Delibaş Mehmed, nasıl “Binbaşı” yapıldı?

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

TARİHE YOLCULUK (91)

  • “Delibaş Mehmed, Vali Haydar Bey tarafından hususi olarak Makam-ı Vilâte çağrılmış, kendisine (Binbaşılık) rütbe ve selahiyeti verilerek beline birde gümüş saplı kılınç kuşatılmıştı.”

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu öncesinde Konya’da, 26 Eylül-4 Ekim ve 22 Ekim-4 Kasım 1919 tarihleri arasında 23 gün devam eden ve halkın çok küçük bir bölümünün kandırılarak katıldığı Bozkır Ayaklanmaları da var. Bozkırlılara hak etmedikleri “isyancı” damgasını bu ayaklanmalardan vuruluyor. Korku, panik, dehşet ve vahşet dolu o 552 saatin, yâni 23 günün izleri hâlâ silinemedi.

Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, II. Viyana kuşatmasına Konya’dan 6 bin Bozkırlıyı götürmüştü. Dört bin Bozkırlı Viyana surlarının önünde şehit olurken geri kalan iki bin yiğit insan o dönemin padişahı tarafından İstanbul’da zorunlu iskâna tabi tutuldu. O, Bozkırlılar ki bugün İstanbul’un ticarî hayatında gurur kaynağı oldu. Tarih Bozkırlıları; “suyu sert, insanı mert” diye yazmıştı.

Azınlıklar da Boş Durmuyordu…

Delibaş Mehmed dolduruluşa gelmeden önce, halk arasında adı “Artin Cemal”e çıkan dönemin Konya Valisi Cemal Bey zamanında bir hayli şımaran Ermeniler,  Yunan ordusu Anadolu’ya İngilizler vasıtasıyla öne sürüldükçe yüzleri gülen Rumlar, gizliden gizliye çalışarak boş durmuyorlardı.

Kuvayı Milliye’yi hiç sevmeyen ve Türk aleyhtarlığında birleşerek Konya’da şubesi bulunan Taşnakçıyan Cemiyeti’nin reisi Dr. Markaryan, Dr. İpokrat, Kirkor Şişmanyan, Sagil oğlu Arakil, Rupen Çolakyan ve daha birçokları bu işin ele başıları oldukları da unutulmamalı.

Delibaş’a Binbaşılık Tevcihi…

Bu arada halkı rahatsız eden bazı eşkıyalar (eşikiya Hamdi, Karaağaç ve civarını kasıp kavuran Hasan Hüseyin Efe), sıkıştırıldıktan sonra Konya’da Kuvayı Milliye’nin yanında saf tutmuşlardı. Bu kuvvetler Akşehir, Seydişehir, Ilgın ve Kadınhanı bölgelerinin asayişini sağlamakla memur idiler.

Gelin bundan sonrasını Mehmet Önder’den dinleyelim:

“Çumra ve civarındaki asayişin teminine memur Delibaş Mehmed ise, bu tarafı sindirilmiş idi. Üstelik Vali Haydar Bey tarafından hususi olarak Makam-ı Vilâte çağrılmış, taltif edilmiş, okşanmış ve kendisine “Binbaşılık” rütbe ve selahiyeti verilerek beline birde gümüş saplı kılınç kuşatılmıştı. Delibaş şimdi hükümetin (daha doğrusu Vali Haydar Bey’in) emrinde çalışan milis bir zabitti. Emri doğrudan doğruya Validen veya onun kanalı ile Kuvayı Milliye kumandanından alıyordu. Bu uzun sürmedi. Bir müfreze de kendisi hazırlatarak Cepheye göndermek isteyen vali Haydar Bey, bir gün Delibeşı çağırarak şu emri verdi:

-Beni dinle Mehmet ağa… Hizmet ve sadakatinden memnunum. Senin gibi cesur ve yiğit kimseler dahil de değil cephede, düşmanla çarpışıyorlar. Sen de bugünden itibaren Çumra, Karaman, Sultaniye taraflarından, 300 ilâ 315 tevellüdlü kimseler arasından işine yarayan kimseleri seçerek bir müfreze teşkil edeceksin. Seni cepheye göndereceğim.”

Delibaş, cephe sözünü işitir işitmez sendelenmişti.

-Hemen şimdi mi Vali Bey?

-Evet, hemen şimdi..

-Bir kılıcına, birde valiye baktı “gidemem” diyemedi. Kabadayılığa leke sürmek istemiyordu.

-Peki, hazırlanayım Vali Bey, yalnız bana bir ay kadar müsaade buyurun. Hem daha fazla erat toplayabilirim. Hem de teçhizatımı noksan bırakmam.”

PAZARTESİ:  Delibaş Mehmed, Şükrü Doruk ve hatıralar…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.