Seçim öncesi yazdığım son yazılardan birinde siyaset yazmadığımı ve yazmayı düşünmediğimi belirtmiştim.
Ama bu “ideal olan”dı, gerçek olan ise her zaman ideal olanın fevkinde geliyor.
Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına seçilmesinin ardından siyasal tempo hızlanınca kendimizi bir anda siyasal kulislerin içinde bulduk.
Aslında seçimden bile değil, Konya’daki mitingden bir gün önce Konya’da etkin AK Parti milletvekillerinden biri ile uzun boylu söyleşme imkanı bulmuştuk.
Vekilimiz bize son derece değerli bilgiler aktarmıştı, yine de ben “mu’teriz” kişiliğime uygun olarak bu bilgilerden bir kısmını zihnimin bir köşesine teyit edilmesi gerekliler rafına çoktan kaldırmıştım bile.
Pazartesi günü ikindiye doğru toplanan AK Parti Merkez Karar ve Yürütme Kurulu esnasında mevcut Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “partime 28 Ağustos’tan sonra döneceğim” açıklaması, MKYK’nın kararın olağanüstü kongre tarihinin 27 Ağustos’ta olacağına ilişkin ifşaatları tetikledi önce, zaten MKYK toplantısı bittikten sonra bu tarihi parti sözcüsü Hüseyin Çelik de açıkladı.
Ancak sosyal medyada gündem bu kez olağanüstü kongrenin gündemine yoğunlaştı.
Acaba sadece Genel Başkan mı belirlenecekti yoksa Genel Başkan’la birlikte MKYK üyeleri de değişecek miydi?
Çünkü MKYK’nın olağanüstü kongrede yenilenmemesi demek, 20152te, yani gelecek sene AK Parti’nin yeniden kongreye gitmesi demekti.
Yasal olarak bu bir zorunluluktu.
AK Parti MKYK üyelerinden sorumuzun cevabını hemence aldık: MKYK üyeleri seçimi yapılmayacaktı, sadece Genel Başkan seçilecekti.
Önümüzdeki bir yıl içinde AK Parti teşkilatları kongrelerini tamamlayıp Olağan Genel Kurula hazırlanacaklardı yani.
Peki, 27 Ağustos’ta seçilecek genel başkan bu durumda geçici bir genel başkan mı olacaktı?
En kritik soru buydu ve biz bu soruya Cumhurbaşkanı seçilmiş Erdoğan’ın en yakınlarından birisinden aldığımız bir bilgiyle cevap verebilecek konuma geldik dün yaptığımız konuşmalar esnasında.
Konuşma sonunda 27 Ağustos’ta Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu’nun “kalıcı” genel başkan ve başbakan seçileceği intibaını edindim.
Bunu da açıkça sordum: “Bana da öyle geliyor” dedi kaynağım.
Yani Abdullah Gül, 28 Ağustos sonrası partiye döndüğünde, normal şartlar altında genel başkan olmak üzere dönmüş olmayacak.
Bu ihtimal partinin yetkili kurullarının genel eğiliminin aksine bir bakış açısını yansıtıyor.
Çünkü kaynağıma “Beşir hoca (Atalay) A. Gül’ü başımızda görmek isteriz açıklamasını yapmıştı” diyecek oldum, “O Beşir hocanın kendi kişisel görüşü. Genel eğilim farklı” cevabı geldi.
Bu durumda Konya olarak Davutoğlu’nun başbakanlığı ve AK Parti Genel Başkanlığı’na hazır olmalıyız diye düşündüm.
Bunu düşünürken yine parti çevrelerinde yaygın bir görüş aklıma geldi.
Bu görüş deyim yerindeyse bir zamanlar birilerinin Başbakan Erdoğan için kullandığı “Erdoğan iyi, ama çevresi kötü!” söylemine benzer bir şekilde, “Davutoğlu iyi ama çevresi kötü” söylemlerini üretmeye başlamışlardı bile.
Bu söyleme mehaz olacak bazı sorunlar da yok değil doğrusunu isterseniz.
Sözgelimi bir abimiz “Hemşerimizdir. müktesebatı sağlamdır, Davutoğlu için duruş ve istinat noktası açısından bir çekincem olmaz. Tek çekincem akraba milletvekilinin etkin olması ve konya açısından verimsiz kararların alınmasıdır” ifadelerini kullandı.
Bu ifadelerdeki doğruluk payı bir yana, Ahmet beyin başbakanlığının Konya’da uzunca bir süredir devam eden ve HAS Parti kökenlilerin teşkilatlarca benimsenmemesi meselesine de bir çözüm üreteceği kanaatine sahibim.
“Akraba vekil”in de çok sorun olacağını sanmıyorum bu saatten sonra.