Birkaç gün önce Gazi Mecliste CHP’li vekiller, İçişleri Bakanı Sayın Ali Yerlikaya’nın bütçe sunumu yapacağı komisyona girişini engellemeye çalıştı.
Enteresan olan ne biliyor musunuz?
Bu durum karşı cenahın siyaset literatüründe ‘muhalefet etmek’ oluyor.
Sözlü ve fiili saldırı ne zamandan beri ‘muhalefet etmek’ oldu bunu dönüp bir sormak lazım.
Devletin kurumlarını tahrip etmek, kurum yetkililerini tartaklayıp sözlü sataşmada bulunmak bir muhalefet yetkilisine ve dahi bu milletin vekillerine yakışıyor mu?
Üstelik özürleri kabahatlerinden büyük!
CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır neye dayanarak kendini savunuyor biliyor musunuz?
Hemen şuracığa bırakıvereyim:
‘Ben kapıda duruyorum, ben seninle konuşmak istiyorum. Burası parlamento tabii ki vururum! Tabii ki cevap vereceksin! Sen Gazi meclisin adını ağzına alacak bir Bakan değilsin. Sen Gazi Mecliste Bakanlık yapabilecek biri değilsin. Sen bunu anlayacak bir Bakan değilsin. Senin gibi davranan Bakanlar (Süleyman Soylu) saç-sakal geziyor bu Mecliste derbeder oldu!’
Kendi içlerindeki eziklik ve siliklik duygularını başkasına satmaya çalışarak ve ötekine etiket usulü yapıştırarak duygu durumlarını gizlemeye çalışıyorlar.
Siyaset sahnesinde ve milletin sofrasında yer alıp var olamadıkları için sağa sola dallanıp öfke dindirme gayreti içerisindeler.
Sen Gazi Mecliste Bakan’ın karşısına dikilip hesap soracağına parayı har vurup harman savuran Belediye Başkanlarına ‘Siz Hayırdır?’ deme cesaretini göstereceksin!
Yapamazsın değil mi?
Çünkü ağabeylerine diyet borcun var!
Seni oralarda tutan, sana sponsor olan birçok büyüğünü ağzının ucuyla da olsa eleştiremezsin. Buna gücün yetmez.
Anında seni alaşağı ederler.
Nasıl ki Genel Başkan’ın Özgür Özel’e ‘Uyaroğlu’ gözükmeye çalışıp Grup Başkanvekilliğini kaptıysan ağabeylerine de uslu çocuk görünüp ufakta olsa bir şeyler koparmanın derdindesin.
Bu sizin parti geleneğiniz çünkü.
Yapmadığın an çizginin dışında tutulup elenen oyuncu konumuna düşersin.
Neymiş efendim; Süleyman Soylu derbeder olmuş, saç-sakal birbirine karışmış ve bitmiş vaziyetteymiş.
Keşke Süleyman Soylu’nun duruşundaki muhkemliğin onda biri sizlerde olsa da AK Parti de karşımızda dişimize göre bir muhalefet var dese.
Bunu milletçe çok isterdik.
Lakin her istek karşılığını bulmuyor.
Bulması ümidiyle…
AL BİRİNİ VUR ÖTEKİNE
Selçuk Bayraktar yine ve yeniden kendine yakışanı yapıp savunma sanayimizi yaldızlı hale getirmeye devam ederken birileri de hoplayıp zıplamaya devam ediyor.
Türker Ertürk yine çıldırmış.
Ne diyor beyefendi:
‘Yani İHA’ların, SİHA’ların kalktığı gemiler var mı? Var. Amerikan uçak gemileri. Muhtelif gemiler deniz aşırı görevler yapıyor keşif görevleri için birkaç tane o geminin üzerine koyuyorlar. Bakın Türkiye’de böyle bir şeye ihtiyaç yok. Bakınız İHA gemisi diyorsunuz, SİHA gemisi diyorsunuz fakat bu gemide sorun var.’
Bu beyefendi öyle zannediyorum ‘Kılıçdaroğlugillerden’
Kemal Bey’de; ‘Bizim S400 füzeleriyle ne işimiz var, bize kim niçin saldırsın?’ şeklinde soru sorup sorduğu soruyu kendisi cevaplıyordu.
Beyefendi de yaptığı savunmayı ve dahi ortaya koyduğu tezi yine kendisi sağlamlaştırıyor.
Fakat cılız bir temel üzerine bunu yapıyor.
Son derece tutarsız bir söylem silsilesi.
Anlam cıvıklığı ve kayganlığı ziyadesiyle tok geliyor tahayyül havzamıza.
Bize göre değil yani bu ifadeler.
Ha bu ifadelerle konsolide edecek bir kitlesi var mı? Elbette var.
Beyefendi de ona güveniyor zaten.
Ve söylemeden geçemeyeceğim. Aklıma ‘İki Bin Beş Yüzlük Yılmaz Özdil’ geldi.
Ne vurgundu ama.
‘Kavrulmuş leblebiyi çok severdi, sağ ayağına çorabı giyindikten sonra sol ayağına da geçirirdi’ ifadeleri var ya.
Vurgunun bayrak tutan ifadeleri bunlar.
Neyse
Selâmetle…