Çankaya kutsandı mı?

Muzaffer Kırmacı

    Belli bazı kesimlerin  son günlerde yeni yapılan  Cumhurbaşkanlığı Sarayı üzerinden (kendilerine göre) itibarsızlaştırma gayreti içine girdiklerini görüyoruz.  Buradan onlara ekmek çıkar mı bilinmez  ama, umut fakirin ekmeğidir. Hoca Nasrettin misali “Ya tutarsa” diyerek kendilerini avutuyorlar. Her milletin bir ortak kahramanı olmalıdır. Atatürk’de bizim ortak kahramanımız.  Bazı kesimler Atatürk’ü o kadar kendilerinin kabul ediyorlar ki, diğer insanların Atatürk’ü sevmeye bile hakkı yoktur.  Atatürk’e en  büyük  zararı da bunlar vermektedirler.  Atatürk, senin gibi, benim gibi etten ve kemikten yaratılmış bir insandır. Bir fanidir. Atatürk’ün  Çankaya’da bulunmuş olması orasını kutsal bir mekan haline getirir mi?     
Çankaya’yı kutsayanlar  Atatürk Orman Çiftliğinde yeni yapılan Cumhurbaşkanlığı Köşkü üzerinden siyaset yapmaya devam ediyorlar. O halde Cumhuriyetin kurulduğu birinci meclis binasına da kutsallık atfedilerek şu anda kullanılan meclis binasını da yıkalım gitsin. 
Öküzün altında buzağı aramaya gerek yok beyler. Bu paranoya ile hareket etmeye devam ederseniz akıl sağlığınız bozulabilir. Dikkat edin. Bırakın mekanları kutsamayı çağın gereklerine göre ne yapılması gerekiyorsa o yapılsın. 
Peygamber Efendimizin  yaşadığı yerleri örnek göstererek  Cumhurbaşkanına yüklenenlerin önce dönüp kendi saraylarına bakmaları gerekmez mi? “Ele verir talkını, kendisi yutar salkımı” demezler mi adama?  Cumhurbaşkanı bu milletin tamamını temsil etmektedir. Bazıları kabul etmese de bu böyledir. O halde bu temsil en görkemli, en ihtişamlı bir şekilde olmalıdır. O sarayı kimse sırtına yükleyip götürmeyecek. Çankaya bugün  nasıl yerinde duruyorsa, yarın da Aksaray yerinde  duracaktır. Ne Çankaya kutsal mekandır, ne de Aksaray kutsal mekan olacaktır.
Çankaya da ilk yapıldığı şekliyle kalmamıştır. Oraya da bir çok ilaveler yapılırken sesini çıkarmayanların bugün bülbül gibi şakımaları pek anlamlıdır. Her şeye karşı çıkmak muhalefet değildir. Yerinde ve zamanında konuşmak, konuşurken hakkı ve doğruyu savunmak gerektir. Toplum her şeye karşı çıkanları, doğru da söyleseler inandırıcı bulmamaktadır. “Nerden biliyorsun” derseniz, sonuçlar kabak gibi ortada. Eğer sürekli itiraz edenler toplum tarafından kabul görmüş olsalardı,  bugün iktidarda da onlar olurlardı.  Demek ki, her olur-olmaz şeye itiraz etmeyecekmişsiniz. Çünkü inandırıcı olmuyorsunuz.
Benim de her yazdığıma itiraz eden bir “Muhalif” okuyucum var. Öncelikle onu çok sevdiğimi  söylemeliyim.  En azından beni okuyor. Beni eleştiriyor. Bazan da niyet okuyor, sağ olsun.  Aynı bugünkü muhalefet gibi mübarek. Her yazdığıma mutlaka karşı çıkıyor. “Şu söylediğin doğru ama, bu söylediğin yanlış” demiyor. Şartlanmış. Ben onun gözünde her söylediğine itiraz edilecek bir yazarım. Bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterirmiş. Ben bozuk saat kadar bile doğruyu göstermiyor muyum birader?
Sevgili “Muhalif” okuyucum. Gözlerimizi yollarda bırakma. Alıştırdın, bari devamını getir. Fikrini açıklayanlara saygımız sonsuz.  
Saygılar...

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.