Geçen yazımda Başbakanımız Davutoğlu’nun her konuşmasında “özgüveni yüksek bir millet istiyorum” dediğinden bahsetmiş, bu meyanda özgüvenin ne olduğunu açıklamıştım. Haksız da değil hani, özgüveni olmayan bir fert veya milletin üretim gücünün de olmayacağı, üretim gücü olmayanın da toplumda ve dünyada yeri olmayacağı bilinmelidir. Bu bakımdan özgüveni yüksek bir fert ve millete giden yol ortaya konmalıdır.
Öyle ise özgüveni nasıl artırırız suali karşısında vereceğimiz cevabı sıralayalım.
Davranış tarzımız içinde “güçlü yönlerimizi belirleyerek” onların üstünde daha çok durmalıyız. Denediğimiz her yeni şey için kendimize şans tanımalı, küçük görmemeli ve daima kendimize inanmalıyız. Önemli olan elde edilen sonuç değil, bu yolda harcanan gayrettir.
Her yeni deneyim için “risk almasını bilmeli” bunu yeni bir öğrenme fırsatı olarak görmeliyiz. Hata yapmaktan korkmamalı, asıl olan kazanmak yahut kaybetmek değil ancak bu şekilde yeni fırsatlarla karşılaşabileceğimizi ve kendimizi olduğumuz gibi kabul edebileceğimizi öğrenmektir. Aksi durumda her fırsat açılmamış bir kutu olarak içimizde kalacak; dolayısıyla doğrudan başarısızlıkla sonuçlanıp, kişisel gelişimimizi engelleyecektir.
Olumsuz hallerle “iç konuşma yaparak” başa çıkabiliriz. Kendimize haksızlık ettiğimiz bu durumlarda, "dur bakalım hele, o kadar da değil" diyerek daha olumlu olmalıyız. Örneğin, herhangi bir şeyin mükemmel olmasını beklediğimiz bir durumda, her şeyi mükemmel yapamayacağımızı, önemli olanın elimizden geldiği kadar en iyi yapmaya çalışmak olduğunu bilmeliyiz. Bununla birlikte yeri geldiğinde özeleştiri de yapabilmeliyiz. Böylece kendimizi daha iyi tanır, bu da bize güven duygusu verecektir.
İnsanlar kendini sevmelidir. İnsanlar kendilerini sevdiklerinde hem duygusal hem de fiziksel olarak kendilerini güvende hissederler ve değerli olma duygusunu yaşarlar.
İnsanlar kendi güçlü ve güçsüz yönlerini iyi bilmek için kendilerini iyi tanımalıdırlar. Bir topluluğa girdiklerinde kendilerini ifade ederken, kendi potansiyellerinin farkında olarak harekete geçerler.
Burada kastettiğimiz hedefler açık ve net ortaya koyduğumuz hedeflerdir. Ama bunlara ulaşmamız için mutlaka planlı ve daha gerçek hedeflerimiz olmalıdır.
Pozitif düşünce özgüveni harekete geçirmeye zorlayan belki de en önemli etkenlerden biridir. Olumsuz düşüncelere yer vermemeli, karamsarlığa gitmemeliyiz. Kendimizi pozitif düşünmeye alıştırmamız ve bunu bir yaşam biçimi haline getirmemiz bize hayatımızda çok şeyler kazandıracaktır.
Sağlıklı bir iletişim yeteneğimizin olması bizlerin çevremizde sevilen, saygı duyulan, güvenilen insanlar olmamızı sağlar, böylece iyi bir ifade yeteneğini de beraberinde getirir.
Duygularını kontrol ederek onunla ile başa çıkabilen insanlar hiçbir zaman duygularının esiri olmaz, beklenmedik davranışlar göstermezler. Korkuları ve endişeleri ile başa çıkabildikleri için riskleri göze alabilir, mutsuzluklarının kendilerini sürekli engellemesine izin vermedikleri için sıkıntılı dönemlerini kısa sürede atlatırlar. Anlaşmazlık olduğunda kendilerini iyi savunur, kıskançlık, öfke gibi doğal olan duyguları yaşadıklarında suçluluğa kapılmaz, ilişkilerinde neşe, sevgi ve mutluluk ararlar.
Başkalarının haklarını ihlal etmeden, kendi duygu, düşünce, inanç ve ihtiyaçlarınızı, dürüst ve net bir şekilde ifade ederek haklarınıza sahip çıkmayı öğrenin, makul olmayan isteklere "hayır" deyin.
Hayatınızda önemli olduğuna inandığınız sorunların bir listesini çıkartın, daha sonra bunları iyileştirmenin yollarını yazın. Bütün sorunlarınız kolay ve hızlı bir şekilde çözülemez ama hemen harekete geçebileceğiniz bazı alanlar da olacaktır.
Allah’a emanet hayra muhatab olunuz efendim.