Geçen hafta camilerimizde okunan Cuma Hutbesi çok önemli konulardan olan “Miras Paylaşımı” ile ilgiliydi.
Gerçekten miras paylaşımı konusu, miras paylaşımından daha önemli hale geldiği için üzerinde titizlikle durulması gerekmektedir. Çünkü, miras tartışmaları imani yönden tehlikeli noktalara varmaktadır.
Özellikle feminizmin etki alanına giren Müslüman kadınlar ile bazı erkekler haddi aşan değerlendirmelerde bulunabiliyorlar.
Birkaç ay önce bir televizyon programında eski milletvekili Mehmet Metiner;
“Kadınların şahitliğinden tut mirasa varıncaya kadar bütün sorumluluğun erkeğe verildiği dönemlerde erkek hem eşine bakıyor hem eşinin ailesine bakıyor, kendi ailesine bakıyor ve dolasıyla onun için miras 2 artı 1 şeklinde bölüşülüyor.
Ama, herkesin kendi kendine baktığı dönemlerde siz mirası eşit şekilde birleştirebilirsiniz. İsterseniz ayeti dondurursunuz, o tarihsel bağlamının içinde boğarsınız, öldürürsünüz” sözleriyle haddi aşan değerlendirmelerde bulunmuştu.
Bu sözün arkasındaki niyet ne olursa olsun imani yönden insanı götüreceği nokta bir bilene sorulabilir.
Bundan kaynaklı miras paylaşımı çok önemlidir. Onun için Diyanet İşleri Başkanlığının hazırlayıp camilerimizde okuttuğu hutbe çok önem arzetmekle birlikte belki de tartışmaları teğet geçmek üzere eksik bırakıldığını düşünüyorum.
Şöyle ki;
Hutbenin içerisinde Nisa Suresi-7, “Anne babanın ve yakınların miras olarak bıraktıklarından erkeklere pay vardır; yine anne babanın ve akrabanın miras olarak bıraktıklarından kadınlara da pay vardır; azından çoğundan, belli pay” Ayet-i Kerimesine yer veriliyor ve akabinde:
Miras taksim edilirken her hak sahibine hakkının verilmesi, kadın-erkek, büyük-küçük hiç kimsenin mağdur edilmemesi esastır. Kadınlara miras verilmemesine yönelik örf ve âdetler, dinimize göre adaletsizliktir, zulümdür, asla meşru değildir. Allah’a ve O’nun indirdiği Kur’an’a iman eden her Müslüman, mirastan payına düşene rıza göstermeli ve kardeşlerinin hakkına el uzatmaktan sakınmalıdır.“ değerlendirmesinde bulunuluyor.
Nitekim Rabbimiz mirasla ilgili hükümleri beyan ettikten sonra bizleri şöyle uyarır:
İşte bu, Allah’ın koyduğu sınırlarıdır. Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır. Kim de Allah’a ve Peygamberine isyan eder ve onun koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu ebedi kalacağı cehennem ateşine sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.” (Nisa 13-14)
Mirasın emanet olduğunu, miras ve kul hakkı arasında ince bir sınır bulunduğunu unutmayalım. Hırslarımıza yenilerek o sınırı asla çiğnemeyelim. Miras söz konusu olduğunda merhameti, insafı, adaleti ve hakkaniyeti elden bırakmayalım” sözleriyle hutbe tamamlanıyor.
Elbette ki, buraya kadar her şey çok güzel ve bu açıklamalara söylenecek bir sözümüz olamaz; ancak, hutbenin içerisinde yer alması gereken Nisa Suresinin 11. Ayet-i Kerimesine yer verilmeyerek hutbe eksik kalmıştır.
Esas tartışılan payların nasıl olacağıdır. Paylarda bu Ayeti Kerimenin içerisinde açıklanmıştır. Nisa Suresi 11. Ayet-i Kerimede Allah(cc):
“Allah size, çocuklarınız hakkında erkeğe, iki kadın payı kadar (vermenizi) emreder. İkiden fazla kadın iseler bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer yalnız bir kadınsa yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, ana-babasından her birinin mirastan altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da ana-babası ona vâris olmuşlarsa anasının hakkı üçte birdir. Ölenin kardeşleri varsa anasının payı, vasiyetten ve borçtan sonra altıda birdir. Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin fayda bakımından size daha yakın olduğunu bilemezsiniz. Bunlar Allah tarafından konmuş paylardır; şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir.” (Diyanet Meali) Buyurmaktadır.
Yüce Rabb’imizin emri kesin olup bu emir başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere tüm Müslümanlar tarafından eğilip bükülmeden söylenebilmelidir.
Bu Ayet-i Kerime ilgili meallere baktım. Diyanet İşlerinin eski meali ve şaibeli hocaların meallerinde erkeğe 2, kadına 1 miras paylaşımı “tavsiye” denilse de Diyanetin yeni meali ve tüm güvenilir meallerde “emir” olarak yer almaktadır.
Yani 2’ye 1 miras paylaşımı kesin olarak Allah(cc) emri olup bunun hilafına bir görüş beyanında bulunamaz!
Miras paylaşımında karar verici konumda olan varisler tercihlerini istedikleri gibi kullanabilirler, sorumluluk tamamen kendilerine aittir.
Ancak, neyin doğru neyin yanlış olduğu ile ilgili nefsi değerlendirmelere girmeden kesin doğrunun Allah(cc)’ın dediği olduğuna inanmak zorundadırlar.
Türkiye Cumhuriyeti hukukuna göre eşit paylaşım doğru olsa da Allah(cc) indinde doğru olan bizim için de doğrudur.
Çünkü, kanunlarımıza göre hak olan İslam’a göre hak olmayabilir. Öyle olunca Müslüman kendi tercih sınırları içinde Allah(cc)’ın emrine uymak zorunda olup uymadığı zaman günaha girer.
Asla ve asla Mehmet Metiner’in anlayışı gibi bir anlayışla söz ve davranışlarda bulunamaz; çünkü, bu söz ve davranışlar kişiye çok büyük zararlar açabilir ki, bunun düşüncesi bile insanın dengesini bozabilir.