O dönemin dünyası sömürgecilerin, işgalcilerin, uyduruk anlaşmalarla istila ettiği, işgal ettiği, sömürge haline getirdiği, girdikleri yerden çıkmadıkları, dünyayı kendi aralarında pay etikleri, paylaştıkları bir dönemdi.
Hasta adam dedikleri Osmanlı son günlerini yaşıyordu. Dünyanın her tarafında zengin sömürgelere, güçlü silah ve donanmalara, paralı askerlere, kendi aralarında güçlü müttefiklere ve ittifaklara sahip devletler, kendilerini çoktan dünyanın sahibi ilan etmişlerdi.
Çanakkale’de yaşadıkları hüsran ve bozgun sonrasında kendilerine gelemediler!
Daha çok kızdılar, Anadolu’yu işgal ettiler, belli başlı Anadolu şehirlerini denetimleri altında tutmaya kalktılar. Dünyanın hiçbir yerinde böylesine bir karşı koyma görmemişlerdi.
Çanakkale Deniz savaşlarında Çanakkale boğazındaki Türk Topçu Tabyaları, mağrur birleşik donanmayı denize gömdü. O ölüm kusan zamanının en büyük savaş gemileri ya battı, ya ağır yaralar aldı.
Kara savaşlarında ise, Çanakkale’yi yine geçemediler. Dünya tarihinin en kanlı savaşıydı Çanakkale…İngilizler ve Fransızlar ne Hindistan’da, ne Kuzey Afrika’da, ne Uzak Doğu’da böyle bir direniş, böyle bir karşılama yaşamamışlardı.
Çanakkale ruhu, Çanakkale’de yaşananlar vatan topraklarının nasıl savunulduğunun emsalsiz bir göstergesiydi. Çanakkale’yi geçilmez yapan o aslanların her biri isimsiz birer destan kahramanıydılar!
Kayıkçı Kul Mustafa, Bağdat’ın fethinde, Genç Osman için, “Her ana doğurmaz böyle bir aslan” diye anlatmıştı ya Genç Osman’ı. Mehmet Akif’te Çanakkale’de çarpışan MEHMETÇİK için, “Bedr’in aslanları ancak bu kadar şanlı idi” diyecekti.
*****
Çanakkale deniz savaşları, Birinci Dünya Savaşı'nda İtilaf Devletleri'nin Birleşik Filosuyla, savunmada kalan, vatan toprağını savunan Osmanlı kara topçusu arasında 19 Şubat 1915'ten 18 Mart 1915'e kadar Çanakkale Boğazı'nda yapılan bir dizi deniz mücadelesiydi.
Birleşik Filo'nun Çanakkale Boğazı'na karşı yaptığı en geniş kapsamlı saldırı ise 18 Mart 1915 tarihinde gerçekleşti. Tarihe 18 Mart Deniz Savaşı olarak geçen bu savaş, Çanakkale’nin denizden geçilemeyeceğini İtilaf devletlerine gösterdi.
Nasıl mı?
18 Mart 1915 günü, Birleşik Filo'ya dahil üç zırhlı batmış, dört zırhlı da ağır biçimde hasar görerek savaş dışı kalmıştı. İtilaf Devletleri, Çanakkale Boğazı'nın sadece donanmayla geçilemeyeceğini, ancak kara ordusu ile Gelibolu Yarımadası'nın işgal edilmesiyle boğazın açılabileceğine karar verdiler. Bu kararla 25 Nisan 1915 günü yarımadaya çıkarma yapmaya başladılar. Böylece Çanakkale’nin kara savaşları başladı. O güvendikleri ve övündükleri orduya, mezar oldu Çanakkale.
*****
Birinci dünya savaşının en zor günleriydi. Osmanlı, bu savaşla kaybettiği vatan topraklarını geri almayı düşünmüştü. Tarihçilere göre dokuz cephede hatta 13 cephede müttefiki olan Almanlarla birlikte İtilaf devletlerine karşı savaştı.
Çanakkale’de, Kanal’da, Yemen’de, Kut-ül Ammare’de, Kafkas cephesinde, Galiçya ‘da, Medine’de öylesine bir savaş verildi ki, Osmanlı bu cephelerin hiç birinde savaş kaybetmemişti.
Almanya’nın kaybetmesiyle, yenilmiş devletlerden biri oldu.
Birbirine yakın tarihlerde zaferle sonuçlanan Çanakkale ve Kut-ül Ammare zaferleri, mağrur İngilizlerin anlatıldığı gibi büyük bir devlet olmadığını, yenilebileceklerini göstermişti sömürge olarak inim inim inleyen dünyaya.
Hele ki İstiklal savaşından sonra, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının estirmiş olduğu hürriyet rüzgarı, dünyanın her tarafında esmeye başladı. Bu rüzgarın başlangıcı Çanakkale oldu.
Çanakkale, gelecekteki Türkiye Cumhuriyetinin de müjdecisi idi. Çünkü Çanakkale’den 8 yıl sonra Osmanlı’dan sonra Anadolu toprakları üzerinde üçüncü bir devlet olarak kuruluyordu Türkiye Cumhuriyeti. O yıllar bir başka yıllardı.
*****
30 Ekim 1918’de Limni adasının Mondros limanında İtilaf Devletleriyle Osmanlı arasında imzalanan 25 maddelik Mondros Mütarekesi yada Ateşkesiyle, Osmanlı İmparatorluğunun fiilen sona ermiş. Osmanlı ordusu terhis edilmişti.
10 Ağustos 1920 Salı günü Sevr’de imzalana anlaşmayla da, Mondros sonrasında yaptıklarını meşru hale getirmek istemişlerdi.
Sevr anlaşması, İtilaf Devletleri olan; Britanya İmparatorluğu, Fransa, İtalya, Japonya, Ermenistan, Belçika, Yunanistan, Hicaz Krallığı, Polonya, Portekiz, Romanya, Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı, Çekoslovakya ile mağlup Osmanlı İmparatorluğu arasında imzalanmıştı.
Türk Milleti ne Mondros’u tanıdı, ne Sevr’i! Kılıçlarıyla ve süngüleriyle her ikisini de parçalayıp yırttı attı!
Çanakkale kahramanları, Galiçya’nın gözü pek yiğitleri, Yemen gazileri, Kut-ül-Amare’de İngilizlere unutamayacakları bir ders veren aslanlar, Kafkas cephesinin gözünü budaktan sakınmayan koç yiğitleri, Medine müdafileri, birer yorgun savaşçı olarak yıllar sonra hasretini çektikleri köylerine, kazalarına, vilayetlerine geri dönmüşlerdi.
Mondros’la birlikle işgal başladı. Yunanlılar, Fransızlar, İngilizler ve İtalyanlar Anadolu içlerine doğru ilerlemeye başladılar.
Sömürgeciler için öncelikle İstanbul vazgeçilmez bir şehirdi. İstanbul’u bir türlü paylaşamadılar, pay edemediler O İstanbul Türklere bırakılamayacak kadar önemliydi.
Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, “Geldikleri gibi gittiler!”
*****
Çanakkale, Türk Milletinin, vatan toprağı nasıl savunulur sorusunun cevabını kanıyla, canıyla gösterdiği bir vatan savunması destanıdır.
O destan, zamanında bir cihan devleti olan Osmanlının yıkılmasının hemen akabinde yeni bir devlet kuran bir kahramanı, bir lideri, bir önderi, o çetin savaşın muzaffer komutanlarından biri olarak tarih sahnesine çıkarmıştı.
O komutan Türkiye Cumhuriyetinin banisi Mustafa Kemal Atatürk’tü.
Çanakkale, Türkün ateşle imtihanının en yüksek dozlu savaşlarına sahne oldu.
Onun için hiç unutulmadı!
Çanakkale’yi geçemeyenler, Anadolu’yu da geçemediler.
Kılıçaslanların Haçlıya mezar ettiği Anadolu toprakları, o devrin Haçlılarına da mezar oldu.
Haçlı ruhu ne İstanbul’dan vazgeçti ne Anadolu’dan.
Sevr’i imzalayan devletlere bir bakın, hangisi dostumuz, hangisi yanımızda ve yakınımızda. Hangisi komşumuz, hangisi din kardeşimiz?
Dahası, Sevr’den bir asır sonra değişen ne?
İşgalci yine aynı işgalci, sömürgeci yine aynı sömürgeci, dost görünen, kardeş görünen yine aynı!
*****
Anadolu’yu Haçlı seferlerinde alamamışlar, I. Haçlı seferinde kurmuş oldukları Haçlı Kontlukları, Haçlı Krallıkları hayaline yeniden kapılmışlardı. Antep, Urfa, Maraş gibi şehirlerimizi işgal etmeleri o yüzdendi.
Sanmayın ki bu hayallerinden vazgeçtiler, sanmayın ki, unuttular. Her defasında, her fırsatta denemeleri bu yüzden!
Çanakkale ruhu bambaşka bir ruhtur Türk Milleti için. İşgal altındaki vatan topraklarının her bir karışı, Çanakkale oldu. Çanakkale’yi savunurcasına, Çanakkale’de taarruz edercesine savaşıldı işgalcilere karşı. Tarumar oldu, dağıldı, paramparça edildi yedi düvel!
18 Mart 1915’ten, 9 Eylül 1922’ye kadar geçen yedi yılı aşkın zamanda ne işgalciler kaldı, ne onların hayalleri ve rüyaları. Hepsini denize döktü Türk Milleti.
Tam 106 yıldır, Çanakkale ruhu dediğimiz ruh işte böyle bir ruh! Çünkü, Çanakkale, bir diriliş destanıdır. Bu dirilişi gören cümle mazlum milletin de dirilişe ermesinin vesilesidir.
Çanakkale zaferinin 106. yılı kutlu, şehitlerimizin ruhları şad, mekanları cennet olsun.