Dangıl-dungul gelişi güzel, kaba-saba, yersiz, lüzumsuz, davranış biçimine ve konuşmaya deniyor. Langır-lungur ise biçimsiz konuşma ve yürüme şekli…
Hepsi bir araya gelince;
Laf, laf olduğundan…
Cümle cümleliğinden…
Kürsü, kürsü olmaktan…
Salon salonluğundan…
Meydan meydanlığından utanmaya başladı!
Aslında bu ifade başlangıçta büyük bir hayran topluluğu ile başladı işe. Bu ifadelerden yeni tarzlar, yeni davranış biçimleri, usuller ve teknikler doğdu.
Açılımlar yapıldı. Değişik varyasyonlar geliştirildi.
Önce basit, dikkati fazla çekmeyen, masum birkaç kelime ile başlandı, görüldü ki bu iş tutacak, sonra küfürle karışık kendince taçlandı.
Küfürlü konuşmaya öteden beri bayılan bir toplum olarak, yarı argo, yarı küfür, yarı şaka, yarı ciddi diye yürünen bu yolu genişlettikçe genişlettik! Prestijli yol haline getirdik!
Dangıl-dungul langır-lungur olmak, konuşmak ve davranmak moda oldu!
Herkesi sardı, sonrası varacağı yere vardı!
Argo denen balçık çamura öyle bir bulandık ki, o çamur bataklık oldu, biz o bataklığın içinde olduğumuzu bir türlü kabullenemedik!
Kendimizi bildik bileli o bataklığın içindeymişiz gibi davranmaya başladık! Güzel Türkçemize ait, o güzelim hallere, o güzelim davranışlara, o nazik ve kibar konuşmalara öyle bir perde çektik ki, ne seviye kaldı, ne de çizgi!
*****
Dangıl-dungul langır-lungur konuşma diyorlar ya, nerelerden mi? Her taraftan. Sokaktan, meydandan, salondan, kürsülerden!
Güzel Türkçemiz can çekişiyor!
Erkekleri aratmayacak biçimde küfreden kadınlar, kızlar revaçta…
Hanımlık, hanımefendilik denen kavramlara ne oldu?
Hiç oralardan kapak kaldıran, söz eden, bizde yanlış yapıyoruz diyen yok!
İnsanlar sözüm ona haklılıklarını savunurken, dangıl-dungul langır-lungur kelimeler seçiyorlar.
Ve bu seçtikleri alkış alıyor, prim yapıyor! Sayfalarında yazsalar, beğeni ve yorum yağmurlarıyla karşılık buluyor.
Hele birde, dangıl-dungul ifadeler küfürle karışık oldu mu değme gitsin.
Seviye denen o kırmızı çizgi nerelere kadar düştü merak eden yok!
Bizde ne yapıyoruz, kendimizde miyiz, diyen yok!
Böyle davranışlar gösterene kendine gel, kendine hakim ol, bu hal, bu davranış sana yakışmıyor diye bir ikaz eden de yok denecek kadar az!
Dur yapma, etme, diyeni de takan yok, aldıran yok!
Üstelik düşman olan, sende kimsin, necisin, diye karşılık veren çok!
Bu saydıklarımızın her adımı, her safhası ilgi, alaka ve taraftar topluyor ne hikmetse!
*****
Aslında toplum olarak saçmalıyoruz! Saçmaladıkça yalpalıyoruz, batıyoruz!
Gömmek denen argo tabir var ya…Herkes birbirini gömmekle meşgul!
Bir laf gömdüm, üç gün ayılamaz, kendine gelemez artık diye yürüyüp gezenlerle dolu her taraf!
Argo ve argonun varyantları yeni fenomenler, yeni idoller yarattı!
Ancak bu kadar kargaşa ve karmaşanın içinde olmayan tek bir şey var!
O da Türkçe!
Başta siyasilerimiz olmak üzere argonun dangıl dungul, langır lungur zemininde Türkçemizi el birliği ile paralıyoruz, vefasızlık edip yaralıyoruz! Kalbini kırdığımız yetmiyor, elimiz sürekli yakasında!
Ne istiyoruz bu kadar kendi dilimizden?
Bunun adı ne? Bu düşmanlık niye?
Kısalttık, yetmedi!
Önüne arkasına en olmadık takılar ekledik!
Bitmedi!
Kimyasıyla oynamaya kalktık! Pişmanlık dahi duymadık!
Argoyu geliştirdik, argosuz yapamayan bir noktaya eriştik!
Sonunda çareyi dangıl-dungul, langır lungur konuşmakta ve davranmakta bulduk!
Ne geçti elimize?
Aslında hiçbir şey! Lakin biz çok şeyi başarmış, halletmiş saydık kendimizi!
Karnımızın şişi indi! Rahatladık mı? Kendimizi rahatladık sandık, öyle olduğuna inandık!
*****
Kürsülerde argonun küfürsüz olarak konuşulabilecek dangıl-dungul, langır-lungur ne kadar kelimesi varsa hemen hepsini cümle içinde kullandık.
Küfür tarafını ise konuşulması buralarda münasip diyerek, kürsü harici her yerde, küfürle karışık söylemekten büyük bir zevk ve haz duyduk!
Ne geçti elimize? O gün için belki çok şey! Oysa ya bugün?
Neticede bal yiyen baldan usanır demişler!
Nitekim öyle de oldu! Küfür kabak tadı verdi!
Küfürlü konuşmalara bayılanlar, teşvik edenler, ne güzel küfrediyor, ne güzel sövüp-süpürüyor diyenler dahi bu işin cılkı çıktı demeye başladı.
Dangıl-dungul, langır lungur konuşanlara ve davrananlara ölüp gidenler vardı!
Bu iş önce şaka diye başladı, ciddiye bindi, hakarete döndü dediler.
Artık ne hoşlanıyoruz, ne takdir ediyoruz, ne de dinlemek istiyoruz dediler!
İşin bu noktaya geldiğini hâlâ dangıl-dungul langır-lungur konuşanlar anlayabildiler mi?
Anlamadılar, anlamaya da niyetleri varmış gibi görünmüyorlar!
*****
Ömür biter laf bitmez demişler ya hani! İşte onun içindir ki, meydanların her köşesinde, kürsülerin yanında çevresinde kucak dolusu “-ecek” ve “-acak” var!
İçleri ise dangıl-dungul langır-lungur laf dolu!
Boş lafa karnım tok demiş büyüklerimiz…
Artık laf lafı açmıyor! Şu anda sözün bittiği yer denilen noktadayız! Ancak, nerde o nokta, neden biz göremedik o noktayı diyen diyene!
Bugüne kadar sürekli dangıl-dungul langır lungur denildi, konuşuldu! Lafsa laf! Laf ekmek değil! Laf iş değil! Laf aş değil! Laf umut değil!
Dangıl-dungul, langır lungur, tangır tungur geldiğimiz yer burası…Yok daha ötesi!
Anlayacağınız Türkçeyi ve Türkçe konuşanları çok özledik!