Bilindiği gibi, Birinci Dünya Savaşı sırasında gerçekleşen Çanakkale Savaşlarının Türk ve Dünya tarihi açısından çok büyük önemi bulunmaktadır. Üstelik bu yıl Çanakkale Deniz Zaferimizin 100. yılını idrak etmekteyiz. Bu savaş, gerek çarpışmaların içeriği ve gerekse çarpışanların nitelikleri açısından son derece dikkat çekici örneklerle doludur. Çanakkale Savaşı hakkında bugüne kadar pek çok çalışma yapılmıştır. Hatta günümüzde yapılan araştırmalarda her geçen gün yeni ve oldukça önemli bilgiler ortaya çıkmaktadır.
Çanakkale savaşları, bu savaşa katılan insanların ve savaşta yaşanan kayıpların büyüklüğü göz önüne alındığında nicelik açısından hayli dikkat çekicidir. Bilindiğine göre savaşa Türk tarafından 310.000, İngiliz tarafından 411.000 Fransız tarafından ise 79.000 katılmıştır. Savaşın sonucu iki taraf için de oldukça ağırdır. Bu savaştaki kayıplarımızın sayısı hakkında çeşitli bilgiler mevcuttur. Ancak kabul gören ve gerçeğe en yakın veri olarak, savaş sırasında toprağa düşen 57.000 şehit ile beraber, harp esnasında cepheden geriye sevk edilen hasta ve yaralılar ile muhtelif hastalıklardan ölen ve kaybolanların ilave edilmesiyle yaklaşık 251.000 civarında bir kayıptan söz edilmektedir. Nitekim savaş süresinde yaşanan kayıpların önemli bir kısmının genç nüfus olduğu ve Birinci Dünya Savaşı ile başlayan bu süreçte seferberlik yıllarında askerlik çağındaki bütün gençlerin silâhaltına alındığı bilinmektedir. Diğer taraftan bu savaşta çarpışanların nitelikleri de göz önüne alındığında savaşın dikkat çekiciliği bir kat daha artmaktadır. Çanakkale savaşlarına, zaten Birinci Dünya Savaşı sırasında genel seferberlik ilan edildiği için, seferberliğe tabi olan halkın yanında, askerlik çağındaki Harbiye, Tıbbiye ve Hukuk fakülteleri ile medreselerde okuyan öğrenciler de yoğun olarak iştirak etmişlerdir. Bu nedenle Çanakkale savaşları, seferberliğe iştirak eden toplumun pek çok sınıfının katıldığı bir savaş olmasının yanında özellikle yüksek tahsil gören gençlerin ve hatta sonraki dönemlerde lise öğrencilerinin de gönüllü olarak iştirak ettiği, yani mürekkep yalamış insanların vatan için çarpıştıkları bir savaş haline dönüşmüştür. Bu nedenle bu savaş mekteplilerin savaşı olarak da anılmaktadır.
Savaşın ilerleyen günlerinde, İtilaf Devletlerinin 1915 Nisan’ından itibaren kara çıkartmasına başlamalarıyla birlikte cephede takviye kuvvetlerine ihtiyaç duyulmuştur. Bunun üzerine Sultan V. Mehmed Reşad 27 Mayıs 1915 tarihinde bir irade yayınlayarak, Askeri Mükellefiyet Kanunu’nda değişiklik yapmak ve lise talebelerini de cepheye çağırmak zorunda kalmıştır. Sultan Reşad’ın iradesinden sonra Harbiye Nezareti de bir tebliğ yayınlayarak, 1314 (1896) doğumluların (19 yaş), henüz askerlik hizmetine çağrılmamışları ile 1315 (1897) doğumluların (18 Yaş), bedenleri gelişmiş, harbe elverişli ve silah kullanmaya kabiliyetli olanlarından müsait bulunanların da kıtalara teslim olmalarını istemiştir. Padişahın ve Harbiye Nezaretinin bu çağrısı üzerine, vatanın tahsilleri ve hayatlarının henüz başındaki bu yeni yetme gençleri, vatanın kendilerinden beklediği yüce vazifeyi hakkıyla ifa etmek azim ve inancıyla silâhaltına koşmuşlardır. Çoğunluğu 15 ila 19 yaşında olan bu genç delikanlıların cepheye katılmaları Anadolu’da yakılan meşhur “Hey Onbeşli Onbeşli” adlı türküde çok acı ve dramatik bir dille anlatılmıştır. Burada sözü edilen “15’liler” 1315 doğumlular yani tam 18 yaşını doldurmuş olan gençlerdi. Türküde, bu 1315’li gençlerden şöyle bahsediliyordu:
Hey onbeşli onbeşli
Tokat yolları taşlı
Onbeşliler gidiyor
Kızların gözü yaşlı
Aslan yârim kız senin adın Hediye
Ben dolandım sen de dolan gel beriye
Fistan aldım endazesi onyediye
Gidiyom gidemiyom
Az doldur içemiyom
Sevdiğim pek gönüllü
Koyup da gidemiyom
Devam edecek…