“Çocuklukta ihmalin izi: (boşluk hissi)” bu kitap Jonice Webb e ait. Jonice psikiyatr. Kitap danışanlarından edindiği izlenimle oluşturulmuş gerçek vakalara ait. Yetişkinlerin çocuklarını büyütürken yaptığı, küçük ve önemsiz sandığı hataların yıllar sonra nasıl kocaman arızalara dönüştüğü ve insanın karşısına dikildiğini göstermek adına çok önemli bir kitap.
Boşluk hissi yetişkin dönemde görülen intiharların altta yatan sebebi. Boşluk hissi kişinin hayata katılma ve hayattan zevk alma yeteneğini engeller. Çocuklukta ailede duygusal olarak ihmal edilmiş kişilerde görülür.
Neden aileler duygusal ihmal ederler. Webb’e göre duygusal ihmalin en talihsiz yönü budur: kendi kendini çoğaltır. Duygusal olarak ihmal edilen çocuklar kendi duyguları ve başkalarının duyguları hakkında kör bir noktada büyürler. Ebeveyn olduklarında, kendi çocuklarının duygularından habersizdirler ve çocuklarını aynı kör noktaya getirerek büyütürler.
Çocuklar sünger gibidirler. Ebeveynin sevgi, özen ve yardımlarını özümserler. Uzun süre su görmeyen bir sünger en sonunda sertleşir ve kurur. Sevgiden, ilgiden ve yardımdan uzun süre uzak kalan bir çocuk da sertleşir, duvar örer, duygusal besin alıp verme konusunda sıkıntı yaşar. Ne sevgi hisseder ne de bunu ifade eder. Hayatın yakıtı duygudur. Çocuklukta tamamlanmadıysak, yetişkin olarak kendimizi tamamlamak zorundayız. Yoksa kendimizi bir boşluk hissiyle dolmuş halde buluruz.
Duygusal ihmalle büyüyenlerin bazı ortak özellikleri vardır. Uzun arkadaşlıkları yoktur. İnsanlar onu “kendini beğenmiş” olarak tanımlar.
İnsanlar onu mantıklı tavsiyeler için ararlar. Duygusal destek için değil. Zayıf öz disiplin belirtileri gösterir. Ertelemeye meyillidir. Düzensizdir. Kapasitesinin altında başarı gösterir. Aşırı yeme, aşırı uyuma çok para harcama alışkanlıkları vardır. Sinirlendiğinde, aşırı ve patlayıcı olma eğilimleri vardır. Okulda zorbalığa maruz kalırlar. Arkadaşlıkları derinlikten ve özden yoksundur.
Sosyal ortamlardan sıkılırlar. Ebeveynlerinin hatalı olduğunu kabul etmek istemezler “sorun bende onlar elinden geleni yaptı” derler.
Kendini sürekli diğer insanlarla kıyaslayıp eksik olduğunu düşünürler. Çoğu zaman evde yalnız kalmayı tercih ederler.
Duygusal ihmal edilmiş kişi duygularını açık ederse aleyhine kullanılacağını öğrenerek büyümüştür. Depresyonda hissederler ama sebebini bilmezler. Yakın ilişkilerde rahat olamazlar. Duygusal olarak ihmal edilen bireyler düşük öz saygıya sahiptir. Aileleri onlara sürekli “bir tuhafsın” mesajı yüklerler.
Bu noktada Doğan Cüceloğlu’nun şu sözünü hatırlatmak istiyorum. “Aynı evde yaşasanız da yok saydığınız bir çocuk terkedilmiş bir çocuktur”
Jonice Webb’in kitabında örnek olarak verdiği Josh var. Josh annesiyle yaşıyordu. Görünüşte annesi Joshu seviyordu ama çocuğunu gerçekten göremedi. Çocuğunun güçlü ve zayıf yönlerini bilmiyordu. Çocuğunu tanıma adına bir çabası yoktu. Duygusal bir bağ geliştiremedi. Josh öz değerlendirme algısı ya da bir kimlik geliştiremedi. Öğretmenlik okuyup kamyon şöförlüğü yaptı. Sınıfta kontrolü sağlayamıyordu.
Josh kariyerini seçme ve hayata geçirme konusunda yeteneksiz olduğunu düşünüyordu. Neye ilgisi olduğunu, hangi konuda iyi olduğunu anlamakta zorluk çekiyordu. Annesi joshun eğitimiyle ilgili kararları oğlunun kim olduğuna ve neye ihtiyacı olduğuna dayanarak değil kendisinin kim olduğuna ve neye ihtiyaç duyduğuna bağlı olarak vermişti.
En korkutucu yaklaşım tarzı şudur bana göre: “çocuk sahibi olmak” DNA larınıza sahip olsa da bir çocuğun sahibi olamazsınız. Üzerinde kafanıza göre işlem yapamazsınız. Bir çocuktan en çok sorumlu olursunuz.
Allaha emanet olun.