Küresel ısınma, iklim değişikli ve yer altı sularının bilinçsiz kullanımı çölleşme ve kuraklığı beraberinde getiriyor. Konya Kapalı Havzası’nda meyana gelen obruklar özellikle son 10-15 yıl içerisinde hızla artış göstermektedir.
Özellikle son yıllarda yaşanan küresel ısınma, iklim değişikliği, çölleşme, biyolojik çeşitliliğin azalması ve kuraklık ekolojik sistemi doğrudan etkiliyor. Suyun başta tarım, sanayi ve evlerde kullanımı olmak üzere hayatımızın birçok alanında bilinçsizce tüketiliyor. Birleşmiş Milletler kararıyla 1994'ten bu yana her yıl 17 Haziran, "Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü" olarak kutlanıyor. Konya Kapalı Havzası’nda yeterli yağışların olmaması, mevcut suyun bilinçsiz kullanımı ve bununla birlikte meydana gelen obruk sorununu konunun uzmanı, Jeoloji Mühendisleri Odası Konya Şube Başkanı Şükrü Arslan gazetemize değerlendirmede bulundu.
Konya Kapalı Havzası’nda sıklıkla görülen obrukların nasıl oluştuğunu dile getiren Şükrü Arslan, “Obruk oluşumunda öncelikle eriyebilen nitelikteki (karbonatlı kayaçlar, evaporitler) tabakaların arasında dolaşan yer altı suyu veya yüzeyden süzülen çeşitli türdeki (tarımsal sulama, kentsel ve evsel atık sular) sular küçük çaplı bir boşluk oluşturmaktadır. Daha sonra suların hareketi ile bu boşluk büyüyerek mağara şeklini almaktadır. Boşluğun boyutları giderek büyürken üstteki örtü tabakası bir süre sonra ağırlığını taşıyamayıp ani bir hareketle çökmektedir. Dolayısıyla depremlerde olduğu gibi obrukların da oluşum zamanını önceden kestirmek mümkün değildir. Çökmelerde ani bir yer hareketi, bir titreşim veya örtüdeki ağırlığın artması hızlandırıcı unsurlardır. Çöken tabakaların kalınlığı, çöken malzeme miktarı, çökme hareketinin derinliği ve yer altı su seviyesinin durumuna göre kimi obruklar tabanda yer altı suyuna kadar ulaşmakta kimileri ise sadece bir çöküntü şeklini almaktadır” bilgisini verdi.
ARSLAN: OBRUKLAR KORKU KAYNAĞI VE RİSK UNSURU OLMUŞ DURUMDA
Obrukların uzun yıllardır var olduğunu söyleyen Şükrü Arslan şunları kaydetti: “Obruk oluşumları sadece günümüzde değil binlerce hatta yüzbinlerce yıldır devam eden jeolojik olaylardır. Ancak son yıllarda Konya Kapalı Havzası’nda obruk oluşumlarının hızı artmıştır. Özellikle son 10-15 yıllık periyot içinde 20’nin üzerinde oluşan yeni obruk bilinmektedir. Bu obrukların bazılarının önemli karayollarına ve yerleşim alanlarına yakın bölgelerde oluşması yörede yaşayanlar için bir korku kaynağı ve risk unsuru olmasını sağlamıştır. Dolayısıyla bu obrukların oluşum nedenlerinin tespit edilerek önlem alınması kaçınılmaz hale gelmiştir. Konya Kapalı Havzası’nda özellikle Karapınar ve Eskil arasında 100’ün üzerinde farklı çap ve derinlikte polye, uvala obruk, düden ve dolin gibi karstik yapılar bulunmaktadır.”
‘ÜLKEMİZDE EN ÇOK YER ALTI SUYU TÜKETİLEN SU HAVZASIDIR’
Konya Kapalı Havzası’nda belirli bölgelerde meydana gelen yağış miktarına değinen Şükrü Arslan, “Obrukların içinde oluştukları İnsuyu Formasyonu genel karakteri ve yer altı sularının niteliklerinde çok önemli bir değişim gözlenmemiştir. Son yıllardaki obruk oluşumlarının artmasının temel nedeni aşırı yer altı suyu tüketimine bağlı olarak yeraltı su seviyesindeki yıllık ortalama 1 metre dolayında gerçekleşen düşümlerdir. Konya Kapalı Havzası, Türkiye’de gerçekleşen yıllık yağışın metrekareye 622 milimetrenin sadece yarısı kadar ortalama metrekareye 318 milimetre yağış almaktadır. Havza içinde Karapınar Bölgesi yıllık ortalama metrekareye 300 milimetrenin altında iken Tuz Gölü çevresinde yıllık ortalama yağış metrekareye 250 milimetre olarak düşmektedir. Buna karşılık ülkemizde en çok yer altı suyu tüketilen su havzasıdır” ifadelerine yer verdi.
ARSLAN: TARIM YAPILAMAYAN YAKLAŞIK 1,7 MİLYON HEKTAR ALAN İSE SU BEKLEMEKTEDİR
Havzada tarıma elverişli alanda kullanılan su miktarını ve buna bağlı olarak ihtiyaç olan sudan bahseden Şükrü Arslan, “Havzada tarıma elverişli alan yaklaşık 3 milyon hektar olup bütün su imkanları kullanıldığında sadece 1 milyon hektarı sulanabilmektedir. Havzada işletmede ve inşa halindeki barajlar ve su tesisleri ile toplam içme ve kullanma suyu miktarı yaklaşık 4 milyar metreküptür. Bu suyun 2,4 milyar metreküpü yer altı sularından karşılanmaktadır. Hektar başına 4 bin metreküp su ihtiyacı olduğu varsayıldığında yıllık 12 milyar metreküp su ihtiyacı vardır. Havza içindeki tüm imkanlar kullanıldığında yıllık 4 milyar metreküp (sulama 3,5 milyar metreküp, kullanma 0,5 milyar metreküp) kaynak kullanılabilmekte olup sulama bekleyen alanların ihtiyacı olan su açığı ise yıllık 8 milyar metreküptür. Halen su azlığı nedeniyle herhangi bir tesis kurulmayan ve sulama yapılamayan dolayısıyla düşük verimle tarım yapılabilen veya tarım yapılamayan yaklaşık 1,7 milyon hektar alan ise su beklemektedir” dedi.
YETİŞTİRİLEN ÜRÜNLER BÖLGENİN YAPISINA UYGUN OLMALI
Bölgede su ihtiyacı olan bitkilerin üretiminin arttığına dikkat çeken Şükrü Arslan şu görüşlere yer verdi: “Konya Kapalı Havzası’nda 15-20 yıl önce sadece buğday, arpa, yulaf gibi yağışlarla su ihtiyacını karşılayan veya 1-2 sulama ile üretilebilen hububat tarımı yapılıyordu. Günümüzde ise mısır, şekerpancarı, yonca ve yeşil sebze gibi sezonda 8-10 kez su isteyen tarımsal üretim yaygınlaşmıştır. Çiftçilerin çok su isteyen bu bitkilere yönelmesinin en önemli nedenleri katma değerinin daha yüksek olması ve bu ürünlere verilen teşviklerdir. Havzada yine 10-15 yıl önce çok yaygın olan küçükbaş hayvancılık giderek yerini büyükbaş hayvancılığa bırakmıştır. Bölgede artan nüfus ve sanayileşme de su kullanımını artıran diğer bir faktördür. Ancak su kullanımında en önemli paydaş olan (yaklaşık yüzde 80) tarım kesiminde, su kullanımı kontrolsüz ve çok yoğundur.”
ARSLAN: OBRUKLARIN EN YOĞUN GÖZLENDİĞİ ALAN KARAPINAR VE ESKİL ARASINDAKİ BÖLGEDİR
Konya Kapalı Havzası’nda obrukların en çok nerelerde meydana geldiğini anlatan Şükrü Arslan, şu ifadelere yer verdi: “Konya Kapalı Havzası’nda obrukların en yoğun gözlendiği alan Karapınar (Konya) ve Eskil (Aksaray) arasındaki bölgedir. Ayrıca Çumra, Altınekin ve Kadınhanı bölgesinde de obruk oluşumları vardır. Obruk oluşumları son yıllarda hızla artmış olup giderek yerleşim alanları ve bölgede yaşayanlar için tehlike arz etmeye başlamıştır. Bu obrukların en iyi bilinenleri Çıralı, Meyil, Tımraş, Kızören ve Yarımoğlu obruklarıdır. Obrukların tamamı Orta Anadolu’da oldukça geniş bir yayılım alanına sahip olan Orta Miyosen-Alt Pliyosen yaşlı İnsuyu Formasyonu yayılım gösterdiği alanda oluşmuştur. Kimi araştırmacılar bu formasyonu Cihanbeyli formasyonu olarak tanımlamaktadırlar. İnsuyu Formasyonu; başlıca beyaz, açık gri, krem, açık kahve renkli ve kalsit dolgulu, mikritik, kırılgan kireçtaşları ile sarımsı yeşil renkli, magnezyumca zengin marn ve tüf karışımından oluşmaktadır. Formasyon, orta-kalın tabakalı olup tabakalar genellikle yatay, yer yer çok az eğimlidir. Formasyonun kalınlığı kesitlerde yaklaşık 450 metre olarak ölçülmüştür.”
OBRUKLARIN NE ZAMAN OLUŞACAĞI ÖNCEDEN TESPİT EDİLEMİYOR
Obrukların meydana gelen depremlerle ilişkilendirilemediğinin altını çizen Şükrü Arslan, Obruk oluşumları net gün ve zamanının belirlenmesi çok güç. Bölgemizde obruk oluşumlarını ancak çiftçi veya vatandaşlarımızın görmesi üzerine bilgi sahibi oluyoruz. Vatandaşların tespiti ile olayın oluşumu arasında büyük farklılıklar gözlenebiliyor. Diğer taraftan depremlerin oluş anını saniye saniye tespiti yapılmaktadır. Bu sebeple deprem oluşumlarıyla obruk oluşumlarının ilişkilendirilmesinde kesin sonuç alınamamaktadır. Ancak teknik olarak değerlendirildiğinde yer altında oluşan karstik boşluk nedeniyle örtü biriminin çökmesinde deprem tetikleyici bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır” sözlerine yer verdi. •Pakize ŞENGÜL
- Güncel gelişmelerden anında haberdar olmak için bağlantıya tıklayarak PUSULA WhatsApp grubumuza katılabilirsiniz: https://chat.whatsapp.com/EMhe2A1A0esChU9ySiRiYR