TARİHE YOLCULUK (111)
MUSTAFA BALKAN
---------------------------
- Tarihi sorgulamaz ve adam akıllı o konunun mütehassısı olan uzmanlardan teşekkül etmiş bir heyetle olayları masaya yatırmazsanız, pek çok konunun muallakta kaldığı görülecektir. Bence, Delibaşı olayı ile Konya İsyanı da iyi araştırılıp kamuoyu önüne konmalı.
Konya İsyanı ve Delibaşı Mehmed hadisesiyle ilgili günümüze kadar elbette çok şeyler yazılıp çizildi.
Kütüphanelerde bu olaylarla ilgili resmi tarih açısından pek çok kaynak eser de bulunabilir. Resmi olmayan kaynaklar ise bir elin parmakları kadar. Yakın tarihimiz okullarda talebelere okutulan tarih kitaplarından daha da geniş, zengin bilgi ve belgelere sahip elbette. Ama bu vesikalar devlet adamlarına bile zor açılırken konunun muhatabı araştırmacı tarihçilere ne yazık ki açılmıyor. Meselâ, Lâtife Hanım’ın mektupları, günü gelmesine ve geçmesine rağmen birtakım kaygılardan dolayı tarihçilerin istifadesine sunulmuyor. Bazı tarihçiler ve yazarlar da yaşadıkları o döneme ait bilgileri ya hatıratlarında ya da romanlarda konunun kahramanlarının adları değişik vaziyette ancak işliyorlar.
Meselâ Konya Tarihi ve Selçuklu’yla ilgili dergi ve gazetelerde o kadar çok roman, hikâye, makale, araştırma yazıları tefrika edilmiş ve yazılmış ki… Bunların derlenip toparlanarak araştırmacıların istifadesine sunulması gerekiyor. Gerek Anadolu’da çıkan isyanlar, gerek Milli Mücadele ve gerekse genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunda yaşananlar, kamuoyuna tam olarak aktarılmıyor. Her yeni devlet veya sistem kendi ideolojisi doğrultusunda resmi bir tarih yazıyor. Büyük şahsiyetlerle ilgili bazı gerçekler “devlet sırrı” denilerek saklanıyor, açıklanmıyor.
Konya Delibaşı olayıyla ilgili Celaleddin Ali İmer, bu olayları, içinde olmasına ve gazetede derinine inmeden yazmasına rağmen neden kitap haline getirmediği anlaşılabilir bir durum değil. Kitap haline getirildi de acaba neden basılmadı?..
“Mehmet Kafkas” müstear adı altında Zaman gazetesinde Delibaşı ile Bozkır isyanlarının perde arkasındaki bazı gerçeklere temas edilmişti. Ama her nedense tarih dergilerinde Konya olaylarına pek yer verilmediği de bir vakıa. Ben bir gazeteci olarak bu olayı araştırırken kaynak kıtlığı yaşadığımı ve bazı kaynaklara ulaştığımda ise, görevli valilere neden hiç dokunulmadığı ve devamlı korunduğu konusu kafamı kurcalamadı değil. Demek ki, o dönemin şartları ve ahvali acaba neyi gerektiriyordu?..
Yıkılıp parçalanmış bir Osmanlı enkazının içinden yeni bir devletin tekrar ayağa kaldırılması sırasında kimlerin yardım ettiği, kimlerin araya girerek yön verdiği, bazı şeyleri ısrarla ileri sürerek dikte ettirmeye çalıştığı da sorgulanmalı. Tarihi sorgulamaz ve adam akıllı o konunun mütehassısı olan uzmanlardan teşekkül etmiş bir heyetle olayları masaya yatırmazsanız, pek çok konunun muallakta kaldığı görülecektir.
Delibaş Mehmet’in Konya baskını ve bir hükümet oluşturarak Mustafa Remzi’ye Vali vekilliği vazifesi verilen Mustafa Remzi’nin, İstiklal Mahkemesinde, savcının ileri sürdüğü iddianameyi kabul etmeyerek şiddetle reddetmesi ve özetle; “Asıl memlekete ihanet eden Vali Haydar bey olmak lâzım gelir. Çünkü memleketin başına bu musibeti getiren odur” şeklindeki sözlerinin, neden o dönem üzerinde durulmadığı da bir soru işareti.
Konya’ya bir zaman diliminde görevli olarak tayin edilen Vali Haydar Bey’in hayatını araştırdığımda, karşıma İstanbul’u ihya eden ve ilklere imza atan bir vali çıkıyor. Vali vekili olarak Konya’da vazifesinin başında, Delibaş isyanının bastırılmasında önemli icraatlarda bulunan Mustafa Abdülhalik Renda’nın hayatını da incelediğinizde; karşınıza öyle bir şahsiyet çıkıyor ki, şaşırıp kalıyorsunuz veyahut da; “bu valiler yoksa Konya’ya bilerek, vazifelerini iyi yapsınlar” denilerek yukarıdan aldıkları emirleri gayet iyi ve yerli yerinde uyguladıklarını da gözlemleyebiliyorsunuz. Ya değilse koskoca Vali, İngilizlerin oyuncağı haline gelen Delibaş Mehmet’in sözlerine kanacak ve o sözler üzerine hareket edecek bir kişiliğe sahip değil elbette. Ani gelişen olaylar karşısında ve zamanında kararlar almak veya vermede bir Vali, elindeki istihbarat raporlarını da toplantı yaptıktan sonra yanlış değerlendirerek hata yapmış ise, bu hatasının cezasını, acaba bir başka şehre veya merkezde bir göreve atanarak mı çekmeli?..
YİRMİNCİ YÜZYILIN BAŞLARINDA KONYA…
Konumuz elbette bu değil. Bu tür hadiselere, isyanlara bakarken Konya’nın 20.yüzyıl başlarında nasıl bir konumda olduğuna da bakmakta yarar var.
Yirminci yüzyılın başında Konya idari bakımdan, günümüzde ayrı ayrı vilayet olan; Niğde, Isparta, Burdur ve Antalya sancaklarını bünyesinde bulunduran bir vilayetti. 1906-1907 nüfus sayımına göre bugünkü Konya hudutları içerisinde toplam nüfusun 145.713’ü (%91.47) Müslüman; 8.664’ü (%6.93) Rum; 1.558’i (%1.25) Ermeni; 262’si (%0.02) Yahudi idi. Hicri 1317 tarihli Konya Salnamesine göre Konya il merkezinde toplam nüfusun 41.929’u Müslüman; 1852’si Ermeni;1054’ü Rum; milliyeti tespit edilmeyen 27 Katolik, 22 de Protestan vardı. Vilayetin ticaret ve memuriyet hayatında Müslümanlar gibi gayri-müslimlerin de önemli yeri vardı. Özellikle demiryolu işletmeleri, habercilik ve bankacılık sahalarında çok sayıda gayrimüslim çalışıyordu. Ulaşım ve haberleşme dili ise Fransızca idi. Aynı şekilde Konya’da bazı şirketlerinde şubeleri vardı. Bunlar arasında en önemli olanlardan biri Alman asıllı Herzekir tarafından açılan Anadolu Sanayi ve Ticaret Şirketi’dir.
Diğer taraftan Konya tarım ve hayvancılığa dayalı üretim kapasitesi ile yerli ve yabancıların yakından ilgilendiği bir yerdi. İç piyasada çevre illerin yanı sıra İstanbul’un da tahıl ihtiyacının önemli bir kısmı Konya’dan karşılanıyordu. Konya, 1906’dan beri İstanbul’u Bağdat’a bağlayan demir yollarının kavşak noktasıdır. Şehrin tarihsel dokusunun yanı sıra çevresinde bulun-durduğu yeraltı ve yerüstü zenginlikleri ile yerli ve yabancı pek çok yatırımcı için özel bir konuma sahiptir. Bu nedenlerden dolayı Demiryolunun Konya’ya ulaşması, Konya’nın önemli şehir ve limanlara ulaşımını kolaylaştırırken, haberleşme sisteminin gelişmesine de katkı sağladı. Bu cümleden olarak Konya, merkez kaza ve nahiyeleri arasında telgraf hattına sahip olan nadir vilayetlerden biridir.
YARIN: Konya’da güç ve hakimiyet kurma mücadelesi...