vakit öldürmek, topu taca atmak, en olmadık yerlerde gereksiz molalar vermek gibi bir şey.

Çünkü, küçük resimlerde çarklar olabildiğince ağır döner! Dünden bugüne gelme konusunda gösterilen isteksizlikler tavan yapar!  Haklısın amma denir, dediklerin doğru olmasına doğru lakin denir, arada hatır-gönül var, vefa var gibi gerekçelerle süreç ağırlaştıkça ağırlaştırılır!

Küçük resimlerde büyük resmi ararsınız, ancak bin kere baksanız da aradığınızı bulamazsınız!

Onun içindir ki, büyük resmi görmeden olmaz!

 

*****

Gelecekten ümitli olmak lazım! Çünkü, dünden bugüne gelinemediği gibi, küçük resimden büyük resme gelinemez.

Küçük resimlere olan sevdamız ne bitecek gibi, ne de anlatılacak!

Ancak, şehrin ölçeğinin büyüdüğünün farkına varamamak çok daha vahim bir konu.

Şehir, oyalanacak bir şehir değil!

Şehir, yerinde say denecek bir şehir hiç değil…

Küçük resimleri görmenin ve görmeye devam etmenin yeterli olduğu düşüncesinden bir an önce kurtulmak ve sıyrılmak gerekiyor.

Hem büyük resim dilinizden düşmeyecek hem de küçük resimlerden yola çıkıp büyük resme gidebilme adına adımlar atacaksınız!

Ya da dışarıdan öyle bir manzara var olduğu algısı oluşacak!

Hedefinize yani büyük resme varabildiniz mi?

Varan oldu mu?

O zaman ne mi yapacaksınız?

Derelerde mesken tutmaktan vaz geçip, acil olarak büyük resme bakacaksınız!

 

*****

Şehrin dinamiklerini harekete geçirmenin olmazsa, olmazı nedir?

El ele vermek!

Hoşgörü dairesinden dışarı çıkmamak!

Bilene, anlayana buyur gel demek!

Şehir için bu yolda birlikte yürüyelim demek!

En iyisini ben bilirim, benim dediğimden başkası olmaz değil,

Senin görüşün ne, senin fikrin ne demek!   

Bu şehrin büyük resmi bir tane değil ki…

Konya rastgele, küçük, kısır,

Kısır döngüler içinde bocalayacak bir şehirde değil!

Konya ufku olan, ufku açık, ufuk sahibi insanlarla,

O insanlara imkan ve fırsat vermesiyle tanınan ve bilinen bir şehir.

Lakin, ufku olanlar, son yıllarda çok zorlandılar, 

Büyük resmi görenler olarak, küçük resimden büyük resme gelemeyenler tarafından çok engellendiler, çok!

 

*****

Madem ki, bir Başkent daima Başkenttir!

Başkent olmanın özelliği nedir bilir misiniz?

Başkent, kucaklayıcıdır!

Ayrıştırıcı değildir!

Taraf tutmaz!

Taraf olmaz!

Kimseyi kayırmaz!

Haklıya hakkını er ya da geç teslim eder!

Sen-ben hikayelerine aldırmaz!

Sizden-bizden yaklaşımlarını kaldırır atar!

Liyakate, tecrübeye, yol-yordam bilene kapılarını kapatmaz!

Başkent, küçük resimlere takılıp kalmaz!

Adına dün denilen dipsiz kuyulardan yukarıya çıkmak için boşa kürek çekmez!

Böyle manasız ve mantıksız gayretlere prim varmaz!

Başkent, kendini direkt ilgilendiren konuları ne es geçer, ne de pas!

 

*****

Bu şehrin kültür gibi, turizm gibi iki büyük resmi var!

Sanayi gibi, Tarım gibi iki büyük resmi daha…

Akdeniz’e inmek gibi çok daha büyük bir resmi daha var!

Markalaşmaya, marka şehir olmaya hazır dinamikleri çoktan beri elinde…

Bir Başkent, atıl durumda olmayı sevmez, sevemez!

Koşarken dur denmeyi, duraksamayı ve duraksatılmayı da sevmez!

Küçük resimlerin, büyük resimler yerine geçirilmeye kalkışılmasını da yazar bir kenara, unutmaz!

Başkentlerin hafızasını yabana atanlara selam olsun!

Onlar kendi pabuçlarını, kendi elleriyle dama attıklarının farkındalar mı acaba?

Başkent hasetleri, fesatları,

Kıskançları, kendini beğenmişleri,

Burnunun dikine gidenleri,

Kibir abidelerini,

Gururundan taviz vermeyenleri görmez, bilmez mi sanıyorsunuz?

Birinci Kılıçaslan bu şehri boşu boşuna mı Başkent yaptı? Sultan Mesud’a neden Konya’nın Sultanı dendi? Neden Kılıçaslanlar şehri olarak bilinir bu şehir?

 

*****

Büyük resmi görmeden olmaz! Büyük resimleri görmezden gele gele geldiğimiz yol buraya kadar.

2023 yılına üç yıldan az bir süre kaldı. Büyük resimlere el ele, omuz omuza, bir ve beraber olarak bakmamız ve görmemiz olmazsa olmazımız! Mola hakkının, oyalanma hakkının, derelerde zaman öldürme hakkının geldik sonuna.

Bu şehir ne benim şehrim, ne senin, ne ötekinin, ne berikinin.  Bu şehir, bizim şehrimiz, hepimizin şehri…

Gelin, sevgiyle, hoşgörüyle, kardeşçe, el ele vererek büyük resme bakalım. Çünkü, o büyük resim Selçuklunun Başkenti Konya’nın ta kendisidir!

 

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.