Çanakkale’yi Atatürk’süz anmak isteyenlere ve Atatürk adını anmayı kendine zul görenlerin gözlerine ve kulaklarına sokmak adına yazımın tamamında Atatürk ifadesine yer vereceğim…
Çünkü “size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum” diyebilen bir komutanın Çanakkale şehitlerimizin anıldığı hafta Cuma hutbelerinde bile anılmamasını hazmedemiyorum…
Atatürk’ün hiç anlatılmadığı, Atatürk’ün hiç önemsenmediği bir Çanakkale zaferi düşünülemez…
Tamamen mucizelere, hurafelere dayandırılan Çanakkale Zaferi diye bir tarih söz konusu olamaz…
Elbette mucizevî işler olmuştur, başarılmıştır da... Seyit Onbaşı’yı elbette unutmayalım… Ama buna katkısı olan komutanları göz ardı etmeyelim… Bu en hafif deyimiyle vefasızlıktır…
Gerçi vefasızlık bize hiç de yabancı değil…
Şehitlerimizin canıyla kanıyla kurtardığı bu topraklar, değerlerimiz ne yazık ki bugün emperyal güçlere peşkeş çekilmektedir.
Dün zafer kazandığımız, Atatürk’ümüzün “geldikleri gibi gidecekler” dediği ve geldikleri gibi gönderdiğimiz emperyalistler ne yazık ki bugün içimizdeki işbirlikçileri ile o gün yapamadıklarını yapmak üzereler… O gün ulaşamadıkları emellerine bugün ulaşmak üzereler…
Biz bu anlamda şehitlerimize karşı vefasızlık yapmaktayız… Emanetlerine gereği gibi sahip çıkamamaktayız…
Peki, Çanakkale nedir? Emperyalizme karşı kazandığımız ilk zaferdir Çanakkale… Ama son olmayacaktır… Çünkü belki farkında değiliz belki ama emperyal güçler ve yerli işbirlikçileri ile vatanseverler hali hazırda bir mücadele ve savaş içerisindedirler…
Savaş içindedirler, diyorum. Çünkü o gün ulusal bilinç ve değerlerle kazandıklarımız bugün ulusal değerlerimizin ayaklar altına alınmak istemesi sebebiyle tehdit altındadır. Saldırı altındadır. Ve biz yurtseverler de ne yazık ki savunma durumundayız…
Ne yazık ki bugün “Ne Mutlu Türk’üm diyene” sözünden rahatsızlık duyduklarını söyleyen insanlarımız var… Ne yazık ki bugün “Türk Kahvesi” söylemenin bile kavga sebebi sayıldığı bir dönemden geçmekteyiz…
Evet… Bu mevcut siyasal iktidarın ülkemizi getirdiği son noktanın resmidir… Habur’da teröristlerin ayaklarına mahkeme götürenlerin övünç kaynağıdır bu resim…”Üç beş Mehmet öldü diye meclis olağanüstü toplanmaz” diyenlerin gururudur bu resim…
Emperyalist güçler; işlerine gelince mezhebi, işlerine gelince etnik kimliği kullanarak ülkemizi veya gözlerini koyduklarını başka ülkeleri bu argümanlarla karıştırmaktalar, bölmekteler, parçalamaktalar ve devamında da işlerine geldiği gibi yönetmekteler…
Buna karşı çıkan yurtseverleri de “özel yetkili” ama “insanları süründürmekte özel yetkili” mahkemelerde yargılayıp zindanlarda çürütmüşlerdir. Bu çürümüşlüğün içerisinden bizler,yine tıpkı Çanakkale’de olduğu gibi bir ulus olarak,bir bütün olarak çıkabiliriz…
99 yıl önce canı ve kanı pahasına yedi düvele “dur” diyen ve ulus olarak Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Alevisi ve Sünnisiyle işgali önleyen Mehmetçik; hem savaşın seyrini değiştirdi, hem de dost düşman herkesin askeri deha dediği Atatürk’ü altın harflerle tarihin onurlu sayfalarına kaydetti.
Biz Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Alevi, Sünni… Hepimiz bu ülke için birlikte savaştık… Hepimiz bu ülke için şehitler verdik… Hiçbir etnik kimliğin, hiçbir mezhebin diğerine herhangi bir üstünlüğü söz konusu değildir… Olamaz…
Ama “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözü de kimseyi rahatsız etmemelidir… Çünkü Türk ifadesinin bir etnik kimliği değil, ulus devlet ismini ifade ettiği tartışmasız bir gerçekliktir…
Biz etnik kimliğimiz ne olursa olsun “Türk” ulus devlet çatısı altında biriz… Bütünüz… Öyle olmak da zorundayız… Hiç kimsenin etnik kimliğini unutmasını elbette bekleyemeyiz ama Türk ulus devlet kimliğimizi de asla aklımızdan çıkarmamalıyız… Andımızı kaldırmak, bayrağımızın adında yer alan “Türk” ifadesinden dahi rahatsız olup tartışmaya açtırmaya çalışmak şehitlerimize karşı en büyük saygısızlıktır, vefasızlıktır diye düşünmekteyim…
Çünkü şehitlerimiz ölmez… Doğru onlar vurulunca ölmezler ama onlar ne için can verdiklerinin unutulduğu gün ölürler… Onlar vatan için, bayrak için, bağımsızlık için can verdiler… Eğer bizler vatana, bayrağa, bağımsızlığa ve ulusal değerlerimize yapılan saldırılarda kayıtsız kalırsak işte onlar o zaman ölürler…
Bu sebeple vatanımız için canlarını seve seve feda eden şehitlerimizi böyle günlerde kuru kuru söylenen birkaç beylik kelime ile anmak yerine onların ne için can verdiklerini anlamanın daha önemli olduğunu düşünmekteyim ve işte o zaman onların emanetine sahip çıkacağımız kanaatindeyim…
Çanakkale Zaferi; ulus olma bilincimizin, ulusal bütünlüğümüzün ve cumhuriyetimizin temel değerlerinin filizlenmeye başlaması anlamına geldiği için önemlidir… Bu yüzden asıl anlaşılması gereken, asıl çocuklarımıza anlatmamız gereken husus; Çanakkale’de ulus bilinciyle yapılan mücadele ve bu mücadele sonunda elde ettiğimiz kazanımlardır… Ulus olabilmenin önemidir…
Cephaneler tükenip, her şey bitti denilen bir anda “Süngü tak” emri vererek “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum…” diyen bir komutanın ruhudur Çanakkale…
Dünya tarihinde bir dönüm noktasının yaşandığı, olayların akışı üzerinde ulusumuzun belirleyici ve aktif bir rol oynadığı bir dönemin adıdır Çanakkale…
Yaralı düşman askerini Mehmetçiğin kucakladığı, Atatürk’ün ölen düşman askerlerinin annelerini teselli ettiği bir yüce gönüllülüktür Çanakkale…
Kurtuluş Savaşımızın ilk meşalesinin tutuşturulduğu, Türk ulusunun Başkomutan Atatürk önderliğinde yaptığı kahramanlıkların, fedakârlıkların doruk noktasına ulaştığı bir azmin mücadelesidir Çanakkale…
Ulus bilincimizin ve Çanakkale ruhumuzun yeniden dirilmesi dileğiyle Atatürk’ümüzü ve tüm şehitlerimizi saygı, özlem ve minnetle anıyorum… Emanetlerine gereği gibi sahip çıkamadığımız içinse özür diliyorum...