Çocuklar hareket etmek ister, bu sebepten dolayı çocuklar sürekli hareket halindedir. Çünkü hareket onların tüm kişisel gelişimi için en temel ihtiyaçlardan birisidir. Hareket, davranışların çocukların sadece motorik ve bedensel gelişimlerini değil, bunların yanında duygusal, psikolojik, sosyal ve algılama gelişmesini de etkilediği bilinmektedir. Ruhsal gelişim bile, çocuk yaşlarda genel olarak hareket ve algılama mekanizması sayesinde gelişir. Hareket uyarıları, doğrudan sinir sisteminin gelişmesini ve yayılmasını destekler. Bu sayede, düşünebilmek için şart olan beyinin, çeşitli bölgelerinin haberleşmesi sağlanmaktadır.
Çocuklarımızın günlük yaşantılarında, hareket etme imkanları maalesef giderek azalmaktadır. Birçok çocuğumuz anaokuluna, okul ve boş zamanlarındaki aktivitelere servis veya özel araçlar ile taşınmaktadır. Yaşadıkları çevrelerde oynama ve istedikleri gibi hareket etme alanları gittikçe azalmakta, televizyon ve bilgisayar karşısında daha çok zaman geçirmektedirler.
Duruş hataları ve bozuklukları, fazla kilo, kalp ve tansiyon hastalıkları, psiko-sosyal davranış bozuklukları, kas zayıflamaları ve koordinasyon sorunları hareket eksikliğinden oluşan sorunların sadece bazılarıdır. Hareket, insan gelişiminin temel unsurlarından birisidir. Daha anne karnında iken bile çocuklar kendiliğinden hareket eder ev bu hareket ihtiyacı çocuğun bütün gelişimi süresince devam eder. Araştırmalar, erken hareket etmenin ruhsal ve zihinsel gelişimin yanı sıra sosyal ve motorik gelişimin olumlu etkilendiğini kanıtlamıştır. Araştırmalardan edinilen bu bilgiye karşılık, günümüzde hareket eksikliğinden doğabilecek ciddi sonuçlar ile karşı karşıyayız. Birçok anne-baba bu konudan şikayetçi. Gittikçe daha az hareket edilen bir yaşam alanında, çocuklarımıza sağlıklı gelişimleri için ihtiyaçları olan, hareket ve tecrübe kazanma imkanı sağlamak zorundayız. Bu nedenle, oyun ve oyuncak hareket etmenin önemli bir parçasıdır.
Çocuk, diğer canlı türlerine göre daha yavaş büyümesine ve gelişmesine rağmen, diğer türlerden çok fazla şey öğrenmek ve gelişmek zorundadır. Çocuğun gelişmesini ve şekillenmesini etkileyen şeylerin başında oyun gelmektedir.
Oyun, oyuncak ve çeşitli sportif etkinliklerin, eğitsel amaçları arasında zeka ve beden gelişiminin ön sıralarda yer almasına rağmen, bu konuda toplum ve bireysel olarak yatırımlarımız yetersizdir. Oysa enerjik, becerikli, zeki ve güler yüzlü bir çocuk, tüm anne ve babaların istediği bir evlat tipidir. Çocukların içten gelen oyun hevesi, açık havada ve oyun bahçesinde kendi yaşıtları ile buluşarak çeşitli oyun oynamaları, çoğu aile büyüklerince; boşa zaman geçirmek, haylazlık ve yaramazlık şeklinde değerlendirilmektedir. Özellikle anneler, toplumun yerleşik anlayışı ile koruyucu rolünü üstlenirken bazı kurallarda getirmektedirler;
*koşma düşeceksin,
*dışarı çıkma üşürsün,
*otur yoksa terlersin,
*derslerine çalış,
*aklın fikrin oyunda,
*sokak çocuğumu olacaksın,
ve benzeri uyarıların ardında koruma hissi, geçmiş nesillerden gelen tutucu bir annelik ve yanlış bilgi yatmaktadır. Bu tür davranışlardan en çok zarar gören çocuklardır. Bu kurallarla yetişen çocuklar; uyuşuk, beceriksiz ve gelişimleri yavaşlamış olarak, geleceğin güçsüz, sağlıksız, verimsiz ve mutsuz ergenleri olarak karşımıza çıkacaktır.
Okul öncesi, ilk ve ortaokul çağında, beden işlekliği ve hareketliliğinin eğitimi çok önemli yararlar sağlar. 2-12 yaşları arasında çocukların çeşitli oyuncaklar ve oyun imkanları ile eğitilmeleri, onların sağlıklı ve beden becerileri gelişmiş varlıklar haline gelmesine destek olur. Modern psikoloji ve pedagojide çocukların, çevreden gelen çeşitli uyarımlardan etkilendiğini ve onların gelişimini hızlandırdığını belgelemişlerdir. Çocukların sinir sistemi, duyu organları, solunum fonksiyonu, kan dolaşımı, kasların işlekliği, denge becerileri, el becerileri oyunlar arasında devreye girer.
İlk ve Ortaokullar da 'Mi-temps pedagogigue et sportive' şeklinde tanımlanan yaklaşımla, çocuk gelişiminde öğrenimin yanı sıra devinimin de önemi vurgulanarak, ilk ve ortaokul çocuklarına yarım gün sınıfta eğitim-öğretim ardından, yarım gün de oyun ve spor etkinlikleri ile dolu bir eğitim modeline ihtiyaç vardır.
Yerel yönetimlerce, her mahalleye mümkün ise ibadethaneler ile iç içe girmiş eğitsel amaçlarla düzenlenmiş doğal oyun alanları ve tesisler yapılmalıdır. Her tesis ve oyun alanlarında eğiticiler görevlendirilmeli ve bunun takibi yapılmalıdır.
Tüm çocuklar bizim, anne-baba rollerini çalmadan aktif ve ahlaklı birer insan olmaları için gerekli ortam, donanım ve imkanlar sunmak biz büyükler için ahlaki bir ödevdir. Unutmayalım ki, 'daima aynı noktaya düşen bir damla, kayayı delebilir'.
Hareket etme gücüne sahip olmanız temennisiyle...