CHP basının ilgi duymadığı, sönük geçen 35. Olağan Kurultay’ını yaptı.
2010’dan bu güne 5 seçim ve 1 referandum kaybeden Kılıçdaroğlu’nun kazandığı tek seçim CHP’nin kurultayları…
Genel Başkanlığa aday olarak ortaya çıkan Umut Oran, Muharrem İnce ve Mustafa Balbay Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlığı sonrası yüzde 90 oranında Aleviler yönünde değişen delegeler nedeniyle 120 imzayı bile toplama imkanı bulamadı.
Kurultay’dan üç gün önce Muharrem İnce ve Umut Oran adaylıktan çekildiklerini ilan ettiler.
Gerekli imzayı bulamama ve demokrasi oyununun parçası olmama gerekçelerinin ardına sığınan iki ismi Kurultay günü de Balbay izledi.
Balbay’ın imza isteğinin çevrilmesinde merkezden delegelere yapılan telkinlerin etkili olduğu söyleniyor.
CHP’nin başına “Gandi” reklamları eşliğinde büyük umutlarla getirilen Kılıçdaroğlu’nun geçen zaman içinde parti içinde tek adamlık dışında anılacak ciddi bir yeniliği yok…
Gandi Hindistan’da halkla birlikte despot bürokrasiye başkaldırırken çakma Gandi bürokrasinin eskimiş sözde devrimcileri ile halka rağmen politikalar üretmekle meşgul.
Kılıçdaroğlu CHP liderliğini aldığından beri ne “despot-devrimci Atatürkçü” politikayı sürdürebildi ne de “laik-demokratik-cumhuriyetçi-özgürlükçü” politikayı sürdürebildi.
Seçmen kitlesinde var olan Atatürkçü, Devrimci, Kürtçü, Ulusalcı, Mezhepçi, Sabatayist, Kripto Ermeni şeklinde oluşan farklı kutupların aynı şekilde parti içinde de hüküm sürmesi değişimin en büyük engeli…
CHP’deki farklı kutupların birbirine olan nötrleştirici pozisyonu ve halk nazarında iflas etmiş Atatürk ilkelerine yılmaz sadakatleri olduğu yerde saymalarına yetiyor da artıyor bile.
Parti içi hantal yapıya bir de uluslararası güç dengelerinin müdahaleleri de ilave olunca CHP’nin iktidar hayali büsbütün ortadan kalkıyor.
Kılıçdaroğlu’nun CHP liderliğinin TESEV-SOROS vakfı bağlantılarını Yılmaz Özdil kabul ederken ne yazık ki CHP’liler bu gerçeği bir türlü görmek istemezler. Çakma Gandi, Svante E. Cornell ve Halil Magnus Karaveli adlı İsrail ile iyi ilişkiler içinde bulunan iki araştırmacının kehaneti ile lider olan biri.
İsrail dostu bu iki araştırmacı Silkroad (İpek Yolu) Enstitüsü’nün teklifiyle Ekim 2008’de Türkiye raporu hazırlarlar ve raporun 72. sayfasında “CHP’den istifa etmeye ikna edilecek Deniz Baykal’la, yolsuzluklar konusunda kamuoyunun dikkatini çeken Kemal Kılıçdaroğlu yer değiştirecek. CHP, yeniden Avrupa tarzı bir sosyal demokrat parti olarak ortaya çıkacak” denmektedir.
O sırada CHP lideri Deniz Baykal’dır. Kılıçdaroğlu ise partide grup başkan vekilidir. Her nasılda Cornell ve Karaveli’nin kehaneti iki yıl sonra 2010 yılında tutuverir.
Baykal kaset kumpasıyla genel başkanlıktan uzaklaştırılır. CHP’ye yıllarını vermiş kurt siyasetçiler bir şekilde susturulur ve siyaset acemisi Kılıçdaroğlu bir anda CHP liderliğine getirilir.
İpek Yolu Enstitüsü’nün kehanetlerine uygun bir şekilde “Avrupa tarzı (Avrupa’nın emrinde) sosyal demokrat (kişiliksiz) bir parti” oluşturulmasına oluşturuldu lakin halk CHP’ye geçit vermedi.
Son kurultay CHP için bir fırsat olabilirdi. Lakin CHP’nin devrimci-despot-kibirli zihniyeti şu an için CHP’yi devirmekten başka bir şeye yaramıyor.
CHP, devrimciliğin Mustafa Kemal’in şahsına mahsus olup CHP ile alakasını olmadığını göremediği sürece de bu gerçek değişmeyecek…