Geçtiğimiz günlerde 'Uzay’da ne işimiz var?’ ‘Ay’a gitmek israftır!’ diye yazı yazmıştık…
Şaka değil, oturup ciddi ciddi, “Ay’a gitmek israftır” diye yazanlar olmuş.
Gerekçeler bulmuş, sıralamış, ciddi ciddi bunu savunmuş.
Biz de zaten bu trajikomik gerçekliği ironik bir dille anlatmaya çalıştık.
Bırakın Ay’ı, Mars’ı, “Hızlı tren göçü artırır” diyenlerin ülkeyi yönetmeye aday parti genel başkanı olduğu ülkede bunları yadırgamamak lazım!
***
Şöyle bir göz gezdirdim;
Türkiye’de; İstanbul Üniversitesi (bölüm açılışı 1933), İTÜ (bölüm açılışı 1941), Ankara Üniversitesi (bölüm açılışı 1946), ODTÜ (bölüm açılışı 1981) gibi önde gelen üniversitelerin de aralarında olduğu 25’e yakın üniversitede (Birisi de Necmettin Erbakan Üniversitesi) astronomi, uzay bilimleri ve mühendisliği ile ilgili fakülte, bölüm var.
“20. yüzyılda uzay bilimleri fakülteleri açıp 21 yüzyılda karşı çıkmak…”
Hani ülkenin geri kalmışlığının sebebi, bugün çektiğimiz tüm sıkıntıların temel nedeni diyoruz…
Hani, “Çarpık, hastalıklı, gerici zihniyet” diyoruz ya...
İşte tam da budur.
***
Türkiye’nin Milli Uzay Programı (MUP) memleketi aşağıda, dipte bırakan, “Eller gitti Ay’a biz kaldık yaya” diye pişkin pişkin tekerleme söyleyen, eski Türkiye’nin çakma aydın, gazeteci tayfasında şok etkisi yapmış!
Uzaya dair ne kadar bilgi varsa NASA’dan öğrenmeyi zul addetmeyen, NASA’nın uzay yolculuklarını canlı milli maç gibi hayranlıkla izleyen mandacılar, Türk’ün uzaya gidecek olmasını yedirememiş, zihninde canlandıramamış, dimağları ve akıllarına sığdıramamış!
Yıllarca “İstikbal Göklerdedir” diye slogan atıp, karga ve leylek sürülerini seyreden ya da batılı ülkelerden aldığımız uçaklarla övünmekle yetinen, bir “tayyare” dahi üretmeyen gerici tayfa, akıllarınca ‘Türkiye’nin Milli Uzay Programı’yla dalga geçmiş.
Dünyaya ilim irfan bilim dersi vermiş bu milletin tarihe mal olmuş, astronomi bilginleriyle kendilerince alay etmiş, onları küçümsemişler.
***
“Mandacılık” ve “aşağılık kompleksi” kötü bir hastalıktır.
Öyleki ülkede yaşanan büyük ve önemli gelişmeler karşısında karşılaşılan şok ve inanamamazlık, bu tiplerde “anırma” dürtülerini bile harekete geçirir ve sözgelimi Taksim’de anırmaktan bahsetmeye başlarlar.
Mandacılık tedavisi olmayan bir hastalıktır. İliklerine kadar sömürülünce düzelir ancak ortada “bünye” kalmaz.
Aşağılık kompleksi de kötü bir hastalıktır.
Kendilerini Amerikalıdan, Çinliden, Rus’tan, Alman’dan, Fransız’dan, Japon’dan, Hindu’dan aşağı görürler… Buna karşın aşağılık kompleksinin tedavisi olabilir.
Şöyle ki;
Şimdi bunlar kendilerini, aşağıda, dipte hatta çukurda görüyor ya...
Mesela “çok yüksek” bir yere çıkartıp; aşağıyı, dibi, bulundukları çukuru göstermek komplekslerini yenmelerini sağlayabilir.
Bu noktada Türkiye Uzay Ajansı’na naçizane bir önerim var.
Hepsi için imkanı yok ama bu cenahın, kerameti kendinden menkul, seçkin ve duayen isimleri için (sonra zaten bunlar diğerlerine anlatır, köşelerinde yazar, platformlarında paylaşır) özel bir sefer yapıp onları da Ay’a götürsünler. Böylece uzaydan aşağıya, gezegenimiz ‘Dünya’ya bakmalarını sağlayarak komplekslerini yenmelerinin önünü açsınlar.
Biraz maliyetli olur ama bence değer.
Bir de; Taksim kalabalık olunca haliyle biraz çekiniyorlar, uzay sakin, orada rahatça anırabilirler.
İnsanlık için küçük ama kendileri için büyük bir adım olur; “Uzayda anıran ilk canlılar” olarak tarihe geçerler.
DARBE İMASINI GÖREMEMİŞLER!
Malum çevreler, emekli 104 amiralin, “gece yarısı” bildirisinde, “darbe” iması görememişler. Önce bildiriye tepki paylaşımı yapanlar, çok geçmeden “çark edip”, ne darbesi, ne iması paylaşımı yapmışlar.
15 Temmuz’da tankların arasından yağ gibi akıp giden Ana Muhalefet liderini gözlerinde canlandırmış olacaklarki, Ana Muhalefetin ittifak ortakları ve cümle Erdoğan karşıtları da bildiri de hiç bir şey görememiş.
60 yılda; 2 darbe, 1 kalkışma, 4 muhtıra, 5 de emir komuta zinciri içi veya dışı girişim gören Türkiye’de siz neyi gördünüz ki!
Siz zaten, 19 yıldır sandıkta yenemediğiniz Erdoğan için artık, “gitsin de, nasıl giderse gitsin” diyen ve felaketlerden medet umar hale gelenler değil misiniz?