Diriliş Ertuğrul dizisinde Türkiye Selçuklu Devleti devlet adamı ve baş mimar olan Sâdeddin Köpek’i yeniden devreye soktular.
Türkiye Selçuklu Devleti’nin en parlak döneminin Uluğ ve Dindar Sultanı Alâeddin Keykubâd’a, zehirletmek suretiyle siyasi suikast tertipleyen Köpek, çok hırslı, saltanatta gözü olan ve Moğollar tarafından kandırılmaya müsait küçük profilli bir devlet adamı olması dolayısıyla aşağılık emeline nâil olamadan kendi yaptırdığı Kudabadat Sarayında boğdurulmak suretiyle yaptıklarının bedelini canıyla ödedi.
Köpek (it) bir hayvan adı olmasına rağmen insanın en sâdık dostudur. Bu açıdan bakıldığında Sâdeddin Köpek, Uluğ Sultan Alâeddin’in en sâdık devlet adamları arasında idi. Köpek adının hakaret anlamına gelmediğini burada belirtmeliyiz. “Yaptırmış olduğu kervansarayın kitabesinden adının Köpek b. Muhammed, lâkabının Sâdeddin olduğu anlaşılmaktadır.”
***
Asıl konumuz Sadeddin Köpek değil ama, Türkiye Selçuklularını bir taraftan Moğollar, diğer taraftan Bizans tekfuru sıkıştırmaya başlayınca; bir uç beyi olarak Bizans tekfurunun yanı başına kadar sokulan Kayı Obası’nın beyi Ertuğrul’u hiç rahat bırakırlar mı?..
Zeki ve akıllı adımlar atan ve stratejik düşünen Alâeddin Keykubâd, Türkiye Selçuklu Devleti’nin birlik ve beraberliğini sağlamak için büyük gayret sarfederken Köpek’in, kendisine ihanet edeceğini nereden bilebilirdi. Belki biliyordu da daha fazla ileri adımlar atabileceğini tahmin etmiyordu.
13. yüzyılda Bizans ve Moğollar nasıl ki Anadolu’ya saldırı düzenleyerek taş üstünde taş bırakmamacasına zulüm ve zâlimlikte ileri gittilerse; 21. Yüzyılda da Birleşik Kraliyet (Haçlı) Ordularının öncü kuvvetleri olan Tapınak Şovalyelerini (DEAŞ, PKK, EL-NUSRA, FETÖ, Şİİ teröristler) Türkiye’nin üzerine saldırtanların, zihniyet olarak aralarında pek fark yoktur.
12 Eylül öncesinde sol örgütler, mezhep savaşları ile etnik savaşlar nasıl Amerika ve Büyük Britanya kaynaklıysa; İslâm’ın kalbi olan Türkiye’ye yönelik küresel saldırılar da aynı global güçlerin eseridir. Terör örgütleriyle bükemedikleri bileği kırmak için bombalar patlatmak suretiyle turizmimizi baltalamaya, kurlarda oynama yaparak ve derecelendirme kuruluşlarını devreye sokarak, sıcak para girişini dâhili ve hârici olarak engellemek suretiyle ekonomimiz üzerinde çok büyük oyunlar oynamaya başladılar.
Türkiye bankalarındaki döviz mevduatı 140 milyar dolardır. Yastık altında tahmini olarak 80-100 milyar dolar arasındadır. Türkiye’deki istihdamın %75’ini ise KOBİ’ler sağlamaktadır. İngiltere beş yıldan beri, Almanya ise 3 yıldan beri devlet bazında altın ve gümüşe yatırım yapmaya başlamışlardır. Türkiye ise bir yıldan beri gözünü altın ve gümüşe çevirmiştir.
Küreselleşen dünyada sözü geçen iki saik vardır.
Bunlardan birisi hâlâ borusunu öttüren Amerika,
Diğeri ise uluslararası kredilendirme kuruluşlarıdır.
Küresel sistemde bankalar ve borsalar ise dolara
Bu arada kâğıt parçası olduğu için pek değeri olmayan Amerikan Dolarının başına ne/nelerin gelebileceği ise muallaktadır. İngiltere’nin en köklü zengin ailelerinden ve ABD’de vakıfları olan bir sözcü, yakın zamanda yaptığı açıklamada, dolarların altına dönüştürülmesi gerektiği yönünde bir uyarıda bulunmuştur.
Dünya tarihinin son 300 yılına damgasını vuran Yahudi Rockefeller Ailesi, Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalamakla kalmamış, küresel sistemi avucunun içine alarak enerji kaynakları koridoru üzerinde sömürü düzenini devam ettirebilmek için Afrika, Asya ve Ortadoğu’daki petrol ve yeni keşfedilen doğalgaz ile diğer stratejik maden kaynakları üzerinde yine söz sahibi olmak için Afganistan’ı, Irak’ı, Libya’yı ve Suriye’yi bölerek sırada İran, Rusya ve Türkiye’ye doğru hamle üstüne hamle yapmaktadırlar.
Vatikan aracılığıyla Tevrat ve İncil’i değiştiren bu küresel Yahudi şirketleri, FETÖ vasıtasıyla Kur’an meallerini sadeleştirme operasyonu başlatmıştı. Küresel Kraliyet Güçleri, 15 Temmuz Darbesi’nde başarılı olmuş olsalardı, Pensilvanya’daki kâinat imamı denilen şahıs “Halife” unvanıyla Türkiye’ye dönerek Vatikan’ın yarım kalan işini tamamlayacaktı.
Şimdilerde bu FETÖ alçağı ve kripto aveneleri Türkiye’deki bankacılık sektörünü ve sistemini çökertmek için fısıltı gazetesi ve sosyal medyayı devreye sokarak bankalardaki paraları çekme operasyonuna giriştikleri gözleniyor. Banka uzmanları, mevduat sahiplerinin bankalardaki paralarının yüzde 20 civarında çekmeleri durumunda bu sistemin çökebileceği ikazında bulunuyor.
Millî Seferberlik’te düşmanın kim olduğu tanımlaması yapılarak açık ve net biçimde belirlenmeli…
Ayrıca; “yerli malı yurdun malı herkes bunu kullanmalı” kampanyası yurt genelinde yaygınlaştırılarak kaliteli yerli marka/markalar ortaya çıkarmak, dolayısıyla her alanda üretim, üretim, üretim ve üretim seferberliği başlatılmalıdır.
Bu seferberlik sözde değil, özde olmalıdır.
TRT-1’deki Sanayi Savaşlarını bu anlamda önemsiyorum.
AZİZİM DİYOR Kİ…
Ne dövizim var ne de param…
Çok param olsaydı, Konyalılar gibi ya altına ya da konuta yatırım yapardım.
Çok param olsaydı, Avrupa’daki Türkler ile 30 milyon Müslümanı organize ederdim.
Çok param olsaydı, Hollywood benzeri büyük film stüdyoları kurar ve milleti uyandırmak için sinema ve dizi filmleriyle bu sektöre yatırım yapardım.
Çok param olsaydı, Türk-İslâm âlemindeki mazlumların ve mağdurların yardımına koşardım.