Evet, bu lafı hemen hemen hepimiz genelde annemizden birçok kez duymuşuzdur. Ana yüreği derler, evladının sıkıntıya düşmeni ister mi? Kendi canı yansın, acısın; fakat yavrusuna zarar gelmesin. Yaşın kaç olursa olsun, ne işle uğraşırsan uğraş annenin gözünde hep büyüyemiş yardıma muhtaç bir nefessin. Yıllarca çalışırlar, didinirler, dişinden tırnağından artırırlar ve sana gelecek yaratırlar. Okusun büyüsün de tabiri caizse adam olsun diye düşünürler. Peki biz bunca gayret karşısında adam olabiliyor muyuz? Mevki makamı bir köşeye atıp onlara yeterince değer verebiliyor muyuz? Kısa ama etkisi bir o kadar büyük hikaye ile kalemimi oynatmaya devam etmek istiyorum. Küçük kız, kendini bildiği günden beri annesinden büyük bir şefkat görmüş ve ondan duyduğu sözlerle pamuk prensesten daha güzel olduğuna inanmıştı. Ona göre; nur yüzlü ve badem gözlüydü. Herdaim bir tanecik yavrusuydu. Ama ilkokula başlayınca işler değişti. Çevresindeki birçok arkadaşı onun hiç de güzel olmadığını, hatta çirkin bile sayıldığını söylemekteydi. Küçük kız, önceleri onlara inanmayıp kıskanıldığını düşünüyordu. Fakat zamanla gerçeklerle yüzleşmeye başlamıştı. Annesinin pamuğa benzettiği yüzü, çiçek bozuğu bir cilde sahipti. Badem dediği gözleri ise şaşıydı. Vücudu da bir serviyi andırmıyordu. Demek ki annesi onu aldatmış ve yıllar yılı çekinmeden yalan söylemişti. Genç kızın anne sevgisi kısa bir süre sonra nefrete dönüştü. Evlenme çağına gelmiş olmasına rağmen yüzüne bakan yoktu. Üstelik de gözleri bütün tedavilere rağmen düzelmiyordu. Genç kız doktorların gizlice yaptığı konuşmalardan kör olacağını anladığında çılgına döndü ve kendisini hala çocukluk yıllarındaki ifadelerle seven annesinin bu yalanlarına dayanamayıp evi terk etmeye karar verdi. Fakat annesi, uzak bir yerde iş bulduğunu söyleyerek ondan önce davrandı ve kazandığı paraları bir akrabasına gönderip kızına bakmasını rica etti. Genç kız bir süre sonra maalesef görmez oldu. Karanlık dünyasıyla artık baş başaydı. Bu arada annesini hiç merak etmiyordu. Çünkü yalancıydı annesi , ölse bile bir onun için kayıp sayılmazdı. Bir gün doktorlar uygun bir çift göz bulduklarını söyleyerek kızı ameliyat ettiler. Ancak o, gözünü açtığında yine aynı yüzü görmekten korkuyordu. Fakat kör olmak zordu. En azından kimseye yük olmazdı. Genç kız geçirdiği operasyonun sonrasında aynaya baktığında müthiş bir çığlık attı. Karşısında sanki bir dünya güzeli vardı. Gerçekten de aynada gördüğü bu kız harikaydı. Yüzündeki bozukluklar tamamen kaybolmuştu. Çok kemerli olan burnu düzelmiş, kepçe kulakları normale dönmüş ve yaban otlarını andıran saçları dalga dalga olmuştu. Genç kız, yanındaki yaşlı ve tecrübeli doktora sevinçle sarılarak: “Sanki yeniden dünyaya geldim. Yüzümde hiçbir çirkinlik kalmamış, bana estetik ameliyatı da mı yaptınız?” diye sorar. Doktor: “Böyle bir ameliyat yapmadık kızım, annenin bağışladığı gözleri taktık. Sen, onun gözünden gördün kendini”diyerek cümlesini tamamlar. Batı'nın ürünü olan anneler gününün, 18 yaşını doldurur doldurmaz ailesinden kopan, deyim yerindeyse kendi özgür hayatını yaşayan Avrupa'lı gençlerin hiç değilse senede bir gün aileleriyle iletişim kurmalarını, bir araya gelmelerini sağlamaya yönelik planlı girişimler olduğunu düşünebilirsiniz. Yada sermayesini arttırmak isteyen istismarların para tuzağı olduğunu, herşeyin değerinin parayla ölçüldüğü kapitalist sistemi de bahsedebilirsiniz. Yalnız ortada bir gerçek var ki; siz kabul etseniz de etmeseniz de, ellerini öpseniz de öpmeseniz de, her yıl Mayıs ayının ikinci Pazar günü Anneler Günü olarak ülkemizde atmış yılı aşkın bir süredir mutad bi şekilde kutlanır. Elbette sevginin zamana, mekana bir kalıba sığmadığını hiç şüphesiz düşünenlerdenim. Ama eleştirilecek o kadar şey varken herdaim olduğu gibi bu günde özel olarak anneler günün kutlu olsun diyerek yanağını öpmek emin olun bizden çok şefkatli annelerimizi yüceltecektir. Onların rızasını almadan işimizin rast gitmeyeceğine dair güçlü bir inancımız var. Evladını bir hazine gibi görüp o ölçüde değer veren en kıymetli varlıklarımızın günü kutlu olsun. Rabbim her daim hayırlı birer evlat olabilmeyi, onları layıkıyla sevip sayabilmeyi bizlere nasip etsin . Vesselam