Zaman zaman okullarda kavga eden öğrenciler olur. Bu tür kavgalar hep bahçe ve koridorda oynayan diğer öğrenciler tarafından ayrılır. Kavganın içeriğine pek girmek istemesem de neyi paylaşamadınız diye tarafları dinlediğimde, husumetin okul dışında başladığını ama kavgayı okulda yaptıklarını öğrenirim. Kavganın içeriğine gelince, genelde incir çekirdeğini doldurmayan türden kavgalar olur. Onlara “Kavgada yumruğu ilk önce kim attı” derim. Zira bana göre meseleyi konuşarak değil de kaba kuvvetle çözmek ilkel bir yöntem ve kavgada ilk yumruğu sallayan suçludur. İkinci olarak “Dışarıda başlayan bu atışmayı kavgaya dönüştürerek niçin okula taşıdıklarını” sorar, arkasından “Madem sizin için kavga kaçınılmaz, çözümü kavgada buldunuz. Niçin kimsenin olmadığı bir yere gidip kavganızı yapmıyorsunuz? Orada sizi aralayan, size karışan olmaz. Böylece kozunuzu bir güzel paylaşmış olursunuz. Birbirinizi öldürseniz tüh bile demem, pisipisine gittiler derim. Cenazeniz de orta yerde kalmaz. Ben cenazenizi seve seve kıldırırım. Ama siz, kimsenin olmadığı yeri değil de okulu seçiyorsanız, katıksız korkaksınız. Çünkü okulda kalabalık içerisinde kavga etmek mertlik değil. Nasılsa kavgaya tutuştuğunuzda birileri koşarak gelir ve sizi aralar diye düşünüyorsunuz” derim ve ardından barıştırırım.
Karapınar ilçemizde, aralarında daha önce husumet olan yaşları 54-26 olan baba-oğul ile diğer tarafta yaşları 55-48 olan iki kardeşin, cuma namazının farzını kıldıktan sonra camide birbirlerini darp etmesi, kameralara yansıdı. Bu olay yerel ve ulusal gazetelerde video görüntüleriyle birlikte yayımlandı. Bu haberi okuyup görüntüleri inceleyince nedense liselerde öğrencilerin okul bahçe ve koridorlarında yaptıkları kavgalar aklıma geldi. Her ikisi de kavga yeri olarak kalabalık meskun mahalleri seçiyorlar. Aralarındaki tek fark, liseli gençler adı üzerinde delikanlı. Yani kanları deli, heyheyleri üzerinde. İşin nereye varacağını pek kestiremezler. Cami içinde kavgaya tutuşanlar ise aklı başında, yaşça çok olgun, evli-barklı kişiler. Camideki bu kavgayı görünce kavgaları hiç tasvip etmesem de öğrenci kavgaları bana daha masum geldi. Camide kavgayı yapan ortaokul ve lise talebeleri olsa yine onlar çocuk diyeceğim. Ama Allah’ın evinde kavgaya tutuşanlar maalesef koca koca adamlar. Neyi paylaşamadılar, dertleri ne bilmiyorum. Öğrenmek de istemiyorum. Çünkü itidal ve sükunetin hakim olması gereken bir yerde husumetin camiye taşınmasının makul bir izahı olamaz.
Bereket, Allah Teala, “Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrıldığınızda koşarak Allah’ı zikretmeye koşun” buyuruyor. Bir de “kavganızı camide de yapabilirsiniz” deseydi herhalde camide silahlar konuşur ve kan gövdeyi götürürdü. Kıldığımız namaz “Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah, yaptıklarınızı biliyor.”ayetinde buyrulduğu gibi bizi kötülüklerden koruyacaktı. Bırakalım kötülükten alıkoymayı; burası Allah’ın evi, burada kavga olmaz demeyip Allah’tan korkmadan, kullarından utanmadan kavgamızı camiye taşıyoruz. Biz büyükler de küçüklerin vücutça büyümüş şekli olduğumuza göre demek ki yok onlardan bir farkımız. Boşu boşuna çocuklara kızmayalım. Onlar kavga için kalabalık yerleri seçiyorlar, biz de. Korku demek ki bizi kalabalık yerlere çeken… Camide herkesin içinde kavgamızı yapacağız ki birileri bizi aralasın. Bu arada bir iki vurur ve yumruk sallarsak kâr, mantığını güdüyoruz. Madem korkuyoruz, o zaman niçin kavgaya tutuşuyoruz?
Bence kıldığımız namazları bir sorgulamamız lazım. Eğer bir namaz, bizi kötülüklerden, hayasızlıktan ve kavgadan uzak tutmuyorsa kıldığımız bu namazlarda bir sorun var demektir. “Yazıklar olsun, o kıldığımız namazlara…”