Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Filistin'i tanımayan diğer devletleri, bu kritik dönemde tarihin doğru tarafında yer alarak Filistin devletini bir an evvel tanımaya davet ediyorum." dedi.
Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) 79. Genel Kuruluna hitabına salondakileri selamlayarak başladı.
BM Genel Kuruluna bugün bir kez daha seslenme fırsatı bulmaktan büyük bir bahtiyarlık duyduğunu dile getiren Erdoğan, 79. Genel Kurulun ülkeler ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni etti.
Erdoğan, "Genel Kurul Başkanlığını tamamlayan Sayın Francis’i tebrik ediyor, bu görevi devralan Sayın Yang’a başarılar diliyorum." ifadelerini kullandı.
Uzun mücadeleler neticesinde dost ve kardeş Filistin’in temsilcisini üye ülkeler arasında hak ettiği yerde görmekten duydukları memnuniyeti ifade eden Erdoğan, "Atılan bu tarihi adımın, Filistin'in Birleşmiş Milletler üyeliğine giden yolda artık son dönemeç olmasını temenni ediyorum. Filistin'i tanımayan diğer devletleri, bu kritik dönemde tarihin doğru tarafında yer alarak Filistin devletini bir an evvel tanımaya davet ediyorum." diye konuştu.
"Buradaki dostlarımın çoğunun ekranlarda seyrettiği krizleri biz anbean yaşıyor ve yönetmeye çalışıyoruz." diyen Erdoğan, "Dolayısıyla bugün sizlere gerilimlerin uzağında değil, tam kalbinde yer alan bir ülkenin lideri olarak sesleniyorum. Birileri rahatsız olsa da birileri şahsımızı yine hedef alacak olsa da bugün burada, insanlığın ortak kürsüsünde, insanlık adına bazı gerçekleri açık açık konuşmak arzusundayım." ifadelerine yer verdi.
Erdoğan, Birleşmiş Milletlerin milyonlarca insanın hayatını kaybettiği İkinci Dünya Savaşı sonrasında uluslararası barışı ve güvenliği korumak amacıyla kurulduğunu hatırlattı.
"Dünya Beşten Büyüktür' şiarının temsil ettiği değerlere, bugünlerde daha çok daha fazla ihtiyaç duyuyoruz"
Birleşmiş Milletlerin kuruluşuyla birlikte küresel istikrara, huzura ve adalete dair beklentilerin yeniden yeşerdiğini, barış umutlarının yeniden filizlendiğini dile getiren Erdoğan, "Ancak üzülerek görüyoruz ki son yıllarda Birleşmiş Milletler kuruluş misyonunu ifa etmekte yetersiz kalıyor. Giderek işlevsiz, hantal ve atıl bir yapıya dönüşüyor. 'Dünya Beşten Büyüktür' şiarının temsil ettiği değerlere, bugünlerde daha çok daha fazla ihtiyaç duyuyoruz." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, uluslararası barış ve güvenliğin imtiyazlı 5 ülkenin keyfine bırakılmayacak kadar önemli olduğuna şahitlik edildiğini kaydetti.
Bunun en dramatik örneğinin Gazze’de 353 gündür devam eden katliam olduğunu vurgulayan Erdoğan, 7 Ekim 2023'ten beri aralıksız süren İsrail saldırılarında 41 bini aşkın Filistinlinin hayatını kaybettiğini aktardı.
Erdoğan, çoğu çocuk ve kadın 41 bin insanın acımasız bir şekilde hayattan kopartıldığının altını çizerek, yine çoğu çocuk 10 binden fazla Gazzeli'nin nerede olduğunu kimsenin bilmediğini, aynı şekilde 100 bine yakın insanın yaralandığını ve sakat kaldığını bildirdi.
Zor şartlar altında görevini yapmaya çalışan 172 gazetecinin öldürüldüğünü de anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Hayat kurtarmak için çalışan 500'ü aşkın sağlık görevlisi öldürüldü. Açlıkla, susuzlukla boğuşan Gazze halkının imdadına koşan insani yardım görevlileri, 210'dan fazla Birleşmiş Milletler personeli öldürüldü. Savaşta dahi dokunulmaması gereken 820 camiyi, 3 kiliseyi vurdular. Onlarca hastaneyi, yüzlerce okulu, hasta taşıyan 130’dan fazla ambulansı vurdular. Birleşmiş Milletler kürsüsünden 'Birleşmiş Milletler Şartı'nı parçalayarak, bir de utanmadan tüm dünyaya, vicdan sahibi tüm insanlara işte buradan, bu kürsüden meydan okudular."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in temerküz kampına çevirdiği hapishanelerinden sızan görüntülerin nasıl bir zulümle karşı karşıya olunduğunu net biçimde gösterdiğini söyledi.
"17 binden fazla çocuk İsrail’in kurşunlarının, bombalarının hedefi oldu"
İsrail'in saldırıları sonucunda Gazze'nin dünyanın en büyük çocuk ve kadın mezarlığı haline geldiğine işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"17 binden fazla çocuk İsrail’in kurşunlarının, bombalarının hedefi oldu. Hind Recep, sadece 6 yaşındaydı. Yakınlarıyla güvenli bir yer ararken araçları İsrail güçleri tarafından vuruldu. Dayısı, yengesi, kuzenleri herkes ölmüş, sadece o hayatta kalmıştı. Tam 12 gün boyunca çaresizce kurtarılmayı bekledi. 'Beni Almaya gelecek misiniz, korkuyorum." diyerek bir yardım elinin 12 gün boyunca kendisine uzanmasını bekledi. Dünyamızın geldiği seviyeye, elimizin altındaki teknolojiye rağmen; çatısı altında binlerce personel çalıştıran devasa bütçeli kuruluşlarımıza rağmen, 8 milyarlık insanlık ailesi olarak, henüz 6 yaşındaki bir kız çocuğunu, gözlerimizin önünde çırpınan yaralı bir serçeyi maalesef kurtaramadık."
Erdoğan, bir lokma kuru ekmek, bir yudum su, bir tas çorba bulamadığı için bugüne kadar yüzlerce Gazzeli çocuğun öldüğünü ve halen de ölmeye devam ettiğini söyledi.
Erdoğan, Gazze'de sadece çocuklar değil aynı zamanda Birleşmiş Milletler sisteminin, hakikatin, Batı'nın savunduğunu iddia ettiği değerlerin, insanlığın daha adil bir dünyada yaşama umutlarının tek tek öldüğünü kaydetti.
"Bu vahşete ortak olmanın utancını daha ne kadar taşıyacaksınız?"
Buradan açık açık sorduğunu vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ey insan hakları örgütleri, Gazze'dekiler, Batı Şeria'dakiler insan değil mi? Filistin'deki çocukların okuma, yaşama, sokakta oynama hakkı yok mu? Ey uluslararası basın kuruluşları, İsrail'in canlı yayında katlettiği, ofislerini bastığı gazeteciler, sizin meslektaşınız değil mi? Ey Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Gazze soykırımının önüne geçmek, bu zulme, bu barbarlığa 'dur' demek için daha neyi bekliyorsunuz? Filistin halkıyla birlikte kendi vatandaşlarının canını tehlikeye atan, siyasi ikbali için tüm bölgeyi savaşa sürükleyen katliam şebekesini durdurmak için daha neyi bekliyorsunuz? Ey İsrail'e kayıtsız şartsız destek verenler, bu katliamı seyretmenin, bu vahşete ortak olmanın utancını daha ne kadar taşıyacaksınız?"
"Filistin halkının sergilediği haklı direniş, kahramancadır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze'de, Ramallah'ta, Lübnan'da çocuklar ölürken, bebekler kuvözde can verirken, uluslararası toplumun çok kötü bir sınav verdiğini dile getirdi.
Filistin'de yaşananların çok büyük bir ahlaki çöküşün göstergesi olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şu ifadelere yer verdi:
"Bütün dünya halklarının, ülke liderlerinin, uluslararası kuruluşların bu acı tablo üzerinde düşünmesi gerektiğine inanıyorum. Burada bir gerçeği de açık ve net söylemek istiyorum. İsrail yönetimi, temel insan haklarını hiçe sayarak, bir millete, bir halka karşı etnik temizlik, apaçık bir soykırım uygulamakta, topraklarını adım adım işgal etmektedir. Özgürlüğü, bağımsızlığı, en temel hakları gasbedilen Filistinliler ise son derece haklı bir biçimde, bu işgale, bu etnik temizlik faaliyetlerine karşı meşru direniş haklarını kullanmaktadır. Filistin halkının topraklarını işgal edenlere karşı sergilediği haklı direniş, gayri meşru gösterilemeyecek kadar asildir, onurludur, kahramancadır."
"İsrail hükümeti işi sürekli yokuşa sürüyor"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir kez daha, canları pahasına vatanlarını savunan Filistinli kardeşlerini yürekten selamladığını vurgulayarak, "İsrail'in, Filistin halkına yönelik saldırganlığının tek nedeni bir avuç ülkenin İsrail'e olan kayıtsız-şartsız desteğidir. İsrail üzerinde etki sahibi ülkeler 'tavşana kaç, tazıya tut' politikasıyla bu katliama açıkça ortak oluyor. Sahne önünde güya ateşkes için uğraşanlar, arka planda katliamlarını sürdürebilmesi için İsrail'e silah ve mühimmat göndermeye devam ediyor. Bu, tutarsızlık ve samimiyetsizliktir." değerlendirmesinde bulundu.
Mayıs ayından beri gidip gelen bir kağıt olduğuna dikkati çeken Erdoğan, Hamas'ın ateşkes teklifini kabul ettiğini defalarca ilan ettiğini söyledi.
Erdoğan, İsrail hükümetinin işi sürekli yokuşa sürerek, sürekli bir bahane bularak, ateşkese en yakın olunduğu zamanda müzakere ettiği muhatabını kalleşçe öldürerek, barışı istemeyen taraf olduğunu çok net biçimde gösterdiğini ifade etti.
"Uluslararası toplumun Filistinli sivillere yönelik bir koruma mekanizması geliştirmesi zaruridir"
Erdoğan, İsrail'in oyalama ve aldatma hamlelerine daha fazla prim verilmemesi gerektiğinin altını çizen Erdoğan, şöyle konuştu:
"2735 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararının uygulanmadığı bir ortamda, İsrail'e yönelik zorlayıcı tedbirler gündeme alınmalıdır. İsrail'in tutumu bir kez daha göstermiştir ki, uluslararası toplumun Filistinli sivillere yönelik bir koruma mekanizması geliştirmesi zaruridir. Bundan 70 sene önce nasıl Hitler, insanlığın ittifakıyla durdurulmuşsa, Netanyahu ve cinayet şebekesi de insanlığın ittifakıyla durdurulmalıdır. Genel Kurul'un, 1950 tarihli 'Barış İçin Birlik Kararında' mevcut olduğu gibi kuvvet kullanma tavsiyesinde bulunma yetkisinin, bu süreçte mutlaka değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Acil ve kalıcı ateşkes sağlanmalı, rehine-mahkum takası gerçekleştirilmeli, insani yardımlar engelsiz ve kesintisiz olarak Gazze'ye ulaştırılmalıdır."
"İlk günden itibaren Filistinli kardeşlerimize insani yardımları sürdürdük"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bilhassa şartların iyice kötüleşeceği kış mevsiminden önce, çok zor koşullar altında hayatta kalmaya çalışan Gazze halkına yardım elinin uzatılması gerektiğini söyledi.
Şu an Gazze'deki su kaynaklarının yüzde 70'inin, fırınların yüzde 75'inin tahrip edildiğini, sağlık merkezlerinin yüzde 95'inin kısmen veya tamamen zarar gördüğünü aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:
"150 bin konut tamamen, 200 bin konut kısmen yıkıldı, 80 bin konut oturulamaz hale geldi. Çocuk felci, hepatit başta olmak üzere bulaşıcı hastalıklar giderek artıyor.
Gazze halkı, ihtiyacı olan yardım miktarının 4'te birine ancak ulaşabiliyor. Türkiye olarak, ilk günden itibaren Filistinli kardeşlerimize yönelik insani yardım faaliyetlerimizi sürdürdük, sürdürüyoruz. 60 bin tonu aşan yardım miktarıyla Türkiye, Gazze'ye en fazla yardım gönderen ülke konumundadır. Aynı şekilde İsrail'le olan ticari işlemleri durdurarak, bu konudaki hassasiyetimizi ortaya koyduk. İsrail'in son günlerde saldırılarını artırdığı Lübnan halkının ve hükümetinin de yanındayız."
Yıkılan, yok edilen, enkaza çevrilen şehirlerde oluşan milyarlarca dolarlık hasarın faturasının faillerden mutlaka tazmin edilmesi gerektiğini ve edileceğini belirten Erdoğan, İsrail'in işlediği suçların cezasız kalmaması için Güney Afrika Cumhuriyeti tarafından Uluslararası Adalet Divanı'nda açılan davayı desteklediklerini ifade etti.
Türkiye'nin müdahillik başvurusunda bulunduğu bu davada adaletin tecelli etmesi için gereken her türlü adımı atacaklarını dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"Nablus'ta barışçıl bir protesto eylemi sırasında İsrail askerleri tarafından başından vurulan Ayşenur Ezgi Eygi kızımızın da kanının yerde kalmaması için her türlü hukuki mücadeleyi veriyoruz, vereceğiz. Gazze'de ateşkes acil ihtiyaç olsa da asıl sorun Filistin topraklarının İsrail tarafından işgal edilmesidir. 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin Devleti'nin vücut bulması artık daha fazla ertelenemez. İlk kıblemiz Mescid-i Aksa'ya ve Haremi Şerif'e yönelik artan saldırıları da yakından takip ettiğimizin bilinmesini isterim. Tüm bunları söylerken, Tayyip Erdoğan olarak, bu kürsüde hamasetin diliyle konuşmuyorum. Burada tarihimden, ecdadımın vicdanlı, adaletli duruşundan aldığım cesaretle konuşuyorum. Çünkü biz tarih boyunca daima mazlumun yanında, zalimin ve zulmün karşısında olmuş bir milletiz. Bundan 500 yıl önce engizisyondan kaçan Musevilere de, Hitlerin toplama kamplarından kaçan Yahudilere de kucak açtık. Bizim, ülke ve millet olarak, açık söylüyorum, İsrail halkına yönelik herhangi bir düşmanlığımız yoktur. Müslümanların sırf inançlarından dolayı hedef alınmasına nasıl karşıysak, antisemitizme de aynı şekilde karşıyız. Sorunumuz İsrail hükümetinin katliam politikalarıyladır. Sorunumuz, tıpkı 5 asır önce olduğu gibi yine zalimle ve zulümledir. Şunu herkes bilsin ki, biz hakkı haykırmaktan çekinmeyiz. Birileri rahatsız olsa da doğruları söylemekten korkmayız. İnşallah sonuna kadar haklının yanında durmaya, doğru bildiklerimizi acı da olsa söylemeye devam edeceğiz."
"Bu süreçte Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ni titizlikle uygulamaya devam edeceğiz"
İnanç, ülke, dil, din ayrımı yapmadan Filistin halkıyla dayanışma sergileyen, hemen her hafta sokakları doldurarak Gazze'deki katliam karşısında sesini yükselten tüm yürekli insanlara, özellikle üniversiteli gençlere teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"İhtilafın 14'üncü yılında Suriye de maalesef istikrardan hala uzaktır. Terör ve bölücü örgütlerin pençesindeki ülkede ekonomik ve insani durum vahametini koruyor. 2254 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı temelinde siyasi sürecin ilerletilmesini ve milli uzlaşının sağlanmasını temenni ediyoruz. Gerçekçi bir diyalogdan yana olan tutumumuzu samimiyetle sürdürme kararlılığındayız. Komşumuz Irak, terörle mücadelesini sürdürürken kalkınma, yeniden imar ve bölgesiyle yeniden bütünleşme yolunda kararlı adımlar atıyor. Uluslararası toplum Irak'ın bu gayretlerine destek vermelidir. Kalkınma Yolu Projesi gibi tüm bölgeye fayda sağlayacak girişimlerin hayata geçirilmesi bu bağlamda çok ama çok önemlidir. Tüm bu çabaların başarısı, PKK başta olmak üzere Irak'taki terör tehdidinin bertaraf edilmesine bağlıdır. Bir diğer komşumuz İran'la Kapsamlı Ortak Eylem Planı'nı canlandırma yolunda adımlar atılmasının, bölgede güven ve istikrar ortamının tesisine katkı sağlayacağına inanıyoruz. Ukrayna'daki savaş üçüncü yılını bitirirken, adil ve kalıcı bir barışın tesisinden halen uzaktayız. Silahlanma yarışı hızlandıkça diplomasinin alanı giderek daralıyor. Savaşın, Ukrayna'nın toprak bütünlüğü ve egemenliği temelinde, diplomasi ve diyalogla sona erdirilmesine yönelik çabalara olan desteğimizi daha da artıracağız. Yine bu süreçte Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ni titizlikle uygulamaya devam edeceğiz."
Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki barış sürecini desteklediklerini aktaran ve çalışmaların en kısa sürede müjdeli haberlerle neticelenmesini temenni eden Erdoğan, Türkiye-Ermenistan kulvarında da karşılıklı olumlu adımların atıldığını vurguladı.
Azerbaycan-Ermenistan barış sürecinde kaydedilebilecek gelişmelerin, Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecine de olumlu yansıyacağını kaydeden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ayrılmaz bir parçası olduğumuz Balkanlar'ın refah ve huzuru için yapıcı rol oynuyor, bölgedeki tüm aktörlerle yakın işbirliği içinde hareket ediyoruz. Bosna Hersek'in egemenliği, siyasi birliği ve toprak bütünlüğünün önemini Barışı Uygulama Konseyi Yönlendirme Kurulu üyesi olarak her platformda vurguluyor, Eufor-Althea Harekatı'na olan katkımıza devam ediyoruz. Geçen yıl üstlendiğimiz Key-For Komutanlığını başarılı bir şekilde sürdürüyor, Belgrad-Priştine diyalog sürecini destekliyoruz. Ege Denizi ve Doğu Akdeniz'i, ilgili tüm tarafların meşru menfaatlerine saygı duyulan bir istikrar ve refah bölgesi olarak görmek istiyoruz. Deniz yetki alanlarının uluslararası hukuka göre sınırlandırılması, seyrüsefer serbestisi ve emniyeti ile deniz ticareti konuları başta olmak üzere işbirliğinin geliştirilmesi tüm bölgenin müşterek menfaatinedir." diye konuştu.
Erdoğan, Türkiye'nin enerji ve çevre başta olmak üzere her konuda yapıcı işbirliğine hazır olduğunu, komşu ülkelerden de aynı yaklaşımı beklediklerini sözlerine ekledi.
"Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanımaya davet ediyorum"
Erdoğan, "Bugün uluslararası toplumu bir kez daha Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanımaya, diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişkiler kurmaya davet ediyorum. Kıbrıs Türklerinin müktesep hakları olan egemen eşitlik ve eşit uluslararası statüleri yeniden tescil edilmeli, tecrit artık son bulmalıdır." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Güçlü tarihi, kültürel ve beşeri bağların bulunduğu Uygur Türklerinin temel hak ve özgürlüklerinin korunması için Çin'le yakın diyalog halinde olduklarını bildirdi.
Erdoğan, "15 Mart 2024'te kabul edilen karar tasarısının öngördüğü şekilde, en yakın zamanda BM'de 'İslamofobiyle Mücadele Özel Temsilcisi' atanmasını bekliyoruz." dedi.
Erdoğan, "Cinsiyetsizleştirme meselesi bir tercihten ziyade, artık küresel bir dayatmaya, tam anlamıyla kutsala ve fıtrata karşı bir savaşa dönüşüyor." dedi.