İnsan aktiviteleri sonucu arazinin bozulması ve toprakların verimi kaybetmesiyle birlikte çölleşme ortaya çıkar. Çölleşme gıda kıtlığını ve dolayısıyla açlığı beraberinde getirir. Açlık insana her şeyi yaptırır. Günlerce evine çocuğuna ekmek götüremeyen insanlar çevredeki gıda taşıyan araçlara, bakkallara marketlere saldırır, yağmalama başlar.
Nitekim geçen hafta bütün medyada ve televizyonlarda yer alan haberde özetle ne diyordu: “Ekonominin giderek kötüleşmesi Güney Amerika ülkelerinden Venezuela’da gıda kıtlığını da beraberinde getirdi. Başkent Caracas'ın yanı sıra diğer kentlerde de vatandaşlar gıda kıtlığı ile savaşıyor, yiyecek almakta zorluk çeken halk bu kez marketlere, bakkallara saldırdı.”
Dünyanın en zengin petrol yataklarına sahip olan Venezuella’da kötü yönetim ve adaletsiz gelir dağılımı yüzünden işsizlik artmış ve neredeyse nüfusun üçte biri açlık sınırı altında yaşamaya başlamış ve gelinen nokta bu. Fakir ve yoksul halk ne yapıyor, ülkesine gelen gıda tırlarını yağmalıyor, hırsızlık yapıyor ve bakkallara ve marketlere saldırıyor.
Bir an için oradaki insanların kendinizi yerine koyun, topraklarınızdan petrol fışkırıyor ama tarımsal faaliyetler yapılamıyor. Gıda güvenliği dışa bağımlı, dolayısıyla gıdalara ulaşmak parası olanın işi. Evde çocuklar ekmek bekliyor, siz bir şey yapamıyorsunuz. Allah yardımcınız olsun.
İnsan hayatını devam etmesi için hava ve su kadar yiyeceğe de ihtiyacı var. Gıda maddeleri nerede yetişir? Toprakta. Yeşil örtü nerede olur? Toprakta. Yani TOPRAK VARSA HAYAT VAR.
Ancak dünyanın pek çok ülkesinde toprağın başı kuraklık, erozyon, verimli tarım topraklarının yok edilmesi ve nihayet çölleşme ile dertte. Aslında dünya bunun farkında ve her yok olan şeyin farkındalığını sağlamak üzere harekete geçen Birleşmiş Milletler bunun içinde bir antlaşma yapmış.
17 Haziran 1994'te Paris'te kabul edilen “Uluslararası Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi”ne göre ülkelerin, sadece topraklarının çölleşme ve diğer etkenler nedeniyle tahrip olma düzeylerine göre değil aynı zamanda ekonomik gelişme düzeylerine göre de yükümlülükleri ve çeşitli mekanizmalardan yararlanma olanakları belirlenmektedir.
Çölleşme, arazi bozunumu ve kuraklık en çok kırsal bölgelerde yaşayanları etkiliyormuş gibi gözükse de bu etkilerin artan gıda fiyatlarındaki artışa bağlı olarak dalga dalga yayılacağı, şehirleri ve burada yaşayan şehirlileri de tehdit edeceği öngörülüyor.
Konunun uzmanlarının belirttiklerine göre; dünyada yaklaşık 1,5 milyar insanın yaşamı bu bozunmakta olan arazilere bağlıyken, dünyanın en fakir kesiminin yüzde 42’si çoktan bozunmuş arazilerde yaşıyor. Tarım alanlarının yüzde 52’sinin ise orta veya ileri düzeyde bozunuma uğramış durumda.
Küresel iklim değişikliği, kuraklık ve çevre kirliliği ile plansız kentleşme sanayide yanlış yer seçimi gibi nedenlerle verimli tarım topraklarımızda azar azar azalıyor. Zaten Türkiye, aynı zamanda söz konusu sözleşme karşısında “Gelişmiş ve Çölleşmeden Etkilenen Ülke” konumundadır. İç Anadolu Bölgesi de bundan nasibini alıyor.
Ülkemizde çölleşmeyle mücadele konusunda Mülga Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan ve halen Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından takip edilen, “Türkiye Çölleşmeyle Mücadele Ulusal Eylem Programı” uygulanıyor, farkında mısınız?
ÇETİNCE: “Toprağına Sahip Çık, Türkiye Çöl Olmasın”