24 Kasım, Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önder Atatürk’ün Millet Mektepleri Başöğretmenliğini kabul ettikleri tarihtir. Bu bakımdan 24 Kasım, Atatürk’ün doğumunun 100. yıldönümü olan 1981 yılından bu yana “Öğretmenler Günü” olarak kutlanmaktadır. Bende bir öğretmen olarak Hz. Ali’nin köle olacak kadar değer verdiği bir mesleğin mensubu olmaktan gurur duyuyorum. Mum gibi aydınlattıkça kendisi tükenen ama aydınlattıkça kutsallaşan bir mesleğin mensubu. Öğretmenin eğitimdeki misyonu düşünüldüğünde tabii ki 24 Kasımların anlamı çok büyüktür. Ancak bu gün24 Kasımlar, Devletimiz için, Milletimiz için, veli, öğrenci ve öğretmen için ne anlam ifade etmektedir? Aslında hepsi için de aynı anlamı ifade etmesi gereken bu gün, ne yazık ki aynı anlamı ifade etmemekte! İşte bu söz ve eylem farklılığı bu kutlamaların inandırıcılığını ortadan kaldırmakta, öğretmenin 24 Kasımları buruk kutlamasına neden olmaktadır. 24 Kasımlarda göklere çıkarılan öğretmen daha sonra unutulmakta, kendi dertleriyle baş başa kalmaktadır. Öyle ki kimi zaman okullarda kendi hazırladığı programla kendi gününü kutlamaktadır. Hâlbuki ülkemizin şu anda yaşamış olduğu sıkıntılar bile iyi etüt edilirse özünde cehaletin yattığı apaçık görülecektir. Gerçekte öğretmen, sadece 24 Kasımların öğretmeni midir? Gerçekçi olmak gerekirse ne yazık ki bu böyle olmakta…24 Kasımlarda eğitim, öğretim, öğretmen çeşitli yönleriyle ele alınır, sorunlar ortaya koyulur; ama bunların ne kadarı gerçekleştirilir? Yıllardır dile getirilen sorunların bu gün, ne kadarı çözülmüştür? Bu gün öğretmenin sorunları bitmiş midir? Aslında öğretmenin, öğretmenliğin sorunları giderilmeden, eğitimin sorunları giderilemez. Bakıldığı zaman ama görmek istenirse ülke problemlerinin temelinde eğitimin öncelikli problem olarak görülmemesi yatmaktadır. O Halde; Eğitim; devletin, hükümetlerin en öncelikli politikası olmalıdır. Çünkü eğitim, bir toplum için gelişmenin ve çağdaşlaşmanın tek anahtarıdır! Ulusların bu günkü refah ve mutlulukları, ekonomik ve uygarlık seviyeleri eğitime verdikleri önemle ölçülür. Bu gün tüm gelişmiş ülkeler, nitelikli insan ve eğitilmiş beyin gücünün yetiştirilmesindeki önemden dolayı, eğitim sistemlerini, öğretmen yetiştirme politikalarını, öğretmen ve öğretmenliğin sorunlarını tartışmaya açmakta, mevcut somut sorunları ve hatta gelecekte karşılaşılabilecek sorunları belirleyerek acil çözüm yolları aramaktadırlar. Bu bakımdan, bu politikalar bizim de amacımız olmalı, bu amaca ve bu anlayışa uygun hedefler belirlemeliyiz. Öncelikli hedefimiz de öğretmen ve öğretmenlik olmalıdır. Çünkü öğretmen, eğitimin temel unsuru, eğitimin tamamlayıcısı ve uygulayıcısıdır. Bilim ve teknolojinin hızlı bir gelişme içinde olduğu dikkate alınırsa, nitelikli bir eğitimin belirlenmesinde ve uygulanmasında da yine karşımıza nitelikli öğretmen, en önemli unsur olarak çıkacaktır. Bu durumda nitelikli bir eğitimin teknolojinin nimetlerinden öğretmenlerimizin yeterince faydalanabilmelerini sağlamakla mümkün olduğunu göstermektedir. Bu da öğretmenlerimizin aldıkları maaş dikkate alındığında onların kendi imkânlarıyla bunu sağlayamayacaklarını dolayısıyla devletimizin bir an önce yıllardır vaat ettikleri ama bir türlü gerçekleşmeyen iyileştirmeleri yapmalarını beklemektedirler. Bir milletin milli, ahlaki ve kültürel yönden güçlü ve medeniyet bakımından kalkınmış olması öğretmenlerimize bağlıdır. Çünkü onlar milli birlik ve beraberliğimizin teminatıdır. Bütün bunlar gösteriyor ki, bu gün olduğu gibi, geleceğin de en önemli olgusu bilgidir. Bu gün gerekli olan bilgi ve birikim, gelecekte daha çok gerekli olacaktır. Buna ulaşabilmenin yolu da eğitim ve bunun en önemli unsuru olan öğretmen ve öğretmenliktir. Bu da demektir ki, nitelikli genç yetiştirmek, nitelikli eğitimle; nitelikli eğitim, nitelikli öğretmenle mümkündür! Bu duygularla başta sevgili eşim tüm öğretmenlerin Öğretmenler Gününü kutlar, başta ilkokul öğretmenim ve benim buralarda olmamı sağlayan tüm öğretmenlerimin saygılar sunar ellerinden öperim.