Bundan uzun amma uzun yıllar önce, bir Eyaletin Valisi olan Vali Paşa samur kürklerine bürünür, arada bir eyaletin merkezinin mesire yerlerini dolaşır, eyalet merkezinde ne var ne yok hiç karışmazmış. Hele hele şehirde kim ne yapar, nasıl yaşar, derdi ne, sıkıntısı ne, bilmezmiş de, ilgilenmezmiş de! Ancak davetleri, ziyafetleri, şatafatlı geceleri de hiç kaçırmazmış.
Ahali, Vali Paşanın yüzünü göremez “acaba görmek için, halimizi arz etmek için ne yapmak lazım” diye kendi aralarında konuşurlarmış.
Bir gün kepeneğine sarınmış elinde koyunlarını güttüğü uzun sopasıyla bir çoban gelmiş Vali Paşanın konağına.
Kapıdaki muhafızlar hemen sormuşlar;
- Ne o çoban demişler, koyunlarını mı kaybettin, ne ararsın bu yüce kapıda?
Çoban;
- He valla demiş, benim koyunlar Vali Paşanın konağından içeri girmişler. Ona bakmaya geldim, göreniniz oldu mu?
Muhafızlar gülüşerek;
- Var git işine demişler, bu konakta koyun ne arar;
Tam o sırada, Vali Paşa samur kürküne bürünmüş olarak kapıda görünmez mi!
Çoban;
- Dur hele efendi demiş, benim koyunları gördün mü?
Vali Paşa;
- Bre densiz demiş, sen benim kim olduğumu bilmez misin?
Çoban saf saf;
- Bir çoban da sensin zahir demiş, hem senin kepenek bayağı da pahalı bir şeye benziyor.
Vali Paşa;
- Ben bu eyaletin Vali Paşasıyım demiş. Yıkıl karşımdan!
Çoban yine bütün saflığıyla;
- Vali Paşa mı demiş, iyi de ben seni niye tanımıyorum?
Vali Paşa muhafızlara seslenmiş.
- Atın şu çobanı zindana demiş, belki aklı başına gelir!
Muhafızlar çobanı kollarından tuttukları gibi atmışlar zindana. Çoban kepeneğine sarınıp başlamış derin bir uykuya.
Vali Paşa ise atlı arabasıyla bir davete gitmekteymiş. Araba yola revan oldukça, gözleri ağır ağır kapanmış ve uyumaya başlamış. Rüyasında bir pir-i fani ihtiyar üç kere seslenmiş. Çoban, çoban, çoban! Kalk! Sürüne sahip ol.
Vali Paşa arabanın içinde sıçrayarak uyanmış. Arabacıya emir verip konağına geri dönmüş. Hemen muhafız başını çağırıp çobanı getirmelerini söylemiş.
Az sonra çoban kepeneği sırtında huzura alınınca;
- Vay çoban gardaşım demiş, demek ki çoban çobana konuşacağız öyle mi?
Vali Paşa;
- Söyle demiş, kimsin sen?
Çoban, boynunu bükerek;
- Bak çoban gardaşım demiş, benim sürü gözümün önünde kaybolduydu, tam o esnada, yanıma ak sakallı bir dede geldi, şehre var senin sürü Vali Paşa’nın konağına girdi. Oradaki çobana var, sürüne sahip çıkacakmışsın deyiver.
Vali Paşa;
- Ne sürüsü ne çobanı demiş, ben koskoca Vali Paşayım.
Çoban;
- Belli gardaşım demiş, senin işin bayağı zor, şimdi sen sürünün ne kadar olduğunu da bilmezsin. Çobanlığı unutup, Vali Paşayım dersin!
Vali Paşa bir müddet düşünmüş, sonra;
- Yahu çoban demiş, senin tahsilin ne?
Çoban;
- İlk mektepten şahadetname bile alamadım demiş. Okur-yazar desen de olur. Kendimi bildim bileli koyun güder, çobanlık yaparım.
Vali Paşa;
- Tamam da demiş, o anlattığın pir-i fani göndermek için bula bula seni mi buldu?
Çobanın gözleri şöyle bir dalmış;
- Bak çoban gardaşım demiş, sen kendi sürüne bak, ben kendi sürüme, bana git var söyle denildi, ben de geldim söyledim. Sana bir hatırlatan olmadı mı?
Vali Paşa irkilmiş;
- Ne hatırlatması demiş, senin nerden haberin oldu? Sana kim söyledi?
Çoban;
- Hani çoban değilim diyordun ya demiş. Bal gibi de çobansın işte. Ancak çoban olduğunun farkında değilsin.
Vali Paşa saf çobanın yüzünü dikkatle incelemiş, kendi kendine düşüncelere dalıp gitmiş ki, çoban yine seslenmiş;
- Bak çoban gardaşım demiş, sadece kepeneklerimiz farklı. Üstündekini bana versen bana yakışmaz, benim kepeneği sana versem konakta yaşayan bu çoban şaşırmış derler. Gel şu çobanlığı kabul et.
Vali Paşa zoraki gülümseyerek;
- İyi de demiş, ben kimin çobanıyım?
Çoban;
- Sürünün demiş, hem sürüsü olmayana çoban demezler ki.
Çoban bunları söyleyip çekip gitmiş. Vali Paşa eyaletin sayılı Alimlerinden birini çağırıp mevzuyu olduğu gibi anlatınca, Alim;
- Vali Paşam demiş, bu eyaletten siz sorumlu iseniz, eyaletin çobanı da sizsiniz. Anlattıklarınız ve gördüğünüz rüyanın tabiri olsa olsa budur.
Vali Paşa;
- Anladım Alim hazretleri demiş, biz bizden imdat bekleyen ahaliyi çok fazla ihmal etmişiz.
Ve Vali Paşa başlamış ahaliyi dolaşmaya, halkın derdini dinliyor, yardımcı oluyor ve ahaliyle kaynaşıyormuş.
Aylar sonra bir köyün civarından geçerken aynı çobana rastlamış, hemen yanına varmış. Çoban onu görünce;
- Vay benim çoban gardaşım demiş, demek sürünü buldun ha! Benim sürüyü de senden sonra ben buldum. Bekleşir dururmuş beni zavallıcıklar!
Vali Paşa;
- Buldum çoban demiş buldum.
Çoban;
- Daha büyük çobanlardan olasın inşallah demiş, bak herkesi çoban yapmazlar ha...
Sonraki yıllarda Vali Paşa, memlekete Vezir olmuş.
Çoban çobana, şehir şehre, konak konağa, eyalet eyalete, Vezir Vezire benzer.
Sürç-i lisan eylediysek affola.