TARİHE YOLCULUK (165)
PROF. DR. MUSTAFA KARA: “Allah dostlarının yaşantılarını kendimize örnek almalıyız. Çünkü onlar kalbimizin doktorudur. Büyükler Allah’ın lütuf kapılarıdır. Onlar bizim anne sütümüz gibidir.”
Bu yıl 7-17 Aralık 2017 tarihleri arasında düzenlenen Uluslararası Mevlâna’yı Anma ve 744.Vuslat Yıldönümü haftasını, Allah Dostu Mevlânâ Celâleddîn Rûmî’ye yönelik menfur saldırılar ve Mevlâna Meydanı’nda 17Aralık akşamı gerçekleştirilen ve insanın “Edep Yâ Hû!” şeklinde tepkisine yol aşan o meş’um görüntülerle birlikte değerlendirmek istiyorum.
Televizyon sunucusu ve haberci Mehmet Ali Önel, twitter hesabından Hz. Mevlânâ’nın yüzyıllar öncesinde dile getirdiği ve “bîzâr” olarak o kötü sözü/sözleri söyleyenlerden şikâyet ettiği şu menfur açıklamaları yaptı:
“-Anadolu Türkü Âhi Evran Hoca Nasiruddin, Pers Mevlana ile neden kavga etmiştir.
Zaman içinde Mevlana göklere çıkarılırken, onun şirk dolu sözlerine reddiye yapan Hoca Nasiruddin komik Nasrettin hoca tiplemesiyle nasıl itibarsızlaştırılmıştır.
Biraz merak!
-Mevlana, küresel şeytani New Age dininin ilk rehberlerinden biridir. Mesnevi'de insanı tanrısallaştıran paralel bir din vaaz etmiştir. Ve bunu da Allah'ın emri ile yazdığını zırvalamıştır. O yüzden Batı'daki islam düşmanları Mevlana'yı çok sever.
-İslâm dinini bilmeyen ve dışarıdan gözlem yapan biri, Mevlana'yı bu dinin kutsalı zannedebilir.
Kimdir Mevlana, neden bu kadar kutsallaştırılıyor.
Batı'daki islam düşmanları neden Mevlana'yı çok seviyor.
Biraz düşünmek lazım.
-Mevlâna, İbn-i Arabî, Beyazid Bestami, Geylâni ve diğer tasavvuf önderlerinin, kabbala, budizm gibi öğretilerden etkilenerek oluşturdukları şirk dinini, delilleriyle derli toplu anlatan ilmî bir makale okumak isteyenler buyursunlar.”
Mevlânâ’ya niçin saldırıyorlar?
Son dönemlerde ‘Allah Dostları’na karşı dâhili ve harici saldırıların artması hiç de hayra alâmet değil. Hakiki Mevlâna’dan ayrı bir başka Global Mevlânâ ortaya çıkartmak isteyen hümanist din tüccarlarıyla mücadeleyi hiçbir zaman elden bırakmamak lâzım.
Türbe önü Çadır Sohbetleri’nin ilk gününde Prof. Dr. Mustafa Kara’yı dinlemiştim.
Konya’ya ilk defa 1973’te geldiğini söyleyen Mustafa Kara hoca, aynı zamanda bir tasavvuf uzmanı bir ilim insanı. Günümüz tasavvuf hareketlerinden tutun Türk tasavvuf tarihi ile Kur’an eğitimi ve güzel ahlâk’a varıncaya dek yirminin üzerinde eseri de bulunan Mustafa hoca, o güzel Mevlâna ve Mesnevî sohbetinde; tasavvuf hakkında konuşabilmek için İslâm’ın ne olduğunu bilmek, tasavvufun ne olduğunu anlamak için de önce insan ve İslâm’dan başlamak gerektiğini ifade ederek “İnsan nedir?” sualine cevap aramıştı.
“Hafıza-ı Beşer Nisyan İle Malüldür”
“Hafıza-ı beşer nisyan ile malüldür” atasözünü hatırlatarak insanın beslendiği iki kaynaktan ilkinin unuttuklarını ona hatırlatan Peygamberler, diğerinin ise peygamberlerin yeryüzündeki varisleri olan Allah Dostları olduğunu söylemişi. Allah dostları ile âlimlerin, peygamberlerin mirasçıları olduğunu ve hiçbir peygamberin malı ve mülkünün olmadığını ve Müslümanların vazifesinin de, servet, mal mülk toplamak yerine helâl yoldan kazandıklarını helâl yollarda harcamak olduğunu dile getirerek “Allah dostlarının yaşantılarını kendimize örnek almalıyız. Çünkü onlar kalbimizin doktorudur. Peygamber efendimizden sonra onun yolunda olanlar; âlimler, ârifler ve sanatkârlardır. Gönlümüzdeki hastalıklarla yakından ilgilenmemiz gerekiyor. Taşlaşmış, kirlenmiş, pas tutmuş kalpleri tümüyle temizlemek gerek, işte din bunun için vardır. İnsan kelimesinin bir mânâsı da unutmaktır. Hz. Mevlâna, Konya’dan 800 seneden beri bütün dünyaya ve insanlığa unuttuklarını hatırlatıyor. Onun eserleri insanları uyandırıyor. İnsanın ikinci mânası dostluk demektir. Eğer dostluk dışında işler yapıyorsak insanlık vazifesini yapmıyoruz demektir. Sormak gerekiyor; acaba insanın içindeki “dostluk” ve “düşmanlık” damarı mı önde?
Kur’ânî bir kelime olan ‘Evliyâullah’ın anlamının “Allah dostu” demek olduğuna işaret eden Mustafa hoca, Peygamberlerin yeryüzündeki varislerinin de “Allah Dostları” olduğuna dikkati çekerek “Büyükler Allah’ın lütuf kapılarıdır. Onlar bizim anne sütümüz gibidir. Onların sesi duyduğumuz ilk sestir. Onlar olmadan olmaz. Bilir misiniz? İnsanoğlunun duyduğu ilk ses nedir? Anne karnında annesinin kalp atışıdır. Annelerimizi, babalarımızı kırmayalım onları kırmışsak bile özür dilemeyiz. Haksız olsalar bile hiçbir şartta onları üzmeyelim.” dedi.
YARIN: Müslümanların kırmızı çizgileri…