ÇANAKKALE’DEN AFRİN’E…

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

TARİHE YOLCULUK (238)

Balkan Savaşlarında bozguna uğrayan bir ordunun Çanakkale’de tekrar dirilmesi neyse, 1974’de Kıbrıs Barış Harekâtıyla kendine gelen Kahraman Türk Ordusu’nun,  44 yıl aradan sonra Afrin’e girerek Dünya’ya Zeytin Dalı uzatması büyük bir zafer olarak tarihe geçmiştir.

Çanakkale, 253 bin şehit verdiğimiz bir destanın adıdır.

18 Mart 1915’de “Çanakkale Geçilmez” dedirten irade, elbette imandı.

18 Mart 2018’de “Afrin’e Girilir” iradesini yazan da o imanın bir tezahürüdür.

Çanakkale’de kara ve denizde cereyan eden savaşlarda savaş tarihine geçilecek o kadar olay meydana geldi ve yaşandı ki…

253 bin şehitten sadece üç bin asker bundan 103 sene önce eğer Çanakkale muharebelerinde günlük tutmuş olsalardı, Çanakkale Geçilmez destanını daha farklı anlayacak ve o ruh ile imanı daha farklı bir şekilde günümüz nesillerine ve kuşaklarına aktarma imkânı elde edecektik.

Yabancı gazetecilerin gözünden Çanakkale’ye tam olarak bakamadık.

İngiliz, Fransız ve Alman gazetecilerin ve savaş muhabirleri, acaba Çanakkale’deki deniz ve kara muharebelerine nasıl baktılar, nasıl değerlendirdiler? Bunların araştırılıp kitap haline getirilmesi gerekiyor. İletişim fakültesi mezunu yeni araştırmacı arkadaşların İngiltere, Fransa ve Almanya’daki gazeteleri tarayıp, 1915’in Çanakkale Boğazında nelerin yaşandığını, o gazetelerde çıkan haberlerden ziyade o gazetelerde daha sonra tefrika edilen hatıratlardan pek çok şey elde edebilirler. 

Çanakkale’de yenilen İtilaf Devletleri başta İngiltere olmak üzere diğerleri, Çanakkale’deki yenilgilerini masaya yatırarak nerede hata yaptıklarına dair komisyon kurarak raporlar elbette tutmuşlardır.

Biz, Türk Ordusu olarak Çanakkale’de 253 bin şehidi nasıl ve neden verdik diye komisyonlar kurup raporlar hazırladık mı?

Çünkü azizi Türk Milleti, Çanakkale’de o kadar çok şehit vermiştir ki, cephelerde askerî olarak biz mi, yoksa Osmanlı Ordularının başında bulunan Alman Genelkurmay Başkanı mı hatalı ve sorumlu idi? Kahraman Mehmetçiği, bilerek cephede kırdırmak için düşmanın üstüne salanlar kimlerdi?

Neden münevver ve aydın insanımızı Çanakkale’de kaybettik?

Düşmanlarımız neden Kırım’da, Bosna’da, Filistin’de ve diğer savaşlarda ilk önce kırıma o şehrin, belde ve bölgenin ileri gelen aydın, münevver, irfan sahini dili mürekkep yalamış önde gelen insanlarından başlıyor?

Hiç düşündünüz mü?

Neden Çanakkale’de münevver insanımızı, ilim insanlarını ve yarının Türkiye’sinde söz sahibi olacak olan mekteplileri cephelerde kaybettik?

Bütün bunları tekrar düşünmemiz ve ona göre yeni stratejiler belirlememiz gerekiyor?

Günümüz savaşları artık daha değişik cephelerde cereyan ediyor.

İnsanımıza ok atmasını, ata binmesini, kılıç kullanmasını ve yüzmesini öğretirken ok, at, kılıç ve yüzme kelimelerinin 21. Yüzyılda ne anlama geldiğiyle ilgili kendimizi tekrar güncellememiz gerekiyor.

İnsanlar ve milletler havuzda ve denizde, yâni sularda yüzdükleri gibi 21. Yüzyılda uzayda ve fezalarda da yüzebiliyorlar. Oralardan dünya insanlığının ve insanların üzerine daha değişik ok (virüs) atabiliyorlar. Ata binmek ve binicilik derken uzay araçlarına ve füzelere binmek, fırlatmak, uzay araçlarını kullanmak şeklinde  artık anlaşılması gerekmiyor mu?

Biz elhamdülillah Müslüman Türkler olarak 103 sene önce Çanakkale’de yedi düvelle savaşarak “Çanakkale Geçilmez” destanını yazmıştık. Tıpkı Afrin’de yedi düvelle tekrar savaşarak  “Afrin’e Girilir” destanını tekrar yazdığımız gibi…

Fakat Afrin’e bizim, Rusya’nın ve İngiltere ile Amerika’nın izni ile girdiğimiz gerçeğini de bir kenara not etmemiz gerekiyor.

ÇANAKKALE’DEN AFRİN’E…

Çanakkale Destanı’nı yazarak Çanakkale ruhunu aradan 103 sene geçmesine rağmen taptaze ve dipdiri tutan Mehmet Âkif ‘e, ne kadar teşekkür etsek azdır. İstiklâl Marşı’nı da yazarak aradan 97 yıl geçmesine rağmen o ruh ve iman günümüzde de dipdiri ise, Mehmed Âkif Ersoy gibi nice vatan, bayrak, azan, namus ve mukaddes değerlerimizi şiirleriyle, nesirleriyle, hikâyeleriyle, romanlarıyla günümüze taşıyan bütün millî şair ve yazarlarımıza da o kadar minnettarız.

Çanakkale elbette geçilemedi. Mehmetçiğin sarsılmaz imanı ve korkusuz ruhu karşısında ve 253.000 şehit verilerek.

Mehmetçik, Özgür Suriye Ordusu’yla birlikte Kahramanlar Günü olan 18 Mart 2018 tarihinde, Çanakkale’deki ruhu ve imanı hatırlatırcasına büyük bir iman kuvvetiyle Afrin’e girerek destan yazdığı gibi.

Balkan Savaşlarında bozguna uğrayan bir ordunun Çanakkale’de tekrar dirilmesi neyse, 1974’de Kıbrıs Barış Harekâtıyla kendine gelen Kahraman Türk Ordusu’nun, 44 yıl aradan sonra Afrin’e girerek Dünya’ya Zeytin Dalı uzatması büyük bir zaferi olarak tarihe geçmiştir.

Müslüman Türk Milletini, Çanakkale’den Afrin’e taşıyan tek bir şey var. O da şehit kanlarından rengini alan al bayrağımızdaki hilâl ve yıldızdır.

Bu aziz milleti ayakta tutan İslâm (Kur’an) ve Peygamber Sevgisi’dir.

Dikkat ederseniz, düşmanlarımız bu iki mukaddes değere hücum oklarını var güçleriyle ve “küfür tek millet” anlayışıyla yönelterek 11 Eylül’den bu tarafa büyük bir saldırı içerisinde cepheleri genişletmektedir.

 

YARIN: Konya’da değişim rüzgârları esiyor…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.