Defalarca gündeme getirdiğimiz ve dillendirdiğimiz CHP gerçeklerini sonunda içerden biri dile getirdi.
CHP’de “taşnakçı” kadrolaşmayı gören Baykal daha fazla dayanamadı.
Ve “Tarafsız Bölge” programında patladı.
Ahmet Hakan ve Hürriyet’in Ankara Temsilcisi Deniz Zeyrek’in nutkunun tutulduğu bazen Deniz Zeyrek’in CHP’yi savunma sadedinde müdahalelerine rağmen Baykal gerçekleri bir bir söyledi.
Özelde Ahmet Hakan genelde ise Doğan Medya, Bülent Arınç ve Hüseyin Çelik ile fitneye koşarken bir noktada ellerindeki CHP’den oldular.
Baykal’ın eleştirilerinin başında “Kılıçdaroğlu’nun beceriksizlikleri, partinin HDP çizgisine kayması, Atatürkçü düşünceden uzaklaşma, Suriye operasyonları ve tabanda başlayan karamsarlık” geliyordu.
Deniz Zeyrek’in müdahale ettiği, "Bizim içimizde, PYD konusunda olduğu gibi yine bazı arkadaşlarımız terör konusunda çizgiyi HDP çizgisine doğru taşıyan açılımlar içine doğru girdiler. Son dönemde mesela Güneydoğu'da terörle, şiddetle bir mücadele var" ifadesi gerçeklerin dışa vurumuydu.
CHP’deki PKK yandaşlığı ve HDP’ye doğru kayan eksen uyarıları, Doğan Medyasınca “yandaş medya fitnesi” olarak değerlendirilip gözden kaçırılıyordu.
Zeyrek’in Baykal’a bu konuda cevap yetiştirmesi gazeteciliğin ötesinde Doğan Medya’nın CHP’ye olan sahiplenmesi ve yönlendirmesinin kanıtıydı.
Baykal, Atatürkçülükten uzaklaşıldığını farklı platformlarda sık sık dile getiren bir isim. Atatürkçülükten uzaklaşmanın Türkçesi şu, “CHP, Atatürkçü yani Türk ulusalcısı değil Kürtçü yapı ile Ermeni diyasporasının etkisinde…”
CHP’de Atatürk resminin indirilmesine bağlı başlayan kriz ile FETÖ’nün dümen suyuna girmeleri bu konuda Baykal’ı haklı çıkarıyor.
Kılıçdaroğlu, her ne kadar Atatürkçü olduğunu iddia etse de kendi memleketi Tunceli’de CHP’nin içler acısı hali ne derece Atatürkçü olduğunun kanıtı.
Zaten katliamı en acı bir şekilde yaşayan Dersimli Kemal’in Atatürkçü olması büyük bir çelişki olurdu. Tunceli’de HDP’nin silme oyla götürmesi aslında Kılıçdaroğlu’nun söylemeye çekindiği Atatürk düşmanlığının en açık göstergesi.
Baykal’ın eleştirileri arasında en dikkat çeken konu Azez’in Türk topçularınca dövülmesine verdiği destek idi.
Baykal’dan fırçayı yiyen Kılıçdaroğlu, yaptığı grup konuşmasında eli cebinde ıslık çalarak sokakta yürüyen çocuklardan farksızdı.
Sanki sözler hiç kendisine edilmemiş gibi Esed’i savunmaya devam etti. Bayatlamış çözüm süreci sözlerini gündeme alıp aklınca hedef saptırmaya çalışsa da söylemlerde bir değişikliğin olmadığı açıktı.
Baykal görevini yaptı. Bu saatten sonra başkan olmak gibi bir derdinin olmadığı da ortada.
Ama ardında azımsanmayacak destek ve ülkenin geleceğine dair kaygılardan kaynaklanan sorumluluk, gerçekleri söylemesine engel olamadı.
Bu sözlerden sonra Kılıçdaroğlu’nda değişen bir şey olmayacak. Onu liderliğe getirenler Kılıçdaroğlu’nun eleştirileri kulak ardı edip umursamaz halini bildikleri için tercih ettiler.
Ama bu saatten sonra içerden Alevi görünümlü azınlıklar dışardan kendisini liderliğe taşıyan uluslarası güçler destek verseler de CHP’de Kılıçdaroğlu’nun muktedirliği bitmiştir.