Eğitim, toplumun geleceğine yatırım yapma işidir. Gelecek yüzyılın insanını yetiştirmede toplumumuzun yönünü belirlemiş olması çok önemlidir. Toplum öncelikle ne yana gideceğini belirlemeli ki, o doğrultuda eğitim verilebilsin.
Bu anlayıştan hareket ederek, eğitime nasıl yatırım yapmalı? Eğitimli bir insanın nitelikleri neler olmalı? Nasıl bir Türkiye’de yaşamak istiyoruz? Dünya nereye gidiyor? Değişen bu dünyanın neresinde olmalıyız? Gibi sorulara sağlıklı cevaplar bulabilmeliyiz. Bu da planlanmış bir eğitim politikasıyla mümkündür.
Eğitim politikası; bir toplumun, bir kuruluşun ya da eğitim kurumunun saptanan eğitim amaçlarına ulaşmak için alacağı kararlara temel olmak üzere hazırlanan, değişen toplumsal ve ekonomik etkenlere uygun görüşleri ve yargıları da kapsayan genel plandır.
Günümüzde eğitim sistemindeki sıkıntıların önemli kısmı, toplumun geleceğini açık ve kesin olarak belirleyememesinin sisteme yansımasından kaynaklanmaktadır. Eğitimin geleceğiyle ilgili son sözü yine aydınlar ve eğitimi bilen kişiler olarak eğitimciler söylemelidirler. Eğer eğitim politikaları belirlenirken eğitimci ve diğer aydınların sözü değil de, siyasetçilerin sözleri yaşama geçirilecekse, bu hem bilime hem de toplumun geleceğine ihanet olur.
Başta toplumsal yapı ve ilişkiler olmak üzere “her şey” değişiyor. Toplumsal yapı ve olaylar tek neden ve tek sonuçla açıklanamaz. Bu değişime eğitim sistemimizi adapte edemezsek geleceğimizle ilgili ciddi kaygılar taşımak durumunda kalırız. Eğitimciler bir yandan kendi alanlarındaki gelişmeleri yakından izlemek, öte yandan da hızlı değişim sonucu toplumun eğitim örgütlerinden beklentilerini karşılamak durumundadırlar. Toplumsal kalkınma, ancak bilimsel tutum ve değerlerin özümsendiği ülkelerde sağlanabilir. Bunları gerçekleştirmede araç olarak kullanmamız gereken eğitim sistemimiz tam evlere şenliktir: Eğitimin niteliği gittikçe düşmektedir. Burada hepinizin bildiği ayrıntılara girmek istemiyorum. Zira benim amacım üzüm yemek. Sadece âcizane birtakım çözüm önerilerim olacak.
Bu sorunların aşılmasında en iyi çözüm; demokrasiden yararlanarak, demokrasiyi tüm kurum ve kurallarıyla uygulamaktır.Geleceğin dünyasında birinci sınıf ülkeler arasında yer almak istiyorsak, eğitimcilerimiz ve yöneticilerimiz bu konuda tavrını net olarak ortaya koymalı ve gereğini yapmalıdır.Zira bireye demokrat bir kişilik kazandırıp ve bunu yaparak, yaşayarak öğrenmesini sağlayabilirsek birçok problem kendiliğinden çözülecektir.Demokrasinin seçimden seçime oy vermek olmadığını herkes bilmelidir. Eğitimin en önemli işlevi; ekonomik, toplumsal, bireysel ve siyasal en geniş anlamıyla demokrasiyi özümsemiş bireyler yetiştirmektir. Bununla birlikte eğitim süreci içinde ulusal kültür geliştirilmeli ve evrensel kültüre kendinden beklenen katkıyı yapacak biçimde desteklenmelidir. Geleceğin eğitim politikalarından biri de; bireylerin olabildiğince güçlü yönlerini tespit edip, o doğrultuda kapasitelerini sonuna kadar kullanmalarını sağlamaktır. Değerlemede ise başarısızlık değil, başarı ölçülmelidir. Bu hedefe ulaşmak için eğitim yöneticileri de bir yandan kendi alanlarındaki gelişmeleri yakından izlemek, diğer yandan hızla değişen toplumun eğitime olan beklentilerini karşılamak zorundadır.
Hükümetten hükümete hele hele aynı hükümet içinde bakandan bakana değişen politikalarla bu amaca ulaşılamaz.
Sonuçta; Eğitim meselesini çözememiş, eğitim ordusunu oluşturamamış, eğitilmiş insan topluluğunu günden güne hem kalite, hem de sayı olarak artıramamış, eğitim sistemini çağın gereklerine göre kuramamış, millet ve devletlerin bulunduğu yerden daha yükseklere ulaşabilmesi, insanını mutlu, huzurlu ve başarılı kılması, bugününü kurtardığı gibi geleceğini kurtarması hiçbir zaman mümkün değildir.